Neye hizmet ettiği çok açık: Tüm dünyada ve Türkiye'de çok daha belirgin olan asker, bürokrat ve burjuvazi kesimlerin hâkimiyetini hem ulusal hem de küresel düzlemde korumak ve kollamak.
Türkiye'de devletin karar mevkilerinde bulunmaktan ya da sermaye sahibi olmaktan gücünü alan; gerektiğinde de kendi arasında dirsek teması yaparak geniş insan topluluklarını sömüren ve bu sayede yaşam alanı bulan bir sistem var.
Kitlesel medya da her zaman toplumsal sorunlara sırtını dönerek , bu sistemin mutlu azınlığının çıkarlarını korumaya ve kollamaya, her çeşit adaletsizlik, ikiyüzlülük, sömürü, eşitsizlik ve insanlık dışı uygulamada hegemonyanın ihtisasına adamıştır kendini.
Duyarlılıklar ve ona saldıranlar...
Bu ortamda da yüreğinde ve zihninde insana ilişkin, topluma ilişkin belirli duyarlılıklar taşıyan ; daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaşam tasavvur ederek mevcut düzenin daha ileriye evrilmesi için mücadele edenler de vardır.
Bu amaca ulaşmak için çabalayanlara; Varoluşunu ve yaşam standardını eşitsiz düzenin korunmasından ve mafya ilişkileri içindeki her çeşit yolsuzluğu yapan patronun çıkarlarını korumaktan alan gazeteciler, saldıracaktır. Zira, onların varlık nedeni eşdeyişle maaş alma gerekçeleri budur zaten.
Milliyetçilik kisvesi altında
Hürriyet'in -adını anmanın çok da önemi olmayan- köşe yazarının milliyetçilik kisvesi altında , son günlerde sağa-sola saldırmasının altında yatan neden de budur aslında.
Köşesinde dile getirdiği yurtsever duygu ve düşünceleri samimiyetle taşıyan bir gazeteci, toplumsal sorunlara karşı da duyarlılık taşır. Hatta bu duyarlılığa kendi kurumundan da başlayabilir.
Örneğin, kitlesel medyadan bir köşe yazarı çıksa da hani "Memed'in Kitabı" adlı kitapta askerlerin bir acıyı dile getirme şansı bulması gibi, beş kuruş para almadan yıllarca medyada çalışan yeni mezunların sesini duyuruverse... Ya da bir yanda çok yüksek ücretlerle çalışan star gazeteciler ile diğer yanda asgari ücretle çalışan ama gazetenin omurgasını oluşturan basın emekçileri arasındaki uçurumu/adaletsizliği anlatıverse...
Hadi yazın, basın emekçisinin çilesini
Yıllarını basına adamış bir gazetecinin ya da matbaada çalışan bir emekçisinin, işine geldiği bir gün, kimlik kartının kapıda elektronik okuması yapılmayınca bir anda işsiz kaldığını öğrenmesini, o anda hissettiklerini; üstelik o demirleri ve güvenlik görevlisini aşarak neden işinden olduğunu bile soramamasını , hakkını arayamayışını yazıverse ...
Türk basınının sözde yurtsever gazetecileri, nedense bu ülke ve insanının acısıyla ilgilenmez, toplumsal sorunları yazamaz. Üstelik alternatif iletişim ortamları kurarak buralarda kitlesel basının sırtını döndüğü, dahası üstünü kapatmaya çalıştığı konu ve sorunlarla ilgilenenlere de saldırırlar. Çünkü kitlesel basının kalemşörlüğünü yaptığı kesimler, kendi iktidarlarının zedelenmemesi için toplumsal muhalefet istemez.
New York Times ilgilenince...
Geçen hafta, New York Times muhabirinin Türkiye'deki gelir dağılımı uçurumunu haberleştirmesi ve gazetesinin de bu habere geniş yer ayırması Türk basınında haber oldu. Eşdeyişle, Türk basını kendi ülkesinde geniş kesimlerin yaşadığı sefaleti bir Amerikan gazetesinin haber yapınca önemsedi ve bunu haberleştirdi.
Gülünçlüğün dahası zavallılığın da bu kadarı derken, ertesi gün daha beteri oldu. Size ne bu insanların eğlencesinden, ne yiyip ne içtiğinden? Bak biz uysal gazeteciler New York'un ara sokaklarında yaşanan sefalete laf söylüyor muyuz da siz, Türkiye'nin sorunlarına karışıyorsunuz? Bu anlama gelecek saçma-sapan ama neye hizmet ettiği belli yazılar yayınladı Hürriyet.
İçinde yaşadığı toplumu, bu ülkenin gazetecileri bilmiyorlar mıydı da New York Times haber yapınca, konuyu gündeme getirdiler?
Kuruluşundan beri kaynağı açıktı
BİA'nın kurulduğu günden beri AB'den para aldığı ancak bianet sitesinde yer alan haber ve yazılardan AB'nin hiçbir şekilde sorumlu olmadığı zaten açıkça hep yazıldı. Amacı da çok açık: Yerel basını ortak bir haber havuzuyla birleştirerek, güçlendirmek... Ve Türkiye'de - adından da anlaşılacağı gibi- sanayi sermayesi ya da mafya ilişkilerinin çok uzağında bağımsız bir iletişim ortamı yaratmak.
Peki, bireysel ve meslek etiğini böylesine ihlal ederek BİA'ya saldıranlar, şimdi de siz yazın bakalım, siz neyin yanındasınız? Kimin hizmetindesiniz? Asıl sizin kaynağınız ve efendiniz, hani şu çok yücelttiğiniz "pazarın sihirli elleri" kisvesiyle Amerika'da olmasın?