İspanya'dan...
"...normal olarak her gün 23 sat hücrede geçiyor, bir saat de havalandırma ve banyo için zaman tanınıyor. Ama banyoda ve havalandırmada genellikle yalnızsın. Havalandırmaya ya da banyoya gittiğinde ve geldiğinde üstünü tamamen soyarak arama yapıyorlar. Ayrıca gardiyanın o anki ruh haline göre hakkın olan bir saat, 5 dakikaya da inebiliyor.
"İspanya'da iki türlü tecrit var. Eski tip cezaevleri ve yeni tip cezaevleri. Eski tip cezaevlerinde diğer tutuklularla konuşmak daha mümkün, fakat konuşurken yakalanırsan hemen hücreye konuluyorsun. Modern olan cezaevlerinde ise diğerlerini görmek ve konuşmak imkansız. Tek insani ilişkin gardiyanlarla, o da asla seninle konuşmuyor. Hücreler 3'e 5 m. çapında. Küçük bir penceresi var ama pencere küçük delikleri olan bir metal ızgara ile kaplı. İçeri ışık girse de buradan dışarısını görmek imkansız. Biz buna diskotek etkisi diyoruz. Pencereden süzülen ışık ve dışarıyı görememek bir süre sonra yavaş yavaş görme yeteneğinizi kaybetmenize yol açıyor. Nesneler arasındaki uzaklık ve yakınlık farkını algılayamıyorsunuz...
"Tecrit hücresindeyseniz, sahip olduğunuz eşyalar sınırlı verilir. Yazları 2 tişört, 2 iç çamaşırı, 2 çift çorap, 2 pantolon, kış ise 2 kazak yaz ise tek kazak. Diğer eşyalarınız başka bir bölümde alıkonulur. Kitaplarınız için izin alabilirseniz sadece iki tanesini hücrenize alabilirsiniz. Eğer başka kitap almak istiyorsanız mesela eğitim için birisin geri vermeniz gerekir.
"Diğer şeylerde de aynı mantık işler.Tıraş bıçağı havalandırma saatinde verilir ve yarım saat içinde tıraş olup teslim etmeniz gerekir. Başka hiçbir şeyiniz verilmez. Örneğin yatak örtünüz ve yorgan yatma vakti size verilir ve sabahleyin tekrar geri alınır. Yatma vakti akşam 10 ile sabah 7 arasıdır...
"Kişiliğinizi parçalamaktan başka hiçbir amaç ve hedefi yoktur tecridin. İçeride kendi tanık olduğum olaylar bunun kanıtı. İnsanların 15 gün tecritte kalarak nasıl konuşmayı unuttuklarını daha doğrusu konuşamadıklarını gördüm... Bunun bence iki nedeni var birincisi orada yalnızsın ve konuşabileceğin kimse yok, iletişim kurmanın olasılıkları ortadan kaldırılıyor, sessizlik sabit olan tek şey. İkincisi,tek duyduğun yüzünü bile görmediğin gardiyanların ayak sesleri ve kapıların kilit sesleri. Hiç görmüyorsun fakat hep aynı saatte o aynı sesleri duyuyorsun...
"...dünyadan ve hayattan koparılmışsın ama hala varolduğunu biliyorsun,biliyorsun ki hala sesin var ama senden alınmış, istesen de sesin çıkmıyor..."
(Tomax Carrera Juarros, İrun San Sebastian, Aralık 2000 43 yaşında, Basklı, 1979-1995 arası cezaevinde kaldı.)
Almanya'dan
"... 22.5 yıl tutsak kaldım.1972'den 1994 sonuna kadar cezaevindeydim. Hiç kesintisiz içeride yattım. Hiçbir zaman diğer adli tutukluları görmedim.
"Ya tek başımaydım ya da Almanya'da küçük grup tecridi denilen tecridin bir türünü yaşadım. Bu tecritte 3 kişi bir araya konuyor ve birbirlerine uzun yılla içerisinde zarar vermeleri bekleniyor. Tutsaklığımın son 14 yılında küçük grup tecridinde kaldım. Orada 3 kadın tutsaktık, birbirimizden başka hiç kimseyi görmedik ve başka hiç kimse ile konuşma şansımız olmadı. Başka hiçbir tutsağı da görmedik. Havalandırmaya çıktığımızda da bizden başka sadece otomatik tüfekli gardiyanlar ardı. Sadece 3'ümüz vardık. 14 yıl böyle geçti...
