Görüşmeci heyette yer alan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, görüşmenin ve Erdoğan'ın açıklamalarının "AKP'nin sürecin gidişatının vahim olduğunu fark etmesi anlamına geldiğini" söyledi.
Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen de "Bundan sonra izlenecek yol sorunun gerçek muhataplarıyla konuşmaktır. En tehlikeli eğilim Kürtler adına yapay bir muhatap yaratmaktır" dedi.
Doç. Melek Göregenli'yse, "bölge halkının en çok güvendiği kurumların yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri (STK) olduğunu, hükümetin bu iki kurumla bağlarını güçlendirmek zorunda" olduğunu söyledi.
Tahmaz: Hükümetin açıklaması bir baskı unsuru oluşturuyor
Hakan Tahmaz, daha önce "Kürt sorunu yoktur" diyen hükümetin bir irade ortaya koyduğunu, "sorunun demokratik yollardan nasıl çözüleceğini hep beraber göreceğimizi" söylüyor.
"Hükümetin demokratik çözümler konusunda toplum önünde açıklama yapması, bir baskı unsuru oluşturuyor. Yapacaklarını takip etmek, izlemek ve sivil iradeyi ortaya koymak için, bundan sonra aydın kesime, STK'lere önemli bir görev düşüyor."
Tahmaz, görüşme sonrasında ortaya çıkan memnuniyet izlenimini de şöyle açıkladı:
"AKP hükümeti şu ana kadar Kürt sorununun lafını etmemiş, sorunu askerlere havale etmişti. Dün gerçekleştirilen görüşmeyle bu ortadan kalktı. Bu açıdan önemli. AKP'nin sürecin gidişatının vahim olduğunu fark etmesi anlamına geliyor."
"Yapılan açıklamaların ne kadar karşılık getireceğini söylemek mümkün değil. Silahlı eylemlerin durdurulması için çağrı yapıldı. Buna verilecek cevap da belirleyici.
Artık, barış isteyenlerin ortaya koyacağı irade önemli."
Sarısözen: Hükümetle militarist çevrelerin farkı var; bu önemlidir
Veysi Sarısözen, görüşme sonrasında, "hükümetle militarist çevreler arasında bir nüansın olduğu görüldü; bu fark önemlidir" diyor.
Görüşmenin Kürt sorununda, kısa vadede niteliksel bir değişime yol açmasının beklenmemesi gerektiğini söyleyen Sarısözen, sonrası için de şunları söyledi:
"Hepimizin anlaması gereken husus şudur. Kürt tarafı azami hedeflerin geri çekmiştir. Minimum talepler öne sürmektedir. Bu sebeple de, sadece bir takım kültürel, sosyal haklarla sınırlı taleplerin arasında, Öcalan'a özgürlük ve PKK'nin siyasallaşması talebi de yer almaktadır. Bu talepleri gözardı etmek silahlı çatışma ortamını sona erdirmenin önünde en büyük engeldir.
Sanırın Başbakan Diyarbakır'da bu taleplerin önemini görecektir."
Sarısözen, artık sorunu gerçek muhataplarıyla konuşmak gerektiğini söylüyor.
"Bundan sonrasında izlenecek yol, sorunu gerçek muhataplarıyla konuşma yoludur. ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, gerekirse Kandil Dağı'na gidilebileceğini açıklamıştı. Belki dağa tırmanmak yorucu olabilir, ama arayan gerçek muhatabı ovada da bulabilir.
En tehlikeli eğilim Kürtler adına yapay bir muhatap yaratma çabasıdır. Bu hem bir işe yaramaz hem de diyalog sürecini baltalar."
Başbakan'ın görüşmeci heyete müdahalesi
Sarısözen, Başbakan'ın yurttaş heyetine yeni adlar eklenmesini istemesine, görüşme öncesi heyetin diğer imzacılarla görüşmemesine dair de şunları söyledi.
" Tabi bu tür bir müdahale, bir aydın girişiminin doğasına aykırıdır. Kabul edilemez. Zaten bu tutum, hükümetin diyalog politikasındaki samimiyetsizliğini de gösteriyor.Yani hükümet neredeyse kendi muhatabını da kendisi seçerek bir garip demokrasi anlayışına sahiptir.
Aydınlarımızın bu müdahaleyi neden kabul ettiğini anlayabilmiş değilim."
"Ben zaman zaman Hakan Tahmaz tarafından bilgilendirildim. Görüşme heyetinin tümüne olmasa da, sözcü Gençay Gürsoy'a tam bir güven duyduğumuzu açıkladım."
Göregenli: Halk öncelikle eşit yurttaşlar olarak görülmek istiyor
Doç Melek Göregenli de, görüşme sürecinden mutluluk duyduğunu söylüyor.
"Özellikle DEHAP'lı Belediye Başkanlarının açıklamalarını da gördükten sonra, kendimi mutlu hissediyorum. Umarım süreci sekteye uğratacak herhangi bir şey olmaz."
"Bu süreci önemsiyorum. Bu aşamaya gelinmesini sağlayan demokrasi güçleri, tabii ki sonrasını takip edecekler. Takibin olumsuz bir dille yapılmasına gerek yok. Söylem çok önemli. Baydemir'in söylemi çok yumuşak, çok vatandaş bir dil kullanıyordu."
"Halk öncelikle eşit yurttaşlar olarak görülmek istiyor. Dinlenmek, dikkate alınmak, varolduklarının kabul edilmesi önemli. Mesajlar süreci rahatlatacak. Beyan bile çok önemli. Başbakan'ın sorunun demokrasiyle çözüleceğini söylemesi anlamlı."
"Yerel yönetimler ve STK'ler insanların aslı temsilcileri"
Göregenli, bölgedeki son araştırmasının sonuçlarından yola çıkarak, bundan sonra nelere dikkat etmek gerektiğini açıklıyor:
"Araştırmadan çıkan sonuçlara göre,
* Bölge insanı en çok uydu üzerinden yayın yapan medyaya, yerel yönetimlere ve STK'lere güveniyor.
* En az orduya, polise ve parlamentoya güveniyor.
* Sorun nasıl çözülecek, sorusuna 'barış ve demokrasi' diyor.
* Araştırmada en çok söylenen söz: 'Bizi kimse eşit Türkiye yurttaşı olarak görmüyor.'
Yerel yönetimler ve STK'ler bu işbölümüne hazır. Yerel yönetimleri ve STK'leri tanıyarak, güçlendirerek bölge halkıyla çok daha yakın bir ilişki kurmak mümkün.
Yerel yönetimler ve STK'ler bölgenin insanlarının gerçekte temsilcileri. Demokrasinin aracı kurumları olarak bunları ciddiye almak, duygusal olarak desteklemek gerekiyor. Çünkü,
1. Halk en çok bu kurumlara güveniyor.
2. İhtiyaçları asıl onlar biliyor.
Hükümet, insanların parlamentoya, demokrasiye güvenmesini istiyorsa, özellikle bu iki kurumla bağları güçlendirmek zorunda."
Göregenli, dilin de değiştirilmesi gerektiğine işaret ediyor.
"Yurttaşlar olarak, hepimizin, dilimizi değiştirmemiz gerekiyor: Farklı etnik kökenlerden gelen eşit yurttaşlar olarak konuşmalıyız. Sosyal bilimcilere de çok büyük rol düşüyor. Bu kanallar açık tutulmalı. Samimiyetle, askeri çözümün dışında çözüm düşünülmeli."
Göregenli, bütün bunların yanında, bölgedeki hak ihlallerini gözlemeye de devam etmek gerektiğini vurguluyor. (TK)