Dinçer, 1995 yılına kadar iki farklı sendika olan Eğitim İş ve Eğit Sen'in birleşerek kurdukları Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası EĞİTİM SEN'in Türkiye sendikalaşma hareketinde önemli bir nokta olduğunu söyledi.
Dinçer'in açıklamasından satır başları şöyle;
* Bugün Eğitim Sen'in kuruluşunun 7. yıldönümü.Eğitim Sen TÖS'ten, Töb-Der'den, Eğit-Der'den, Eğitim İş'ten ve Eğit-Sen'den devraldığı geleneği Türkiye'nin geleceğine taşıma kararlılığı ve azmini taşımaktadır.
* Eğitim Sen, eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal, kültürel, mesleki hak ve özgürlüklerini savunmanın, demokratik ve bağımsız bir ülkeyi savunmakla eş anlamlı olduğunun farkındadır.
* Bugüne kadar eğitim emekçileri,tüm saldırılara, baskılara, soruşturmalara, sürgünlere, cezalandırmalara karşın eğitimci olmanın getirdiği duyarlılıkla direnmiş Eğitim Sen'i bugünlere taşımıştır. Bugün Eğitim Sen, Türkiye'nin en büyük sendikalarından birisidir; daha da büyüyeceğinden kuşkumuz yoktur.
Anadilde eğitim
* Türkiye bir süredir "anadilde eğitim hakkını"ve bu hakkı istemek için dilekçe veren üniversite öğrencilerinin gözaltına alınmasını, tutuklanmasını tartışıyor. Tartışma giderek büyüyor. Herkes kendi durduğu politik noktadan olaya yaklaşıyor ve çözüm önerilerini sıralıyor. Siyasi partilerin temsilcileri, köşe yazarları, bakanlar görüşlerini açıklıyor.
* Biz eğitimcilerin örgütü olarak,eğitimcilerin ilgi alanı olan bir konuda söz söyleme hakkının bizde olduğunu, sırasının bize geldiğini düşünüyoruz.
* Ne yazık ki Türkiye'de her konu politik kutuplaşmaların basıncıyla tartışılıyor. Bizim değerlendirmemize göre anadilde eğitim tartışmasının asıl muhatabı eğitimciler, eğit bilimciler, dil bilimcilerdir.
Dilekçe vermek en temel insan hakkı
* Anadil ile ilgili tartışmalara geçmeden, anadilde eğitim için dilekçe veren öğrencilerin maruz kaldığı muameleyi kınadığımızı söylemek durumundayım. Dilekçe vermek en temel insan hakkıdır. Bu noktada, öncelikli olarak dilekçelere yanıt verilmeli; gözaltı ve tutuklamalar kaldırılmalı, cezai soruşturmalar durdurulmalı ve okullardan uzaklaştırma uygulamaları iptal edilmelidir.
* Türkiye dilekçeyle bölünmez;her demokratikleşme ve insan hakkı talebine ülkenin bölüneceği paranoyası içinde yaklaşmanın sorunları derinleştirdiği görülmelidir.
* Türkiye uzun zamandan bu yana demokratikleşme sancısı yaşıyor.Demokratik değişim ve dönüşüm süreci Türkiye'nin kendi toplumsal dinamikleriyle sağlanmalı, demokrasi içsel bir olgu olarak yaşam bulmalıdır.
Anadil ve demokratikleşme sancısı
* Anadille ilgili tartışmalar demokratikleşme sancısının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.Türkiye farklı kültür, kimlik ve dillere sahip yurttaşların yaşadığı bir ülkedir. Devletin görevi onların gelişiminin ve kullanımının önündeki engelleri kaldırmaktır. Üniversitelerde ve diğer alanlarda bu somut ihtiyacı karşılayacak yasal, yönetsel ve kurumsal adımlar gecikmeden atılmalıdır.
* Türkiye, imzaladığı halde Ağustos 2000'den beri Meclis'te beklettiği "Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Paktı"ile "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Paktı"nı bir an önce onaylamalıdır. Demokratikleşme noktasında atılacak somut adımlar bütün bu sıkıntıların kendiliğinden çözülmesini getirecektir.
* Eğitim biliminin gereklerine göre anadilde eğitim,eğitim dizgesinin bir parçasıdır. Her dil, o dili kullanan insanların doğayı algılayış biçimini, kurguladığı düşüncelerinin bir dizge içinde dışa vurumudur. Dil dizgesi, o dizgede uzlaşan insanları bir arada tutar. Toplumsallık dilin en önemli özelliğidir. Bir toplum tarafından üretilen değerler ve değerler bütününü oluşturan kültür dil aracılığıyla geleceğe aktarılabilir.
* Eğitim Sen,anadilde eğitim hakkının en temel insan hakkı olduğunu düşünüyor. Bunun eğit bilimin, çağdaş eğitim anlayışının temel ilkelerinden birisi olduğuna inanıyor. Eğitim Sen, tüzüğünde yazıldığı gibi bilimsel, laik, demokratik, anadilde ve kamusal eğitimden yanadır. Bu çerçevede, kendi kurul ve kuralları ışığında çalışmalar yürütecektir; bu hakkı vardır.
Çağrımızdır
* Bugün yapılması gereken, hızla konuyu politik kutuplaşmadan çekip almak, siyasi malzeme olmaktan kurtarmaktır. Bu noktada bilim insanlarını tartışmada taraf olmaya çağırıyoruz. Konuyla ilgili bilim insanlarının, akademisyenlerin, dil ve eğitim dili ile ilgili çalışmalar yürüten kurum ve kuruluşların süreçte etkin hale gelmesini anlamlı buluyoruz. (ÇM)