"...70'li yılların başında Hamburg Üniversitesi Psikoloji Fakültesi'nde bu konuda deneyler yapıldı.Önce ses ve ışık yalıtımı olan, gündüzün ve gecenin fark edilmediği odalar yapıldı. Dışarıdan hiçbir etkinin giremediği bu odalar deney amacı ile insanlar kondu. Bu insanların br bölümü Alman askerleriydi. Bu tecrit deneylerinin sonuçları bilim adamlarınca değerlendirildi. Örneğin, içeriye giren insanların dayanma sınırı nedir? Ne zaman ağlamaya başlıyorlar ve yalvarıyorlar gibi...
"Bunun dışında üç insan bir araya konulunca neler olacağı araştırıldı. Örneğin Atlantik okyanusunda bir bot üzerinde kalan üç kazazedenin birbirleri ile ilişkileri araştırıldı. Bu araştırma sonuçları daha sonra bize uygulanan küçük grup tecridinde kullanıldı. 50'li yıllarda Amerika'da da bu konuyla ve sonuçları ile ilgili deneyler ve araştırmalar yapılmıştı. Sonuçta tecritte insanların varolan kişiliklerini kaybettikleri ve dışarıdan yeni kişiliklerin empoze edilmesinin mümkün olduğu ortaya çıkarıldı. Bu araştırmalar başarılı olunca bu sefer bizim üstümüzde denediler...
"...hatırladığım, tecritte kendi vücuduma bile yabancılaştığımdı. Bugün tekrar vücudumla ilgili normal duygulara sahibim. Örneğin dizimle kafam arasında inanılmaz bir mesafe varmış gibi geliyordu,ya da bacağımın bana ait olmadığı hissine kapılıyordum. Bunun böyle olmasının sebebi sürekli olarak kapalı ve hiç bir değişikliğin olmadığı bir hücrede kalmamdı. Yapabileceğiniz en fazla şey hücre içinde üç adım ileri üç adım geri gitmekti. "
(Irmgard Moller, Frankfurt, 10 Kasım 200051 Yaşında, 1972-1994 arasında tecritte kaldı.)
...Ve bir deney
"...Aubrung'daki hapishanenin kuzey kanadı 1821'de henüz tam bitirilmemişken, 80 mahkum yerleştirildi. Mahkumların her biri tek kişilik hücrelere kapatıldı. Bu denemeden büyük bir başarı bekleniyordu, oysa sonuç çoğu mahkum için yıkıcı oldu. Islah edilmeleri için tam bir tecride tabi tutulmuşlardı.
"Ama en küçük bir kesintinin ve müdahalenin olmadığı böyle bir yalnızlık, insanın dayanma gücünü aşmaktadır. Hiç durmadan ve acımasızca suçlunun içini oyar, ıslah etmez, öldürür. Bu deneye maruz kalan zavallılar,öyle gözle görülür biçimde eriyip soldular ki, muhafızları bile etkilendi bundan. Aynı şartlar altında hapishanede uzun süre kalacak olurlarsa hayatları tehlikeye düşecekti. Nitekim sadece 1 yıl içinde 5 mahkum hastalanarak öldü. Ruhsal durumları da daha az endişe verici değildi. İçlerinden biri aklını kaybetmişti. Kafasını hücre duvarına çarparak bir gözünü parçaladı. Başka bir de bir umutsuzluk krizi sırasında,gardiyanın bir şey getirmesini fırsat bilerek 4.Kattaki hücresinden kendini aşağıya attı. Düşerken bir soba borusu hızını kesmeseydi o anda ölüverecekti. Bir üçüncüde bir teneke parçasıyla bilek damarlarını keserek intihar etti... "
(Dr. Ludwig Friedrich v. Froriep)