Bunu, adım adım yapıyoruz, yerel geleneklere göre yapılan kulübelerde kalıyoruz ve Selingue toplumu tarafından üretilen ve hazırlanan besini tüketiyoruz. Kendi kolektif çabamıza, kendi tarımını yaparak toplumunu iyi şekilde doyuran Malili efsanevi köylü kadından aldığımız ilhamla "Nyeleini" adını veriyoruz.
Birçoğumuz besin üreticileri ve dünya toplumlarını doyurmak için istekli ve imkan sahibi. Besin üreticileri olarak bizim mirasımız insanlığın geleceğinde önemlidir. Bu özellikle, besin ve tarım hakkında bilincin tarihsel yaratıcıları olan ve değerleri küçümsenen kadınlar ve yerel topluluklar için böyledir. Fakat bizim sağlıklı , iyi ve bereketli besin üretme kapasitemiz ve mirasımız neo-liberalizm ve global kapitalizmin tehdidi altındadır. Besin egemenliği bize besin üretmedeki bilinç ve kapasitemizi koruma, sağlamlaştırma ümidini vermektedir.
Besin egemenliği, insanların ekolojik sistemlerle üretilen kültürel olarak uygun ve sağlıklı besin üretme ve kendi besinlerini ve tarımsal sistemlerini tanımlama hakkıdır. Piyasaların veya şirketlerin talebini değil, besini üretenleri, tüketenleri ve dağıtanları ve politikaları sistemin merkezine koyar. Gelecek nesillerin çıkarını ve içerilmesini savunur. Var olan şirket alışverişini ve besin rejimini parçalayacak ve ona direnecek stratejiler ve besin, çiftçilik, kırsalcılık ve balıkçılık sistemlerinin yerel üreticiler tarafından yönetilmesinin yollarını sunar. Besin egemenliği, yerel ve ulusal ekonomileri ve piyasaları öncelikli tutar ve aile ile üretilen tarım, zanaat-balıkçılığı, kırsal otlatma ve besin üretiminde, dağıtımında ve tüketilmesinde çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğe dayanır. Besin egemenliği saydam bir alışveriş önererek herkes için adil bir gelirin sağlanmasını, tüketicilerin besin üzerinde kontrolü olmasını kabul eder. Besin egemenliği, topraklarımız, su, tohumlar, canlılar, bio çeşitlilik kullanım ve yönetim haklarının besin üreticilerinde olması gerektiğini kabul eder. Erkeler, kadınlar, toplumlar, ırk grupları sosyal sınıflar ve nesiller arasında eşitsizlikten ve baskıdan azade yeni sosyal ilişkileri ima eder.
Nyeleni'de sayısız tartışma ve temaslardan sonra besin egemenliği konusundaki anlayışımızı derinleştirerek, hareketimizin mücadelesinin güçlerimizi geri kazanmak ve otonom kalmak yönündeki gerçekliğini öğreniyoruz. Kolektif vizyonumuzu geliştirmek ve hareketimizi kurmak için gerekli araçları daha iyi anlıyoruz.
Ne için mücadele ediyoruz?
Şöyle bir dünya için...
* bütün insanların, ulusların ve devletlerin kendi besin üretme sistemlerini ve politikalarını belirlemeye imkanları olup, herkese iyi kalitede, uygun, karşılanabilir, sağlıklı ve kültürel olarak uygun besin sağlayabildiği;
* kadınların besin üretiminde rolleri ve haklarını algılayan ve buna saygı gösteren, her karar alma aşamasında kadınların temsil edildiği;
* her bir ülkedeki bütün insanlar için onur içinde yaşayacak, kendi emeği ile bir yaşam sağlayabilecek ve evlerin kalabildikleri;
...besin egemenliğinin temel bir insan hakkı olduğu, toplumlar, topluluklar, devletler ve uluslar arası kurumlarca uygulandığı
* balık stoklarının, toprakların ve besin geleneklerinin korunduğu ve rehabilite edilebildiği ve ekolojik olarak sürdürülebilir bir toprak, su, deniz, tohum, livestock (canlılar havyalar vs.) ve diğer bio çeşitliliğin yönetiminde olduğu;
* geleneksel bilinçlerdeki, besindeki, dil ve kültürdeki ve kendimizi ifade ettiğimiz ve organize ettiğimiz şekillerdeki farklılığı algıladığımız ve buna saygı gösterdiğimiz;
* köylülerin toprak üzerindeki haklarını garantileyen, yerel halkların yaşam alanlarını koruyan ve savunan, balıkçılık alanlarında balıkçıların kontrol ve kullanım haklarını garantileyen, kırsal alanlarda ve göç yollarında kontrolü ve kullanımı onurlandıran, herkes için emek haklarını ve adil iş dağılımını garanti eden, gençler için geleceği garanti eden;...gerçek ve içten bir tarım reformu olan ve bu tarım reformunun; üreticiler ve tüketiciler arasında karşılıklı bağımlılığı sağlamlaştıran, toplumun varlığını garanti altına alan, sosyal ve ekonomik adalet kadar ekolojik sürdürülebilirliği olan, yerel otonomi ve yönetimlere saygısı olan, erkekler ve kadınlar için eşit hakların olduğu.. toplumlara kendi haklarını ve topraklarını belirleme haklarını veren;
* Biz köylüler, yerel topluluklar, balıkçılar, kırsalcılar ve diğerlerinin ; toplumlar arasında toprakların ve alanların barışçıl şekilde ve adil biçimde paylaşabildiğimiz,
* besin güvenliği, doğa ve insan tarafından yaratılmış felaket ve çatışma sonrası durumlarda, yerel iyileşme çalışmalarını güçlendirir ve negatif etkileri en aza indirerek bir garanti görevini görür..etkilenen toplulukların yardım alamayacak olmadığını bildiğimiz ve güçlü yerel organizasyonların iyileşme için temel araç olduğunu bildiğimiz;
* insanların maddi, doğal ve ruhsal mirasları hakkında karar alma güçlerinin savunulduğu;
* bütün insanalrın, kendi topraklarını ulus ötesi şirketlerin saldırılarından korumaya hakları olduğu;
Neye karşı mücadele ediyoruz?
