Önceki gün başlayan 2. Ulusal Kadın Ruh Sağlığı Kongresi kapsamında, dün psikiyatrik açıdan ele alınan kadına dair başlıklardan biri de "Aile İçi Şiddet"ti.
Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen "Aile İçi Şiddet" konulu panelinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işık Sayıl, İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden Dr. Ufuk Sezgin, Dr. Işıl Vahip, Dr. Özge Doğanavşargil konuşmacı olarak yer aldı.
Konuşmaların ardından dinleyicilerin soru ve yorumlarına da yer verilen panel, katılım açısından oldukça canlı geçti.
Doğanavşargil: Bireysel psikolojik sorunlar aile içi şiddeti açıklayamıyor
Konuşmacılardan Özge Doğanavşargil, şiddet mağduru kadın, şiddet uygulayan ve toplum açısından aile içi şiddetin sürmesinde etkili olan kültürel faktörleri ele aldığı konuşmasında, "bireysel psikolojik sorunların aile içi şiddeti açıklayamadığının" altını çiziyor.
Bunun toplumsal bir olgu olduğunun ve çözümünün de toplumsal alanda bir mücadeleden geçtiğini söyleyen Doğanavşargil, aile içi şiddetin yaygınlığını ortaya koyan rakamların da bu durumun en açık kanıtı olduğu belirtiliyor.
Sezgin: Tedavi kadın bakışını içselleştirmiş olmalı
Konuşmacılardan Ufuk Sezgin, aile içi şiddetin kadınların hem fiziksel sağlığına hem de ruh sağlığına verdiği zararlara dikkat çekerek, "Aile içi şiddet önemli bir sağlık sorunudur" diyor.
Şiddete maruz kalan kadınların tedavisinde bir çok farklı yaklaşımın geçerli olabileceğini belirten Sezgin, "Ancak asıl önemli olan tedavinin cinsiyet ve şiddet ilişkilerine duyarlı, kadın bakışını içselleştirmiş olması" diyor.
Sezgin, ayrıca kadına yönelik şiddetin ne denli yaygın olduğu ortadayken, hala psikiyatri polikliniklerine gelen kadın hastalara rutin muayene sırasında şiddete maruz kalıp kalmadığının sorulmuyor olmasını eleştiriyor.
"Bu soruyu sormayarak, uygun olmayan tedavilere yönelinmesine, mağdurun çaresizlik duygusunun artmasına, kendisine destek verebilecek toplum merkezlerine ulaşma şansının kaybına, mağdurun kendisine zarar verme ya da tekrar saldırıya uğrama riskinin artmasına tedaviciler olarak bizler de katkı sağlamış oluyoruz."
Sayıl: Vakit azlığı gerçekçi değil
Sayıl ise; psikiyatristlerin ve psikologların bu soruyu sormama gerekçesi olarak vakit azlığını göstermelerini gerçekçi bulmuyor.
Diğer sorulara vakit ayrılabilirken bu sorunun göz ardı edilmesinin daha çok toplumsal tabulardan ve tedavicilerin çoğu kez karşısındaki şiddet mağduruna nasıl yardım edeceğini bilememesinden kaynaklandığını söylüyor.
Tedavicilerin bu tavrının psiko-sosyal yaklaşımın eksikliğinden kaynaklandığını söyleyen Sezgin, bunu gidermek için Avrupa Birliği fonlarıyla ve bir çok üniversitenin işbirliğiyle gerçekleştirilen "Üreme Sağlığı Projesi" kapsamında yapılan müfredat değişikliği gibi çalışmaların etkili olabileceğini düşünüyor.
Çözüm için disiplinler işbirliği yapmalı
Kadın bakış açısının gözetildiği, aile içi şiddete dair bilinçlendirmeyi hedefleyen yeni müfredatın birinci sınıftan itibaren Tıp Fakültelerinde okutulacağını belirtiyor.
Panelde dikkat çekilen bir diğer konu da aile içi şiddetin siyasetten, ekonomiye, psikiyatriden sosyal bilimlere kadar geniş bir alanda tartışılması gereken çok disiplinli (mültidisipliner) bir konu olduğu.
Sorunun çözümünde de farklı disiplinlerin işbirliği yapması gerektiğini vurgulayan Sezgin, en azından yeni politikalar geliştirilmesi konusunda herkesin üzerine düşen sorumluluklar olduğunu hatırlatıyor.(GS/KÖ)