Eski Astsubay Kasım Çakan, "Astsubayken Er Olmak" kitabında Güneydoğu'da, 1993'te bir çatışmada yaralı yakalanan PKK militanının nasıl helikopterden aşağı atıldığına dair tanıklığını aktarıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi 'nin 1995'te hazırladığı ve 1996'da Türkçe'de yayınlanan "Savaş ve İnsan, Türkiye'de Silah Transferleri ve Savaş Yasaları İhlali" başlıklı raporda da bir görgü tanığı aynı yıllarda (1995) Jandarma birliklerinin PKK gerillası olduğu iddia edilen üç kişiyi helikopterden aşağı attıklarını anlatıyordu.
Asker ve sivil tanıklıklarına dayanan "helikopterden insan atma" iddiaları, bunun çatışmalar sırasında ikiden çok kez başvurulan bir yöntem olduğu düşüncesini uyandırıyor. "Ergenekon" davası dolayısıyla, insanlığa karşı suçların koğuşturmaya konu olmaya başlaması bu iki iddianın da araştırılıp, doğruysa faillerinin soruşturulması ve yargılanması, başka bu tür iddialar varsa onların da aydınlığa kavuşturulması beklentisini güçlendiriyor.
"Çözülmediği için helikopterden atıldı"
Taraf gazetesinin haberinde Çakan'ın "Astsubayken Er Olmak" kitabından şöyle bir bölüme yer veriliyor:
"1992'nin Temmuz ayında Kars-Kağızman'daki 7. Mekanize Tugayı 1. Mekanize Taburu 1. Mekanize Bölüğü'nde yeni görevime başladım. 4.04.1993 günü öğle saatlerinde iki Ağrı Dağı arasında, PKK militanları ile tabura ait askerler arasında çıkan çatışmada yaralı olarak ele geçen aslen Malatyalı, İnönü Üniversitesi 2. sınıftan terk, Doğan isimli militan, Erzurum'a götürülmek üzere çatışmanın ertesi günü bir helikopterle askeri yetkililer tarafından alındı. Fakat hem sivil hem askeri kaynaklardan öğrendim; Doğan çözülmediği için Tendürek Dağı'nda helikopterden atılmış, ölmüştü."
İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi'nin raporundaki tanıklık da şöyle:
"Vaka 8
Özet: 33 yaşındaki bir tanık İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne 1 Haziran 1995te yapılan görüşmede, kendisinin 10 Mayıs 1994'te, Jandarma birliklerinin üç PKK gerillası zanlısını aşağı attıkları helikopterde olduğunu söyledi. Bir adam ve iki kadının, Diyarbakır ilinin Lice ve Kulp ilçeleri arasındaki Yolçatı köyü üzerinde, helikopterden atılarak öldüklerini söyledi. Helikopter olayından önce tanık ve üç zanlı yoğun işkence görmüşlerdi.
Tanım: T.P., HRW'ye ilk kez 2 Mayıs 1994 tarihinde evinin bulunduğu Akro mezrasına yakın Lice ilçesinin Muradiye mahallesinde Ordu barikatında tutuklandığını söyledi. Lice 1993'ten beri güvenlik güçlerinin en önemli hedeflerinden biri oldu. Askerler tarafından önce, eskiden devlet hastanesiyken şimdi askeri karargah olarak kullanılan binaya götürüldü. Onu dövdüler, parasını aldılar ve daha sonra Lice'ye üç kilometre mesafedeki Jandarma Garnizonu'na yollandı.
T.P., Jandarma'da bir jandarma subayı ve kod adı Cudi olan eski bir PKK gerillası tarafından şiddet uygulanarak sorguya çekildiğini söyledi. (158. Türk güvenlik kuvvetleri, eski PKK gerillası olan kişileri, muhbir ya da sorgucu olarak kullanmak üzere düzenli olarak istihdam ediyor. Pişmanlık Yasası uyarınca bilgi veren kişilerin cezalarında indirim yapılıyor. Türkçe'de "itirafçı" olarak bilinen bu kişilerin çoğu, işkence ve yargısız infaz gibi vahim insan haklan ihlallerine karışmakla suçlanıyorlar. Öte yandan PKK, muhbir ya da işbirlikçi olduklarından kuşku duydukları kişileri çoğu kez derhal infaz ediyor) İki adam T.P.'yi sırayla dövdüler ve o sıralar kırsal kesimde aktif ve bilinen bir gerilla olan kardeşi K. hakkında sorular sordular.
