Oysa özelleştirmenin amacı rekabetçi bir piyasa yaratıp toplum refahını yükseltmektir. Fabrikaları kapatarak üretimi azaltıp spekülatif kazançlara yol açmak özelleştirmenin amacına aykırıdır.
Kaldı ki; Türkiye'nin özelleştirme modeli, "Sektörlerin rehabilitasyonu" esasına dayandırılmıştı. Nedir sektörlerin rehabilitasyonu? Rekabet gücünü yitirmiş devlet şirketleri "yenileme yatırımları" ile verimli hale getirilecek ve ardından "halka arz" yoluyla mülkiyet geniş kitlelere yayılacaktır.
Mülkiyetin geniş kitlelere yayılmasıyla herkesin hevesle çalıştığı, toplum refahına katkı yaptığına inanan bireylerden oluşan "paydaş toplum" yaratılacaktı. İlk özelleştirme yasası olan ve 1984'te çıkarılan "Tasarrufların Teşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılması Hakkındaki Kanun" isminden de anlaşılacağı gibi tasarrufları teşvik etmek ve kamu yatırımlarını hızlandırmak misyonunu üstlenmişti.
Bu nedenle devletin şirketini kapatmak, çalışanları işsiz bırakmak, ne ilk özelleştirme yasasında ne de özelleştirmeye ilişkin olarak hazırlanan programlarda vardı.
Şimdi bu açıklamalara karşı hemen akla şu soru gelebilir. Peki devletin ağır borç yükü altında paraya bu kadar ihtiyacı varken, sektörlerin rehabilitasyonu hangi parayla yapılacak? Hemen cevabını vereyim, özelleştirmeden elde edilen gelirler devletin borçlarına değil devletin şirketlerinin rehabilitasyonuna ayrılacak.
Çünkü devletin, "zarar edip yük oluyorlar" diyerek fabrikalarını kapatması, devleti mali açıdan daha da zor duruma düşürür. Kapanan her fabrika, devletin vergi geliri kaybına neden olur. Uzun vadede düşünüldüğünde bu vergi kaybı ödenecek devlet borçlarından çok daha büyük miktarlara ulaşır. İşte bu nedenle Türk özelleştirme modeli, devletin fabrikalarını kapatma değil, devletin fabrikalarını verimli hale getirip özel sektörde yaşatma düşüncesi üzerine kurulmuştu.
Satışın gerekçesi yok
Özelleştirmenin dayandığı model nedeniyle, İzmit SEKA işletmesi işleyen bir teşebbüs olarak satılması gerekirken, fabrikanın makinelerinin satılarak özelleştirilmesinin varlık satışı şekline döndürülmesi yanlıştır.
Böyle bir uygulamanın somut gerekçesi de yoktur. Çünkü, İzmit SEKA işletmesinin modernleştirilip verimli çalışmasını sağlayacak kaynak mevcuttur. Özelleştirme İdaresi, özelleştirme uygulamalarından bugüne kadar elde ettiği 9.2 milyar doların 3.4 milyar dolarını şirketleri modernize edip verimli hale getireceğine, Hazine Müsteşarlığı'na devretti.
Hazine Müsteşarlığı da yatırıma dönüşecek bu paraları cari harcamalarda ve borç ödemelerinde kullanarak israf etti. Böylece özelleştirme yoluyla elde edilen gelirler amacı dışında kullanılıp yok edildi.
Oysa, SEKA işletmesi tarafından hazırlanan teknik değerlendirme raporunda şöyle deniyor:
"Bugün itibarıyla fabrika bünyesinde bulunan dört kâğıt makinesinin modernizasyonu ve üretimde kullanılan enerjinin ekonomikleştirilmesi için yapılacak 5.8 milyon dolarlık bir yatırımla bütün kâğıt-karton türlerinde gerekli piyasa şartlarında fiyat ve kalite yönünden rekabet edebilecek bir üretim gerçekleştirilebilecektir.
İşletme makinelere ve enerji sistemlerine yapılabilecek yatırımlar ve modernizasyonlar sonrası yılda 90 bin tonluk bir kapasiteye ulaşarak ekonomik bir birime dönüşebilme, geçmişte olduğu gibi gelecekte de Kocaeli ve ülkemiz ekonomisine istihdam ve katma değer yaratma görevine sahip olabilecektir."
Yatırım devede kulak
Yani raporda şirketin küçük bir mali destekle verimli hale geleceği belirtiliyor. Kaldı ki verimlilik için yatırım miktarı raporda belirtilenden fazla da olsa Hazine Müsteşarlığı'na özelleştirme gelirlerinden aktarılan 3.4 milyar doların yanında yine de küçük kalır. Fakat buna rağmen, özelleştirmenin başlangıç ilkelerine ters düşülerek, verimlilik için gerekli yatırımdan kaçınıldı ve 650 işçi işsiz bırakıldı.
İşsizlik zaten sorun
Öte yandan devlet, özelleştirme yapılırken "negatif dışsallıklara" dikkat etmek zorunda. Negatif dışsallık, "bir ekonomik ajanın faaliyetinden başka bir ekonomik ajanın olumsuz etkilenmesi"anlamına gelir.
Devletin bir faaliyetiyle negatif dışsallığa neden olması aslında kaş yapayım derken göz çıkarmaktır. Devlet, bölgesel istihdama önemli katkı yapan kuruluşların özelleştirilmesinde işçi çıkarılmamasına dikkat etmelidir.
Çünkü, özelleştirme nedeniyle işsiz kalan işçiler, diğer fabrikalara iş için müracaat ettiklerinde emek arzında artış nedeniyle çalışanların ücretlerinde düşüşüne neden olur. Türkiye gibi şehirlerde yüzde 14 oranında yüksek işsizliğin yaşandığı ülkelerde, İzmit SEKA türünden fabrika kapatma uygulamaları negatif dışsallık olarak gündeme gelir. Kaldı ki, devletin varlık nedeni aslında negatif dışsallıkları önlemektir.
Çalışanların refahı önemli
İşte bütün bu nedenlerle, İzmit SEKA işletmesinin kapatılması baştan sona yanlış. Fabrika kapatmak, özelleştirme kanunlarının amaçları ve gerekçeleri arasında sayılmamıştır.
Özelleştirme İdaresi'nin görevi devlet şirketlerini verimli hale getirip halka devretmektir. Özelleştirme, çalışanların refahını artırmak için başvurulan bir ekonomik araçtır.
Bu nedenle özelleştirme adı altında işyeri kapatmak özelleştirmenin amacıyla bağdaşmaz ve Türkiye ekonomisine zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Batık bankalara 30 milyar dolar ödeyip, "İzmit SEKA'nın modernizasyonu için 5 milyon dolar israftır" derseniz, kimseyi inandıramazsınız.(SY/KÖ/EÜ)
* Süleyman Yaşar: Başbakanlık Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı eski başkanvekili, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim görevlisi