"Hayata dönüş" operasyonundan önce hükümet ile ölüm orucundaki tutuklu ve hükümlüler arasında arabulucuk yapan Fazilet Partisi Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, 31.12.2000 tarihinde TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Hüseyin Akgül'le birlikte yaptığı Sincan F Tipi Cezaevi'ne ziyaretine ilişkin gözlemlerinin yer aldığı raporu TBMM'ye ve Cumhurbaşkanı'na sundu.
Adli raporlar tutulmadı
İnsan hakları ihlalleri ve F tipinde gerçekleştirilen uygulamalara dair çarpıcı gözlemlerin yer aldığı raporda, adli raporların tutulmadığı, mahkumların hemen hepsinin yaralı olduğu ve ölüm orucunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin sayısının arttığı belirtiliyor.
Türk'le telefon konuşması
Mehmet Bekaroğlu, hazırladığı raporun başında ilginç bilgiler aktarıyor. Bekaroğu, 28.12.2000 gecesi Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ü telefonla aradığını,Türk'e, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği, İnsan Hakları Derneği ve Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği gibi sivil toplum örgütlerine de, F tipi cezaevlerine inceleme yapma olanağı verilmesinin yararlı olacağını söylüyor.
Güvensizlik
Buna karşılık Hikmet Sami Türk, sözkonusu sivil toplum örgütlerinin ölüm oruçlarını destekler tutum içinde olduğunu, bu nedenle onların F tipi cezaevlerinde inceleme yapmasına izin verilemeyeceğini ifade ediyor.
Bekaroğlu'nun TBMM ve Cumhurbaşkanı Sezer'e sunduğu raporun maddeleri şöyle:
"Görüşmeler ve cezaevinden kaldığımız yaklaşık 4 saatlik sürede yaptığımız gözlemler sonucunda şu tespitleri yaptık".
1- Girişte kayıt ve elektronik cihazla yapılan el tanıtma ve kart alma işlemi çok zaman alıyor. Sistemi kullanan görevliler çok acemi; tek tek parmaklarıyla klavyede harf arıyorlar. Ziyaret günlerinde işlemler bu şekilde yavaş yürüyorsa ziyaretçiler saatlerce kapıda beklemek zorunda kalacaklar.
2- Isınma, su, elektrik ve kantinle ilgili sorunlar büyük ölçüde çözülmüş gibi görünüyor. Ancak sıcak su sorunu henüz halledilememiş, arıza olduğu söyleniyor; tutuklu ve hükümlüler henüz banyo yapamamışlar. Operasyondan çıkan ve nakillerde büyük sıkıntılar çekmiş olan insanlar için banyo konusu önemli bir sorun; tutuklu ve hükümlülerin üzerindeki kan lekeleri bile temizlenememiş. Genel elektrik kesintisi olunca devreye girmesi gereken jeneratör arızalı, bu nedenle zaman zaman karanlıkta kalınıyormuş; yöneticiler arızanın giderilmeye çalışıldığını ifade ettiler.
3- Son üç gündür gazete temin edilmeye başlanmış; ancak Sincan'daki bayilere bazı gazeteler yeteri kadar gelmediğinden herkes istediği gazeteyi alamıyor. Cezaevi müdürü, bu sorunu çözmek için gazetelerin Ankara'dan alınacağını ifade etti.
4- Tutuklu ve hükümlüler; operasyon ve nakiller sırasında tüm eşyalarını kaybetmişler. Ziyaretlerin yeni yeni yapılmaya başlaması, kantinin henüz tam kapasiteye ulaşamamış olması nedeniyle giyim, terlik, diş fırçası, diş macunu, tırnak makası ve diğer kişisel eşyalar konusunda sorunlar var. Bazı tutuklu ve hükümlüler arkadaşlarının eşyaları ile idare ediyorlar. Sistem oturdukça bu sorunun çözüleceği izlenimi edinildi.
