Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye fiili liderliğinin Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Suriye'ye yönelik uluslararası yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.
Şeybani ve Fidan'ın basın toplantısı öncesinde Suriye Dışişleri Bakanı, Suriye'deki yeni yönetimin Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra ve İstihbarat Başkanı Enes Hattab ile Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, "3+3 formatında" güvenlik merkezli bir toplantı gerçekleştirdi.
Fidan'ın temel çağrısı: "Suriye'ye yönelik yaptırımlar kaldırılsın"
Fidan konuşmasında “Suriye'deki güvenlik durumunu ele aldık[larını]" söyledi. "Ülkedeki istikrarın sağlanması için atılması gereken adımların üzerinde durduk." dedi.
Fidan'ın asıl vurgusu, Suriye'ye yönelik yürürlükteki uluslararası yaptırımlardı.
Dışişleri Bakanı "Esad rejiminin kötü bir mirası olarak Suriye'ye yönelik yaptırımlar maalesef hala yürürlükte. Avrupa Birliği'nin de yaptırımlara muafiyet sağlama konusunda bir çalışma yürüttüğünü anlıyoruz." dedi
Fidan, "Temel kamu ve altyapı hizmetlerinin verilmesi için yaptırımların kaldırılması gerekliliği" üzerinde durdu. "Yaptırımların kalkması halinde ülkenin normalleşme süreci[nin] hızlanaca[ğını], milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönmesini mümkün kılacak koşullar[ın] yaratılaca[ğını]" ileri sürdü.
Doğruluk denetimi
Suriye'ye yönelik uluslararası yaptırımlar yalnızca Esad yönetiminde ABD ve Avrupa Birliği'nce getirilmiş yaptırımlardan oluşmuyor. Mevcut fiili Suriye yönetimini kuşatan yaptırımların bir bölümü de El Kaide'nin bir kolu -eski adıyla El Nusra- olarak bilinen Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Culani) liderliğindeki Heyet-i Tahrir'uş Şam'ı da kapsayan "insan hakları ihlallerini ve çatışmaların devamını teşvik eden tarafları hedef almak, aynı zamanda terör gruplarının faaliyetlerini sınırlamak" amacıyla getirilen uygulamalardan kaynaklanıyor.
Esad rejiminin karakterinden hareketle "Suriye Arap Cumhuriyeti"ne getirilen yaptırımlar arasında BM Güvenlik Konseyince "kimyasal silahların kullanımı"na yönelik uygulamaların yanı sıra "Caesar Act" olarak bilinen ABD hükümetinin Suriye hükümetini ve ona destek sağlayan kişileri hedef alan geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar ve enerji sektörü, finansal işlemler ve yeniden yapılanma projelerine katılımı sınırlayan tedbirler toplamı da var.
Avrupa Birliği de Suriye hükümeti ve destekçileri için seyahat yasakları ve mal varlığı dondurmaları, petrol ithalat yasağı, finansal kısıtlamalar ve lüks ürünleri ihracat yasakları uyguluyor.
Ayrıca Kanada, İngiltere, Avustralya gibi Birleşik Krallık Milletler Topluluğu üyesi ülkelerin getirdiği benzer yaptırımlar var.
Ancak bunların yanında mevcut fiili Şam yönetimi doğrudan doğruya Heyet-i Tahrir'uş Şam'ı (HTŞ) hedef alan yaptırımların da hedefi. Bu yaptırımlar arasında HTŞ'yi "El Kaide ile bağlantılı bir terör örgütü" olarak sınıflandıran, Türkiye'nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler kararları var.
ABD Hazine Bakanlığı, bu kararlar kapsamında HTŞ’yi özel olarak "terörist bir grup" şeklinde nitelemiş ve liderlerine yönelik bireysel yaptırımlar getirmişti. Örgütün mal varlığını dondurma ve örgüte mali kaynak sağlamayı suç sayma da bu yaptırımlar arasındaydı. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar da HTŞ'yi benzer şekilde hedef almıştı.
HTŞ’ye yönelik yaptırımlar, grubun finansal kaynaklarını kesmeye, silah teminini engellemeye ve uluslararası meşruiyetini sınırlandırmaya yönelikti. Bu yaptırımların kaldırılması, Esad yönetimine atıfla getirilmiş yaptırımlarla aynı karakterde olmadığından "uluslararası yaptırımların" kaldırılması talebinin bir seferde tüm yaptırımların kaldırılmasıyla sonuçlanması uluslararası hukuk açısından imkansız görünüyor.
Fidan Şam'dan "IŞİD'e karşı operasyon yetkisi ve IŞİD cezaevlerinin yönetimi"ni istedi
Fidan yaptırımlarla ilgili açıklamalarının hemen ardından IŞİD ile SDG'yi özdeşleştirerek ve Suriye adına konuşurcasına "Yeni Suriye'de PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine yer [olmadığını]" söyledi. "Şimdi bunun uygulamaya geçirilmesi gerekiyor." dedi. "Terör örgütleriyle mücadele alanında üçüncü ülkelerle iş birliği konusunda önemli bir tecrübe[leri olduğunu]" iddia eden Fidan, "Yeni Suriye yönetimiyle de benzer bir iş birliği tesis etmek istiyoruz. Bu alandaki imkânlarımızı kullanmaya hazırız.” dedi.
Fidan halen ABD ve SDG işbirliğiyle ve Şam'dan bağımsız olarak süren IŞİD karşıtı mücadelede Şam'a "operasyonel destek sağlamaya" ve "IŞİD kamplarının ve cezaevlerinin yönetimi konusunda yeni yönetime gereken yardımı yapmaya da hazır oldu[klarını]" söyledi.
Şeybani: "Toprak birliğimiz çok önemli"
Şeybani konuşmasında, Hakan Fidan'ın Kuzey ve Doğu Suriye'deki durum ve ilişkilere yönelik olarak kullandığı Kürt güçlerini düşmanlaştırıcı ve kriminalize edici terminolojiye başvurmadı. Ancak "Toprak birliğimiz çok çok önemli. Merkezi hükümete bağlı ve bütün topraklarımızın aynı çatı altında olmasını istiyoruz. Ancak bu şekilde Suriye'nin birliğini ve egemenliğini kazanabiliriz." diyerek Kürt sorununun çözümünde "ayrı devlet" kapısının kapalı olduğunu dolaylı bir biçimde vurguladı. Bunun ötesinde her hangi bir kayıt ve sınırdan söz etmedi.
"Suriye-Türkiye ilişkileri yeni ufuklara doğru özellikle siyasi, ekonomik, kültürel alanda ivme kazanacaktır. Biz bu coğrafi bölgemizden ve eski ilişkilerimizden de yararlanarak bunları gerçekleştireceğiz. Bu ilişkilerin ülkeler arasında da bir örnek, namzet teşkil etmesini arzu ediyoruz. Bizim ülkemizin toprak birliği çok çok önemli.” dedi.
(AEK)