*Fotoğraf: Hale Güzin Kızılaslan / csgorselarsiv.org
İnternet artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Üstelik hepimizi evlere kapatan, insanlarla aramızda sosyal mesafeler koyma zorunluluğu doğuran pandemiyle birlikte internette geçirilen zaman da arttı. Dolayısıyla sanal dünyanın yarattığı tehlikelere artık daha açığız. Dijital şiddet ve siber zorbalık bu tehlikelerin başında geliyor.
Dijital şiddet bir kişiye ya da gruba psikolojik, cinsel veya ekonomik anlamda zarar verme amaçlı yapılan tehdit, ifşa, iftira, hakaret ve bunlarla sınırlı olmayan her türlü baskılamaya ve korkutmaya yönelik eylemler olarak tanımlanabilir.
Siber zorbalık ise, bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla kişilere teknik veya iletişimsel anlamda zarar vermeye yönelik eylemler şeklinde ifade edilebilir.
Birleşmiş Milletler’in "Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Siber Şiddet-Dünya Geneli Acil Eylem Çağrısı" raporuna göre, kadınların çevrimiçi şiddete maruz kalma olasılığı erkeklere göre 27 kat daha fazla. Yine aynı araştırma, kadınların yüzde 50'sinin çevrimiçi taciz nedeniyle fiziksel güvenlik endişesi yaşadığını gözler önüne seriyor.
Dijital şiddet ve siber zorbalık nedir? Kadınların psikolojilerini nasıl etkiliyor? Mücadele yöntemleri neler? Dijital şiddet ve siber zorbalıkla karşılaşanlar neler yapabilir?
Üç gün sürecek yazı dizisinde bunların yanıtlarını aradık. Yazı dizisinin ilk gününde sözü, dijital şiddete ve siber zorbalığa maruz kalmış kadınlara bıraktık.
"Anonim biri bana zorbalık yaptı"
Hatice K. 23 yaşında. Siber zorbalığa CuriousCat adlı platformda maruz kalıyor ancak başta yaşadığını anlamlandırmakta zorlanıyor.
"Şiddet konusunda biraz da olsa eğitimli ve deneyimli olmama rağmen ilk başta bunu şiddet olarak tanımlamadım. Sadece benden nefret eden biri olarak değerlendirdim" diyor. Hatice K., dijital şiddet ve siber zorbalık yüzünden yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Platform başkalarına anonim ya da isminizi kullanarak soru sormanıza ve bir şeyler söylemenize olanak veriyor. Anonim olan biri bana zorbalık yaptı. Beni Twitter’da takip eden biriydi çünkü saldırılarının çoğu Twitter’da yazdığım şeyler üzerineydi. Zorbalık fikirlerimle dalga geçmeyi, yetkinliklerimi, yaptıklarımı küçük görmeyi ve aşağılamayı, görünüşümle, kıyafetlerimle dalga geçmeyi, cinsiyetçi küfür ve hakaretleri, ‘Umarım kendini asarsın’ gibi ölmemi dileyen lafları içeriyordu.
"Yazdıklarının bazılarına onu ciddiye almadığım ve beni rahat bırakmasını belirten cevaplar yazdım, bazılarını ise hiç cevaplamadım. Buna rağmen bazen uzun, bazen kısa aralıklarla devam ediyordu. Şiddet konusunda biraz da olsa eğitimli ve deneyimli olmama rağmen ilk başta bunu şiddet olarak tanımlamadım. Sadece benden nefret eden biri olarak değerlendirdim.
"Arkadaşlarım bana çok destek oldu ve bunun şiddet olduğunu anlatıp, siber suçlardan yardım alabileceğimi söylediler, hatta avukat bile bulmayı denediler.
"Dijital dünyada da kadınlar yine ikinci sınıf"
"Yazdıkları beni oldukça aşağı çekiyordu. Ne kadar umursamadığımı söylesem de çok rahatsız etmişti. Söylediklerinde haklılık payı arıyor, “Sen zaten iki yüzlüsün, aptal ve cahilsin” gibi kendimi suçluyordum.
"Dijital dünya bizlere yeni bir toplumsallaşma sunuyor ancak onda da ikinci sınıf yine kadınlar oluyor. Dijitalde yaratılan kimlikler, bulunulan platformlar, topluluklar ve anonimlik kadını metalaştırmayı, değersizleştirmeyi ve şeytanlaştırmayı bazen daha da kolaylaştırıyor.