5- Hiçbir odada televizyon yok. İdare; tutuklu ve hükümlüler para yatırırlarsa TV temin edileceğini söylüyor. Yine hiçbir odada radyo yoktu.
6- Örnekleme ile ziyaret ettiğimiz tutuklu ve hükümlülerin hemen hepsinde darp izi mevcut; bazılarında yanık yaraları var. Çok sayıda kolu kırık (alçıya alınmış), kaburga kırığının bulunduğunu söyleyen, gözü morarmış, vücudunun değişik yerlerinde kesikleri (bir kısmına dikiş atılmış) ve morarma olan, yürümekte güçlük çeken insan gördük. Tutuklu ve hükümlüler, bu yaraların operasyonda, nakillerde ve cezaevine kabul edilişleri sırasında dövülme ve gördükleri işkence sonucunda olduğunu ifade ettiler. Tutuklu ve hükümlüler bu yaraları ile ilgili ancak dışarıdan tedavi kabul ediyorlar; açlık grevinde olduklarından dolayı başka tedavi almıyorlar. Antibiyotik alamadıklarından ve sıcak su sorunundan dolayı banyo yapamadıkları için bazılarının yaraları enfekte olmuş durumdadır.
7- Tutuklu ve hükümlüler cezaevi girişinde sadece kaba bir doktor muayenesinden geçirilmişler; doktor, durumları iyi görünmeyenleri hastaneye sevk etmiş, diğerlerinin cezaevine girişleri yapılmış. Girişte ve daha sonra yapılan muayenelerde herhangi bir kayıt tutulmamış; dolayısıyla adli raporlara esas olacak bir belge yok. Tutuklu ve hükümlülerin adli raporlarının alınmaması ciddi bir eksiklik olarak görüldü.
Görüştüğümüz tutuklu ve hükümlüler, gördükleri kötü muamele ve işkence için avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulunacaklarını ifade ettiler. Bu durumda adli raporların olmaması, önemli bir sorun olacak gibi. Cezaevi doktoruna; yaraların iyileşebileceği, bu nedenle adli raporlara esas olması için tüm tutuklu ve hükümlüleri zaman kaybedilmeden muayene ederek bilgileri kaydetmesi gerektiği söylendi.
8- Tutuklu ve hükümlüler, sayımlar esnasında aşağı kata zorla indirildiklerinden şikayet ediyorlar. Ölüm orucu nedeniyle aşağı kata inemeyenlerin infaz koruma memurları tarafından zor kullanılarak aşağıya indirildiğini, bu sırada dayak atıldığını ifade ettiler. Bu şikayetler cezaevi müdürü ve diğer personelin yanında yapıldı. Cezaevi müdürü bunun yönetmelik gereği olduğunu söyledi; ancak hangi yönetmelik olduğunu ifade etmedi. Üç kişilik bir odada sayım yapmak için neden böyle bir uygulamaya gerek duyulduğunu anlamakta güçlük çektik; idareciler de anlatmak da zorlandılar.
9- Yaptığımız görüşmeler ve idarecilerin ifadelerinden, açlık grevi ve ölüm orucuna katılanların sayısı artıyor sonucunu çıkardık. Şu anda Sincan F Tipi cezaevinde 131 tutuklu ve hükümlü ölüm orucunda, bunlardan 5 tanesi 73. gününde ve genel durumları oldukça kötü görünüyor; bizim cezaevinde bulunduğumuz saatlerde 3 tanesi, doktor tarafından hastaneye sevkedildi. Yine 131 tutuklu ve hükümlü süresiz açlık grevi yapıyor. Tutuklu ve hükümlüler su, tuz ve şeker almaya devam ediyorlar. Cezaevi yönetimi şeker ve tuz temininde bir sorun olmadığını söylüyor. Ancak B vitamini konusunda sorun var; temin edilmeye çalışılıyor. Görüştüğümüz tutuklu ve hükümlüler ölüm oruçlarını bırakmak için başlangıçtaki taleplerin karşılanması gerektiğini, bunun için temsilcileri ile görüşülmesi gerektiğini söylediler.