* Emperyalizm, neo liberalizm, neo- kolonyalizm, ataerkilliğe ve hayatı, eko sitemleri ve kaynakları güçsüzleştiren bütün sistemlere; yukarıda sayılanları kullanan tüm unsurlara örneğin uluslar arası finans kurumlarına, Dünya Ticaret örgütüne, serbest ticaret anlaşmalarına, ulus ötesi şirketlere ve kendi vatandaşlarını korumayan hükümetlere;
* Global ekonomide besin fiyatlarının üretim masrafının altına düşürülmesine,
* İnsanların, sağlığın ve çevrenin önüne kartları koyan şirketlerin bizim besinimizde ve besin istemindeki egemenliğine;
* Gelecekteki besin üretme kapasitemizi azaltan, çevreye zarar veren ve sağlığımızı riske atan tüm teknoloji ve pratiklere. Genleri dönüştürülmüş hayvan ve bitki üreten, terminatör teknolojileri, endüstriyel deniz kültürü ve zarar verici balıkçılık pratiklerine; başka bir deyişle endüstriyel gündelik pratiklerdeki beyaz devrime, ve yeni ve eski yeşil devrime, ve endüstriyel bio-yakıt monokültürünün "yeşil çöllerine" ve diğer türdeki çiftliklere;
* besinin, temel kamu hizmetlerinin, bilincin, toprağın, suyun, tohumların, canlıların ve doğal mirasımızın özelleştirilmesine ve metalaştırılmasına;
* Doğal mirasımıza ve çevremize zarar veren, insanları yerlerinden eden endüstriye ve gelişim model ve patriklerine;
* Savaşlara, çatışmalara, kısıtlamalara, ekonomik ambargolara, kıtlıklara, insanların yer değiştirmeye zorlanmasına ve topraklarını el konulmasına, bunlara neden olan ve destekleyen bütün hükümetlere; çevremizi ve kapasitemizi yok eden çatışma sonrası yeniden yapılanma programlarına;
* Haklarımızı korumaya ve savunmaya çalışanların suçlanmasına;
* Yeni kolonyalizm şekilleri yaratan ve yerel çevrelerle besin sistemlerine genetiği değiştirilmiş besinleri sunan ve besin fiyatlarını düşüren besin yardımlarına,
* Dünyanın her yerindeki kadınları marjinalize eden, tarımsal, yerel ve kırsal halkları ve balıkçı toplulukları ayıran paternalitst ve ataerkil değerlerin globalleşmesi ve uluslararasılaşmasına;
Bu konuda neler yapabiliriz?
Selingue'deki yerel toplulukla Nyeleni'de bir toplantı alanı yaratmak için çalışırken, besin egemenliği için kolektif hareketimizi güçlendirme, yeni taraflar bulmak, birbirimizin mücadelelerini desteklemek, dayanışmamızı, güçlerimizi, besin egemenliğini kabul eden tüm dünyadan insanların yaratıcılığını genişletmeyi kabul ettik. Besin egemenliği yönünde dünyanın herhangi bir yerindeki mücadele bizim mücadelemizdir.
Dünyanın her yerindeki insanlarla vizyonumuzu paylaşmak için kolektif eylemlerde bulunmuş durumdayız, bunlar sentez dokümanımızda yer almaktadır. Bu eylemlerimizi yerel alan ve bölgelerimizde, kendi hareketlerimiz içinde ve diğer hareketlerle birleşerek yaptık. Nyeleni'de bizlerin yanında olamayanlarla vizyonumuzu ve besin egemenliği konusundaki eylem gündemimizi paylaşacağız, böylece Nyeleni'nin ruhu tüm dünyaya yayılacak ve dünyanın her yerindeki insanlar için besin egemenliğinin önemli bir güç olmasını sağlayacak.
Sonuç olarak, Mali ve ROPPA'daki köylü hareketlerine vererek, besin egemenliği hakkındaki taleplerinin Mali'de ve tüm Afrika'da gerçek olmasına koşulsuz ve değişmez desteğimizi veriyoruz.
Şimdi besin egemenliği zamanıdır.(AB/EÜ)
* Bu bildirge, Mali'de 23-27 şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen Nyeleni 2007 -Gıda Egemenliği Forumu'nun sonunda çeşitli ülkelerden 400 delege tarafından ortak olarak hazırlanan bildirgedir.
** Bu yazıyı Ekoloji Kolektifi'nden Ayça Bulut Türkçeleştirdi.