"En kötüsü, şiddet olmadığını iddia eden yaklaşımlar"
"Kadınların dijitalde kendilerini ifade etme biçimleri ne olursa olsun üstüne söylenecek, hakaret edecek bir şeyler bulabiliyorlar. En kötüsü ise bunun şiddet olmadığını iddia eden yaklaşımlar. Dijitalde cinsiyete dayalı şiddet çoğu zaman homofobi, transfobi ve ırkçılıkla iç içe geçiyor. Trans kadınların ve farklı etnik kökenden, dinden kadınların deneyimleri bu karışımı içeriyor. İçselleştirilmiş kadın düşmanlığı dijitalin her alanında, her biçimiyle kendini gösteriyor.
"Karşılaştığımızın şiddet olduğunun farkında olmak ve şiddet mağduru olduğumuzu kabul etmek en önemli adım ama aynı zamanda en zoru. Zaman zaman bunu kabul edecek gücümüzün olmaması normal, yeter ki yalnız olmadığımızı bilelim. Her zaman bize inanacak birilerini bulabilir, destek alabiliriz."
"Bizi suçlarlar diye şikâyette bulunamadık"
28 yaşındaki Çiğdem Ö. ise, yaşadığı dijital şiddet nedeniyle kendini kutuya sıkışmış gibi hissettiğini söylüyor. Dijital şiddete karşı ses çıkarmanın önemli olduğunu vurgulayan Çiğdem Ö., yaşadıklarıyla ilgili şunları söylüyor:
"Instagram’da iki sahte hesap tarafından küfür ve tehditlerle karşılaştım. Polise gittiğimi öğrenince beni engelledi ve bir daha rahatsız etmedi. Biz kadınların geri çekilmek zorunda hissettiği noktalar var. Ben doğuluyum, yaşadığım yerde tacize uğrarsan bu senin suçunmuş gibi bir algı olabiliyor. Buna rağmen sesini çıkarmak çok önemli.
"Bir keresinde de üniversitede okurken yurtta kaldığım sırada telefonumdan aranarak küfür ve tehditlerle karşı karşıya kaldım. Polise gideceğim dediğimde, 'Dışarıda seni bekliyorlar, gidersen zarar görürsün' tehdidi aldım. Yurttaki görevlilerle konuşup okul bölgesine yakın askeri birimi aradık, askerler geldi. Bizi şikâyet için götüreceklerdi. Arkadaşlarım, ailemiz tarafından duyulursa bizi suçlarlar, deyince şikâyette bulunmadık.
"Önce kendinizin sonra başkasının sesi olun"
"Kendimi bir kutuya sıkıştırılmış gibi hissetim. Sadece siber zorbalık değil, okul hayatım ve kendi memleketimde çok kötü taciz ve takipler gördüm. Bir akşam otobüste sözlü tacize uğradım, sabahında ise takip edildim. O an biber gazını çıkarıp yürürken dikkat çekmeden arkamı gözlüyordum.
"Ne olursa olsun tepki vermeliyiz. Ben hem kendime hem de başkasına yapılan tacize ses çıkarmaya çalışıyorum. Siz de önce kendinizin sonra başkasının sesi olun. Haklarınızı savunun ve başka kadınların da susturulmasına izin vermeyin."
"Suçlu olarak yaftalandım"
36 yaşındaki Ayşe S. de, uzun süre sosyal medya üzerinden ısrarlı bir takibe maruz kalıyor. Bu takibin gerçek dünyadaki hayatına da yansıdığını söyleyen Ayşe S. bu olaylardan nasıl etkilendiğini ve yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor:
"20’li yaşlarımın sonlarına doğru, daha önceden tanıdığım bir erkek tarafından sosyal medyada ısrarlı bir takibe maruz kaldım. İstemediğimi çok net ve açık ifade etmeme rağmen ısrarlı arama ve mesajlar devam etti. Hatta her yerden ulaşmasını engellememe rağmen 20 farklı hesapla takip etmeye çalışıyordu. Engellerle baş edemeyince farklı ülke kodlarıyla alınmış numaralarla aradı, mesajlar attı.
"Her hayır demem ve engellemem, karşıma daha öfkeli ve ısrarlı durumlar olarak çıkıyordu. Hem dijital hem psikolojik şiddet halini aldı. Aramaları; fotoğraflar, işyerime gönderilen hediyeler takip ediyor ve fiziksel olarak karşıma çıkmasa da dijital ortamda varlığıyla tüm huzurumu kaçırıyordu. Şiddetin psikolojik yanı sadece ısrarla aranmam değil, şiddeti uygulayanın medeni durumu sebebiyle kendimi sürekli sorgulayıp yorduğum bir hale bürünmüştü.
