Ka-Mer'in Acil Yardım Hattı'na daha önce yaklaşık 30 kadının, "namus nedeniyle öldürülebileceği" kaygısıyla başvurduğunu vurgulayan Akkoç ve Kardeş, "Acil Yardım Hattı'mıza başvuran kadınlar genellikle 15 günle 3 ay arasındaki bir süreçte öldürülüyor" diyor.
Merkeze başvuran kadınların hayatını kurtarmak için baro, sivil toplum kuruluşları, polis ve devlet kurumlarıyla ortak çalıştıklarını belirten Akkoç, başka cinayetler olmaması için yeni yöntemler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Akkoç, Şemse'nin ölümüyle "töre cinayetleri"nin önlenmesi için yapılması gerekenlerin yeniden tartışmaya açıldığını söylüyor.
Duruşmaya alınmıyor, cenaze yapamıyorlar
Akkoç ve Kardaş ayrıca, Şemse'nin bilinci açık olmadığı için ailesine dava açamadığını, konunun kamu davası kapsamında kaldığına dikkat çekiyor; Allak ailesinden 4'ü tutuklu 8 kişinin yargılandığı cinayet davasının duruşmalarına alınmadıklarını belirtiyorlar.
Diyarbakır Kadın Platformu katılımcılarının, hastanede kaldığı sürece Şemse Allak'ın bakımını üstlendiklerini ancak cenazesine sahip çıkamadıklarını belirten Akkoç ve Kardaş, Allak'ın cenazesinin ailesi sahip çıkmazsa kimsesizler mezarlığına gömüleceğini vurguluyorlar.
Diyarbakır Kadın platformu katılımcıları, Şemse'nin ailesinin, cenazeyi morgdan yasal süre olan 15 gün içinde almaması halinde Belediye'ye başvurarak Kimsesizler Mezarlığı'nda bir cenaze töreni yapmayı planlıyorlar.
"Töre cinayetlerinin önlenmesi, devlet politikası sayılmalı"
Bölgedeki töre cinayetlerini değerlendiren Akkoç'a göre, cinayetlere neden gösterilen namus ve töre kavramlarına karşı yapılabilecek en etkin çalışma, bu sorunun devlet politikası olarak kabul edilmesi ve toplumun bilgilendirilmesine yönelik bir proje oluşturulması
Kardaş ise, "namus" kavramının yanlışlığına dikkat çekerek, namus cinayeti tanımı yerine cinayetleri anlatacak yeni kelimeler bulunması ve kullanması gerektiğine dikkat çekiyor.
"Cinayetlerin önlenmesi için kültürel değişim gerekiyor"
Ka-Mer'in şiddet gören kadınlara fiziksel ve psikolojik destek sağladığını hatırlatan Akkoç, Şemse Allak'ın ölümünün konuyla ilgili toplumsal duyarlılığı artırdığını da söylüyor:
"Şemse'nin taşlanması, ölümü, medyanın da olayı duyurması sayesinde toplumda bir duyarlılık yarattı. Bundan sonraki cinayetlere dikkat çekmek; bu yolla bilinçlendirme yapmak zor ve uzun bir süreç de olsa kültürel bir değişim amacıyla çalışma yapılabilir."
"Şemse'nin çocuğu yaşasaydı onu da öldürürlerdi"
Kardaş ise, Şemse'nin taşlanmasıyla başlayan süreci şöyle anlatıyor:
* 35 yaşında ve 5 aylık hamile olan Şemse, hamile kaldıktan sonra evli ve dört çocuklu olan Halil Açil'le imam nikahı kıyıp kuma olmuş. Şemse'nin ailesi haber gönderip Şemse'yi öldüreceklerini duyurmuşlar. Şemse ve Halil kaçtıkları sırada taşlanmışlar. Şemse'nin yakınları, daha sonra Halil'i öldürmek istemediklerini ve yanlışlıkla öldüğünü, aslında ölmesi gerekenin Şemse olduğunu açıkladılar. Şemse'nin ve ölen kocasının yakınları bir barış yemeğinde buluştular ve iki aile, olayın kan davasına dönüşmemesi için barıştı.
* Şemse taşlanıp hastaneye kaldırıldıktan sonra, ailesinden bir kişi ölüp ölmediğini görmek için hastaneye geldi. Şemse, öldürülebileceği tehlikesiyle hastanede sürekli korunuyordu. Şemse'nin çocuğu yaşasaydı, ailesi çocuğu da öldürebilirdi.
* Ka-Mer'in Acil Yardım Hattı'na bugüne kadar 30 kadın namus nedeniyle öldürülebileceğini söyleyerek başvurdu. Bu gibi durumlarda kadının isteğine de bağlı olarak, ailesiyle temas kurmasını, çevre illerdeki yakınlarının yanına ya da Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) konuk evlerine yerleştirilmesini sağlıyoruz.
* Başvuran kadınların ölüm tehlikesi altında olması nedeniyle çok hızlı bir çalışma yapmamız ve cinayeti önlemek için yöntemler geliştirmemiz gerekiyor.
* Namus adına işlenen cinayetlerin çözülebilmesi için toplumun bilgilendirilmesi ve duyarlılık kazanması gerekiyor. Bunun için devlet kuruluşları ve belediyenin, sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa bir çalışma başlatması gerekiyor.
Ka-Mer'e başvuran kadınların hepsi şiddet görüyor
Radikal gazetesini haberine göre, Diyarbakır Ka-Mer Acil Yardım Hattı'na 1997 yılından beri yapılan 2 bin 500 başvurunun yüz yüze yapılmış görüşmelerden sonraki istatistikleri şöyle:
* 2 bin 500 kadının yüzde 85'i KAMER'e tanıdık aracılığıyla ulaştı.
* Kadınların yüzde 75'i, resmi ve dini nikahlı olmak üzere evli.
* Yüzde 20'si evlendiği için, yüzde 25'i iş, yüzde 12'si de güvenlik nedeniyle göç etmiş.
* Kadınların en çok şiddete maruz kaldıkları yaş aralığı yüzde 40'la 20-30 arası. İkinci sırada yüzde 37'yle 14-20 yaş aralığı var.
* Şiddete maruz kalan 10 kadından dördü okuma yazma bilmiyor. Yüzde 20'si ilkokul, yüzde 12'si ise üniversite mezunu.
* Kadınların dörtte üçünün anadili Kürtçe.
* Şiddeti bedeninde hisseden kadınların birçoğu da birçok şiddet türünü birlikte yaşıyor.
* Yüzde 100'ü psikolojik, yüzde 71'i fiziksel, yüzde 64'ü sözel, yüzde 81'i ekonomik, yüzde 70'i kültürel şiddete uğruyor.
* Başvuranların yüzde 60'ı cinsel şiddete uğramış.
* Ensest ve tecavüz vakalarının oranı her ikisi için ayrı ayrı olmak üzere yüzde 20'lerde.
* KAMER başvuran kadınların hepsine psikolojik destek, yüzde 75'ine hukuki ve iş desteği, yüzde 25 kadarına da maddi destek veriyor. (BB)