10- Görüştüğümüz, bir tutuklu (Hasan Murat Kırca) TCK 169 Maddesi ile yargılandığını, şartlı salıverilmeden istifade ettiğini, şimdiye kadar tahliyesinin yapılması gerektiğini, ancak kendisi ile kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Konu cezaevi müdürüne iletildi, müdür gereğini yapacağını ifade etti.
11- Tek kişilik odada kalan bir tutuklu, odaya girdiğimizde bir süre kendisini toparlayamadı; yönelimi tam değildi. Kendine geldiğinde bir şikayeti olup olmadığına sorduk; korkulu, endişeli bakışları ve titreyen sesiyle 'yalnızlık' cevabını verdi. Kendisi 15 gün önce Kızılay'daki bir gösteride gözetim altına alınmış. 2-3 gün Ulucanlar Cezaevi'nde tutulduktan sonra, Sincan F Tipi Cezaevi'ne nakledilmiş. Cezaevi müdürü kesin bilememekle beraber, (suçunun) TCK 169. Madde kapsamında olabileceğini ifade etti.
12- Görüştüğümüz tutuklu ve hükümlülerin tamamı, cezaevi girişinde itilip kakılma ve kaba dayağın yanında onur kırıcı davranışlarla da karşılaştıklarını, çırılçıplak soyulduklarını, eldiven giyen bir görevlinin makatların içini bile aradığını ifade ettiler.
13- Tutuklu ve hükümlüler günde 3 öğün yemeklerinin verildiğini ancak bunun yetersiz olduğunu, bir çoğunun parası olmadığı için yiyecek alamadığını ifade ettiler. Odalarda su ısıtıp çay yapacak imkan yok; Sincan'a getirildikten bu yana çay içmediklerini söylediler. Yöneticiler kantinde su ısıtmak için cattle (su ısıtıcısı) satılacağını; bundan alıp ilerleyen günlerde çay yapma imkanları olacağını ifade ettiler.
14- Tutuklu ve hükümlüler havalandırma kapılarının sabah açıldığını, gün boyu açık kaldığını, havalandırmaya çıkma konusunda bir sorunun bulunmadığını ifade ediyorlar.
15- Cezaevindeki ortak alanların kullanılması konusunda henüz hiçbir çalışma yok, yöneticiler bu konuda neler yapılacağına dair Bakanlıktan şimdilik herhangi bir talimatın gelmediğini ifade ettiler
16- Cezaevinde yeteri kadar sağlık personeli var. Adalet Bakanlığı personeli olan 3 doktorla 1 sağlık memuru cezaevlerinde görev yapıyor. Ayrıca Hızır Acil'e ait bir ambulansla 1 doktor ve 1 sağlık memuru 24 saat hazır bekliyor. Doktorlar sürekli odaları gezerek sağlık hizmeti vermeye çalışıyorlar. Ancak ölüm orucu ve açlık grevinde yaraları bulunan tutuklu ve hükümlüler muayene ve tedaviyi reddediyorlar; sadece yaraları için pansuman yaptırıyorlar.
17- Cezaevi kantinindeki fiyatlar kontrol edildi; görevlilerin elindeki fiyat listesinden anlaşıldığı kadarıyla fiyatların fahiş olduğuna dair iddialar doğru değil.
Ankara Numune Hastanesi İzlenimleri
Tutuklu ve hükümlülerin durumlarını yerinde görmek için 01.01.2001 tarihinde Ankara Numune Hastanesi'ne gittim. Hastanenin mahkum koğuşunda 8'i bayan, 8'i erkek olmak üzere toplam 18 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.
