Ama o ne yapıyor? Alacaklı olan o değilmiş gibi borç ödemeye kalkıyor. Şöhretinin, popülaritesinin zirvesinde ve öyle kalmak için kılını kıpırdatmasına gerek yokken, kalkıyor bu topraklara, bu toprakların insanlarına borç ödüyor. Bu toprakların söylenmeyen şarkılarını söyleyerek, Türkiye Şarkıları diyerek, bu topraklarda yüzyıllardır konuşulan dilleri sahneye taşıyarak. Devlet henüz çıkarttığı yasalarla ne yapacağını bilemezken, o harekete geçiyor, sahnede Kürtçe söylüyor. Yalnız Kürtçe'yi degil, Ermenice'yi, Rumca'yı, Sefarad dilini de sahneye taşıyor. 'Bu topraklarda yüzyıllardır söylenen şarkıları hep birlikte söyleyelim istedim' diyerek. Bu faaliyete yaklaşık 170 sanatçıyı katıyor; Türkiye'nin iki antik tiyatrosunu Efes ve Aspendos'u konser mekanı tutuyor ve konserlerini 30 Ağustos Zafer Bayramı'nda ve 1 Eylül Dünya Barış Gününde veriyor.
Siz ne dersiniz bilemeyeceğim ama ben buna cesaret derim.
Bu ülkenin bir çok sanatçısı, hiçbir toplumsal sorumluluk üstlenmeden, popülaritelerini her kesimde daim kılmak için hiç bir politik tavır almama kurnazlığına yatarken, tartışmasız popülaritesinin sığ politik bir perspektifle tartışılma tehlikesini göze alıyor; bu ülkede Kürtlerin olduğunu yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir savaş sonucu kabul eden bir devleti ve azınlıkların da aynen kendileri gibi eşit haklara sahip birer vatandaş olduklarını bir türlü idrak edemeyen büyük bir toplumsal grubu gerekirse göğüslemeğe hazır olduğunu ilan ediyor.
Nitekim çatlak sesler çıkıyor. Çıkmasa şaşırtıcı olurdu.
Tamam biliyorum, Nilüfer onun için 'siz bakmayın onun boyuna, bir o kadar da yerin altında var' diyor ama o bile kurtarmaz. Türkiye'nin 'Minik Serçe'sinin yaptığı cesaret ister.
Cesaretinde ve duyarlılığında kadınlığının rolü büyük bence. O küçücük kız ile olgun, ihtiraslı kadından hangisi olduğuna bir türlü karar veremediğimiz, ikisi arasında gidip geldiğimiz, bu ikisin yarattığı gerilimin daha da çekici kıldığı bir kadın karşımızdaki. Şu çözüm diye ölümden, yasaklamaktan, kapatmaktan başka bir şeyin çok bilinmediği bu coğrafyada hayatın bekçiliğini üstlenen kadınlardan biri o da. Erkeklerin çook büyük politikalarına karşın, gayet yalın, gayet sarih bir şey yapıyor, şarkı söylüyor o kadar. Ama düzenlediği konser zaten bir araba lafla anlatılmak istenen şeyleri hiç bir şey söylemeden söylüyor. Barışı, dostluğu, kardeşliği, insanlığı kucaklayıveriyor. Yapılan işin tümünde bir kadın özeni hissediliyor. Biri kendi orkestrası olmak üzere sahneye 7 ayrı orkestra ve grupla cıkan Sezen Aksu, çıkan gruplara eşlik etmediği zaman arkada onları izliyor, vokal yapıyor. Hani star gibi davranmıyor, daha çok bir ev sahibi gibi. Diyarbakır Belediyesi Çocuk Korosu sahneye çıktığında kendini unutuyor, çocukların mikrofonlarını düzeltmeye başlıyor, kendini tutmasa kılık kıyafetlerine, sahnedeki yerlerine filan da karışacak. Sahneye çıkan herkese bir sözü var. Hemşehrisi İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'na teşekkür ediyor, onlarla aynı sahneyi paylaşmaktan duyduğu gururu belirtiyor; Feriköy Vartanant Ermeni Kilise Korosu'na ve şefine yılların verdiği tanışıklıkla sesleniyor; Oniro Rum Müzik Grubu'nun solistine 'gel kız Kasula memleketimize geldik, döktürelim' diyor.
Maya tutuyor. 2. Konserde Ermeni korosu kendiliğinden Enderun Klasik Türk Müziği topluluğunun söylediği Mevlüte katılıyor; Diyarbakırlı çocuklar ise LosPaşaros Sefaradis Musevi müzik topluluğunun parçalarına eşlik ediyor.
Türkiye'nin en büyük starlarından bir kadının büyüsü bu. Samimiyeti, cesareti, inceliği, tevazuu. Sonuç alıyor. On binlerce kişinin karşısına çıkan bu kadını seyircisi de destekliyor. Onlar biliyor ve hissediyor, en ufak bir aksilik olsa, maya tutmasa, suçlanacak olan o kadın. Starlıktan en aşağı mertebelere indirilecek, düşürülecek olan o. Ama bu toplumu dile getirmekteki gözlem yeteneği burada da devreye giriyor. O daha baştan sonuçtan emin. İzleyicisini en iyi o tanıyor. Yıllardır annelik, sevgililik, eşlik ettiği o halka güveniyor; bir kez daha onlar adına bir şeyleri dile getiriyor. Türkiye'nin cesur kadınlarından o. Hayata her kadın gibi inancı var. Sezen Aksu, hayatı bizlere bir kez daha sevdirmek için konser turnesinde... Yalnız değil. O, bunu biliyor...