Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nin düzenlediği "Seks İşçiliği ve İnsan Hakları Sempozyumu"nun ilk gününde cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV başta olmak üzere karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve fiziksel ve psikolojik güvenlikleri tartışıldı.
Seks İşçileri Sağlık Hizmetlerine Ulaşamıyor
Katılımcılardan Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Program Yöneticisi Ela Türkoğlu, "UNAIDS Bakış Açısından Seks İşçiliği ve HIV" başlıklı sunumunda Birleşmiş Milletler'in seks işçileri konusundaki temel prensiplerine ve HIV önleme ilkelerine değindi.
HIV'in önlenmesi konusunda ulusal politika ve programların az olduğuna dikkat çeken Türkoğlu, devletlerin bu konuda teşvik edilmesi ve seks işçilerinin de bu programların oluşturulmasında taraf olması gerektiğini belirtti.
Seks işçiliğinin yaygınlaşmasını önleyici kanunların kayıt dışı seks işçiliğine yol açtığını ve bu durumun gerekli sağlık hizmetlerine ulaşımı engellediğini vurgulayan Türkoğlu özellikle yasa-dışı, yabancı ve göçmen seks işçilerinin durumlarının daha zor olduğuna değinerek, "Ülkemizde yapılan sınırlı çalışmalarla özellikle transgender seks işçilerinin risk altında olduğunu söyleyebiliriz." dedi.
Kimse Polis Şiddetini Hak Etmiyor, Seks İşçileri de
"Seks İşçiliği ve Fiziksel Güvenlik Sorunları" konusunda söz alan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği'nden Buse Kılıçkaya ise seks işçilerinin karşı karşıya kaldığı sorunları anlattı.
Üç yıl önce oluşturdukları Kırmızı Şemsiye Seks İşçileri İnisiyatifi olarak seks işçilerinin uğradıkları insan hakları ihlallerini görünür kılmaya çalıştıklarını ve insan hakları ve kadın hakları savunucularının bunlaraduyarlı olması gerektiğini belirten Kılıçkaya, "Türkiye'de görünür bir trans LGBTT aktivisti olmak ne kadar zorsa, görünür bir seks işçisi olmak da o kadar zor." diye konuştu.
Kabahatler Kanunu çerçevesinde seks işçilerine kesilen para cezalarının ve keyfi gözaltıların çok yaygın olduğunu söyleyen Kılıçkaya, "Türkiye'de fuhuş yapmak suç değil, aracılık yapmak suç. Kabahatler Kanunu'na maruz kalan seks işçisi bu parayı çıkarmak için tekrar bedenini satmak zorunda kaldı ve biz aracının kim olduğunu gördük: Devlet. Bir seks işçisi tacize uğradığında 'Zaten fahişesin' denildi. Tecavüze uğradığında tahrik indirimine gidildi." diyerek, artık seks işçilerinin de yaşadıkları ihlalleri şikayet etme olanağı bulduklarını ve yargı sürecine gittiklerini belirtti.
"Öfke doğru yönlendirilmeli"
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan (TİHV) Özge Yenier Duman da "Fiziksel Şiddet Sonrası Seks İşçilerinin Psikolojik Güvenliği" konusunda bilgi verdi. Travma ve şiddet deneyimlerinin tekrarlanma olasılığının bulunduğu bir fiziksel çevrede psikolojik tedavinin gerçekçi olmadığına değinen Duman, seks işçilerinin başvurdukları sağlık kurumlarında rahatsız edici tutumlarla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
Bunun karşısında duyulan öfkenin doğru yönlendirilmesi gerektiğini belirten Duman,"Genelde trans arkadaşlarımız, seks işçileri tek başlarına hastaneye gitmiyorlar. Ötekileştirme, tekrar travmatize edilme sözkonusu olabiliyor. Bu ciddi bir öfke duygusu yaratıyor. Anlaşılır ve kıymetli bir duygu. Ama bunun neye yöneleceğini konuşmalıyız. Çünkü bu öfke kendine de yönelebiliyor. Şiddete tekrarlar biçimde maruz kalınca 'saldırganla özdeşim' diye bir kavram var, saldırganla aynı safa geçmeden bu öfkeyi mücadele için, eylemlilikler için harekete geçirmemiz önemli." diye konuştu. (BB/EÖ)