"Ardından yaşadığım toplumun bekar bir kadın olmam sebebiyle hemen suçlu olarak yaftalaması gibi bir durumla da karşı karşıya kaldım. Yine de bütün bu zorlukları göze alarak önce ailemle sonra onun ailesiyle konuştum. Tabii ki korktuğum şeyle karşılaştım ve karşı tarafın ailesi bu kadar ısrarın sebebini benim yeteri kadar hayır diyememiş olmama bağladı. Ailemin desteğiyle bu durumdan kurtuldum. Tanıdığımız biri olduğu için yasal sürece başvurmadan halledebileceğimi düşündüm ancak şimdi olsa kesinlikle yasal yollara başvururdum.
"Güven konusunda destek almayı düşünüyorum"
"Başlangıçta durumu kendi başıma halletmeye çalıştıkça psikolojik ve fiziksel anlamda bazı reaksiyonlar verdim. Yeme bozukluğu yaşadım. Uykularımda her an birine hayır demekle boğuşuyordum. Psikolojik olarak iyileşmem uzun zaman aldı. Hala tanımadığım bir hesap tarafından takip edilmek, aranmak anksiyetimi tetikleyebiliyor. Psikolojik olarak verdiği zararlardan biri de güven duygumun ciddi anlamda zarar görmesi oldu. Bugün olayın üzerinden beş yıl geçmişken hala güven konusunda destek almayı düşünüyorum.
“Birlikte mücadele edebiliriz”
"Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamadığı bizim gibi ülkelerde şiddetin dijital araçlarla arttığını ve hatta kolaylaştığını düşünüyorum. Hukuki anlamda başvurabileceğimiz yolların artması ve kolaylaşmasının dijital şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında önemli olduğuna inanıyorum. Dijital şiddet var ve önlenebilir. Bu anlamda haklarımızı öğrenmeli ve sesimizi çıkarmaktan korkmamalıyız. Hukuki yollara mutlaka başvurmak oldukça önemli. Kendi psikolojik sağlığımız açısından da en az zararla kurtulabilmek için ses çıkarmalı ve harekete geçmeliyiz. Kadınları korkutan ve hayatın herhangi bir alanından uzaklaştıran, alıkoyan her durum için birlikte mücadele edebiliriz."
*Yarın "Dijital Şiddet ve Siber Zorbalık" yazı dizisinin 2.bölümü: Dijital şiddetin psikolojik etkileri ve toplumsal cinsiyetle ilişkisi
Dijital şiddet ve siber zorbalık nedir?Siber Zorbalık: Fiziki ortamdaki zorbalığın aksine, bilgi ve iletişim teknolojileri araç olarak kullanılarak, kişilere teknik veya iletişimsel anlamda zarar vermeye yönelik eylemler şeklinde tanımlanabilir. Bu anlamda siber zorbalığı teknik zorbalık ve e-iletişim zorbalığı olarak ayırabiliriz. Teknik zorbalığa ilişkin eylemler genellikle, kişilerin hesaplarının hacklenmesi, spam içeren maillerin gönderilmesi, veri kopyalama gibi daha teknik boyuttaki saldırılar olarak kabul edilebilir. E-iletişim zorbalığı ise, dijital şiddetle paralel olarak karşı tarafı sindirmek veya onu bir harekete zorlama amacıyla, sanal ortamda gerçekleştirilen her türlü şiddet eylemi olarak açıklayabiliriz. Dijital Şiddet: Bilişim araçları kullanılarak, bir kişiye ya da gruba psikolojik, cinsel veya ekonomik anlamda zarar verme amaçlı olarak yapılan tehdit, ifşa, iftira, hakaret ve bunlarla sınırlı olmayan her türlü baskılamaya ve korkutmaya yönelik eylemler olarak tanımlayabiliriz. Dijital şiddet, ısrarlı takipçilik (stalking), cinsel içerikli mesajlaşmanın ifşa edilmesi (sexting), intihara sürükleme, intikam pornografisi, kurban suçlaması olarak birçok şekilde kategorize edilebiliyor. *Kavramlar Sözlüğü Avukat Duygu Elif Gedikoğlu tarafından ele alınmıştır. |
(SO)