Tutuklu ve hükümlülerin hepsi ölüm orucunda olduğunu söylüyor. Bayanlardan Ulucanlar Cezaevinden getirilen Hatice Yürekli ve Hülya Tunga ölüm orucunun 68. günündeler ve oldukça kötü görünüyorlar. Mahkum koğuşunda kalan 8 erkek tutuklu ve hükümlünün hepsinde darp edilmeye ve yanıklara bağlı kırıklar ve yaralar mevcut.
Ölüm orucunun 64. gününde olan Mehmet Şahin ile 74. gününde olan Temel Çağırtekin'in sağlık durumu iyi gözükmüyor.
Ölüm orucunun 64.gününde olan Cihan Dalkaya'nın sağ el küçük parmağı şarapnel isabet etmesi dolayısı ile hasar gördüğünden kesilmiş. Ölüm orucuna hastaneye getirildikten sonra başlayan Hüseyin Çukurluöz'ün kafasında çökme kırığı mevcut.
Tutuklu ve hükümlüler hastaneye getirildikleri ilk günlerde hiçbir gıda maddesi almamışlar. Şu anda su, tuz ve B grubu vitamin alıyorlar. Hiç biri tedaviyi kabul etmiyor; sadece yaralarının pansuman edilmesine izin veriyorlar.
Numune Hastanesi İkinci Cerrahi Servisi'nde 8 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin hepsi yataklarına zincirlenmiş durumdaydı.
Bunlardan Bartın Cezaevinden getirilen Ali Koç'un yüzde 40 oranında 2. ve 3. derece yanığı var, ölüm orucunun 62. gününde, yaralarının pansumanı dışında tedavi kabul etmiyor; su, şeker, tuz ve B vitamini alıyor. Kamil Akdoğan'a kaburga kırığına bağlı olarak gelişen pnomotoraks için müdahale edilmiş. Açlık grevinde ama serum verilmesini kabul etmiyor.
Ahmet Karagöl, ölüm orucunun 24. gününde böbrek sorunu dolayısıyla kötüleştiğinden hastaneye kaldırılmış. Ciddi tansiyon sorunu var, ama tedavi kabul etmiyor.
2. Cerrahi servisinde bulunan diğer tutuklu ve hükümlülerden 4'ü ölüm orucunda (55 ve 65. gününde) tedavi kabul etmiyorlar. Su, tuz, şeker ve B vitamini alıyorlar.
Açlık grevinde olan bir tutuklu yaraları için tedaviyi kabul ediyor.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi FP Rize Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu'nun tespitleri:
1- Operasyon, nakiller ve cazaevine kabul esnasında önemli sorunlar yaşanmış; çok sayıda yaralı tutuklu ve hükümlü var. Bu yaralarından dolayı tutuklu ve hükümlülerin, adli raporları henüz alınmamış; adli raporlara esas olacak kayıtlar da tutulmamış.
2- Cezaevinde yeni açılmaya bağlı sorunlar var; ancak bunlar hızlı bir şekilde çözülüyor.
3- Sayım esnasında tutuklu ve hükümlülerin aşağı kata indirilmeleri tartışmalara neden oluyor; bu esnada kötü muamele yapıldığı yakınmaları mevcut.
4- 30'un üstünde insanın ölümü ile sonuçlanan "hayata döndürme operasyonu"na rağmen hem cezaevinde hem de hastanede ölüm oruçları devam ediyor. Ölüm orucunda bulunan tutuklu ve hükümlülerin bazıları 73. günündeler ve genel sağlık durumları oldukça bozulmuştur.
5- Görüldüğü kadarı ile ölüm oruçlarının bitirilmesi için herhangi bir çalışma yapılmamakta ve kimsenin ne yapılması gerektiği konusunda bir fikri de yoktur. Bazıları "zorla tedavi"den söz ediyor ama, zorla tedavi ile ya da bilinç kaybından sonra yapılacak tedavi ile hayata döndürmenin genellikle mümkün olmadığını da herkes biliyor.