"Artık daha fazla dayanamayacağımı düşünürken..."
T. P. daha sonra alt katları tutuklama ve soruşturma yerlerine dönüştürülen Lice yatılı Bölge Okulu'na gönderildi.
T. P. yatılı okulda kötü işkence gördüğünü söyledi. En çok kullanılan işkence yönteminin gözleri kapalı ve elleri bağlıyken zorla suya batırılma olduğunu söyledi. T.P. şunları anlattı: " Başaşağı bir şekilde ayaklarımdan tutup suya daldırdılar ve öleceğimi düşündükleri ana kadar tuttular. Ben artık daha fazla kaldıramayacağımı düşününceye kadar bunu saatte bir kaç kez yaptılar. "
Tutsaklığının üçüncü gününde, bir gün önce yakalan üç zanlı daha T.P.'nin yanına getirildiler. "Onları ilk gördüğümde ölü sandım" diye hatırlıyor T.P. " fakat dokunduğum zaman gözlerini açtılar." Üçü de öyle kötü dövülmüşlerdi ki neredeyse bilinçsizdiler.
T.P. daha önce hiç görmediği, ikisi kadın olan tutsakların daha sonra 30 yaşında Abdurrahman, 21 yaşında Zelâl ve 23 yaşında Bermal olduklarını öğrendi. T.P. kendi ve diğer üçünün suya batırılarak tekrar tekrar işkence gördüklerini ve sürekli dövüldüklerini söyledi.
10 Mayıs 1994 günü 11 sularında T.P. ve üç gerilla zanlısı, T.P.'nin söylediğine göre, gardiyanları tarafından "Cobra" diye atıfta bulunulan helikoptere bindirildiler. Helikopter, Lice Yatılı Bölge Okulunun tam karşısındaki iniş pistinden havalandı.
T.P. dört tutsağın bir uzman çavuş ve üç erin muhafızlığında Kulp yönünde havalandıklarını söyledi. Kalkıştan az sonra, helikopter Yolçatı üstünde uçuyordu. "Tarlalar alev alevdi" diye hatırlıyor T.P., " köylüler toprağı temizlemek için otları yakıyorlardı."
"Aşağı düşmesini seyretmelerini istedi"
Tutsaklar helikopterin sol köşesinde oturuyorlardı. Uzman çavuş ise ön sağ tarafta, helikopterin kapısına yakındı. Uzman çavuş Abdurrahman'a kapının yanında durmasını emretti ve "öteki dünyada bana bir yer ayır" diyerek adamı ölümüne itti. Abdurrahman aşağı atılmadan önce, uzman çavuş geride kalan üç tutsağa helikopterin sağ tarafındaki pencereden seyretmelerini emretti.
Uzman çavuş daha sonra Bermal'e kapının yanına gelmesini ve giysilerini çıkarmasını emretti. "Bermal reddetti ama çavuş yine de elbiseleri yırttı" diye hatırlıyor T.P, "Çıplak vücudunu elledi ve aşağılayıcı cinsel sözler sarf ederek onu s.....istediğini söyledi ve kızı kapıdan itti."
T.P. uzman çavuşun seyretme emrine itaat etmediğini söyledi: "Bakmak çok dehşet vericiydi gözlerimi kapadım" dedi.
"Nasılsa öldürüleceğimi biliyordum." Zelal de soyulup, aşağılandı ve helikopterden atıldı. PKK silahlarının nereye saklandığını söyleyeceğim diyen T. P. hayatının bağışlanmasını istedi. "Çavuş beni öldürmemeyi kabul etti fakat silahların gizlendiği yer hakkında yalan söylüyorsam hemen öldürülecektim."
O gece T.P kilitli olmayan bir pencereden çıkarak okuldan kaçtı. Lice'ye gitti ve şimdi başka bir adla İstanbul'da yaşıyor. "(NZ/EZÖ)
__________________________________________
* Savaş ve İnsan Türkiye'de Silah Transferleri ve Savaş Yasaları İhlali, İnsan Hakları İzleme Örgütü Silah Projesi, Belge Yayınları, Mayıs 1996, Türkçesi: Ertuğrul Kürkçü
** İnsan Hakları İzleme Örgütü Sİlah Projesi 1992'de uluslararası alanda kabul gören insan hakları ve savaş kurallarını ağır biçimde ihlal eden hükümetler ve örgütleri gözlemek ve bunlara silah transferini engelleyip bu konudaki haberalma özgürlüğünü genişletmek için kuruldu.