Ağrılanacak hiçbir şey kalmadı."
Azad Ziya Eren/ Karen
İlkokullu yıllarımızın çocuk şarkısında bizlere öğretilmişti ki; "Orda, bir köy var uzakta / O köy, bizim köyümüzdür. / Gitmesek de, görmesek de / O köy bizim köyümüzdür."
Ama o köy(ler) bir çoğumuzun sadece okul şarkısındaki köylerdi. Hiçbir zaman gidilmemiş, gidilmeye de yeltenilmemiş, uzaktan özlem duyulan köylerdi, şarkıdaki o köyler.
Köyler, şarkıdaki özlem duyulduğu sanılan köyler olunca, o köylerin sakînleri köylü(ler) de "milletin efendileri" oluyorlardı doğal olarak !
Ve bir köy ve köylü edebiyatı doğuyordu yeniden Cumhuriyetin otuzuncu yıllarında. Mahmut Makal çıkıyordu 1950'lerde. Bizim Köy diyordu, Mamıdefendi'leri yazıyordu.
Sonra onu okuyan şehirli birileri, yeterince köy meselesine kafa yormayanlara epeyce uzaklardan gönderme yapıyor, "Herifçioğlu Paris'te koyuvermiş sakalı. Neylesin bizim köyü, neylesin Mahmut Makal'ı" diyordu
İşte 50'li yılların daha yeni tanışık çok partili dünyasından 54 yıl sonraki küresel dünyasına pek de kolay olmayan geçiş yaptığımız bu günlerin Türkiye'sinde; tekrardan köyle buluşturuyor bizleri Diyarbakırlı Azad Ziya Eren.
Bir çoklarının yaptığının aksine, turistlere yönelik fotoğraf değil de, olanca çıplaklığıyla bir röntgen filmi koyuyor önümüze.
Hani UNESCO'ya, dünya kültürel miras listesine aday güneydoğunun Mardin'inin, çok yakınında Mazıdağı ilçesinin Sakızlı köyüne, günceleriyle* konuk ediyor bizleri. Kaçımız Mardin şehrinin gündüzü başka güzel, gecesi bir başka güzel dünyasının ayrı bir cephesine ayna tutmaya yelteniriz.
Kışı kutup, yazı çöl köyüyle öğretmen kimliğiyle buluşturuyor okurları yazar. Yıl 2002. Mevsim: Kış. Yer: Türkiye, Sakızlı.
Doğunun adını imkânsızlığı bakımından layığıyla, insani yansızlığı bakımından ise eksik çıkaran birçok köyünden sadece biri, diyor Sakızlıköy için.
Azad'ın köyünde "iyi yaşlılar, iyi ki yaşlanabilecek kadar yaşıyorlar". Yaşıyor ve yaşadıklarını zaman, zaman bir bilge kişi nüktedanlığıyla Azad Ziya Eren'in şiirinden beslenen diliyle bizlerle az kalsalar da paylaşıyorlar.
Azad'ın öğretmeni olduğu güncelere konu Sakızlı köyünde o köylü, ya da köylü olmayan biri; mesela öğretmen için o köyde geçen günler zamanlı bir bekleyiş oluyor belki de!
Ya o köylü olanlara göre ise; belki ıstıraba dönüşüyor hayat. Çünkü vuran, koşulların dayattığı koruculuk baskısı, desteğinde sistemin acımasızlığı.
Gitmek, gezmek, akmak güzeldir de, kalmak için bir nedeni olmayanadır hayat. Çünkü onlar (köylüler) için; "Av di golê da çikas bimîne, gennî dibe". (Su gölde ne kadar kalırsa kokar). Belki onlar da köyde, köylerinde !
İşte ol sebepten ötürü oralarda (yani sizin anlayacağınız kaville buralarda); sudan/sinekten sebeplerle ölümün kol gezdiği, tedirgin olunan ve oluşuna anlam verilmeyen anların haddi, hesabı olmuyor.
Mesela kapının önündeki kaptaki pekmeze konan sinekten dolayı üç insan ölebiliyor o köylerde. O köylerin her bir köyünde kendi rüzgarıyla dağıtıyor payına düşeni köy!
Ve Sakızköy'de Sakızlı köylüler için; mezarında gömülmek mecrasında uyumak bir kader oluyor sanki ! Sakızköy'de ve diğer tüm o coğrafyanın köylerinde kar yağar sürekli, her bir şeyi örtmek için kar yağar. Ama illa ki kar büyümek için geceyi seçer oralarda.
Şiirinden damıttığını güncelerine ustaca aktaran Azad Ziya Eren "Şehir bitti, köy kaldık" dese de bir dizesinde ; şehrin bittiği doğrudur da ! Yirmi yıllık şiddetin sonunda köy de bitmiştir, köylü de şimdilerde.
Sakızköy Günceleri şehirli sıkı bir şairin içerden, yürekten hissederek "kentli ben'ini taşralı ben'iyle" buluşturmasının özgün günceleridir. (ŞD/NM)
* Azad Ziya EREN. Sakızköy Günceleri. Yaşantı. Yapı Kredi Yayınları. Şubat 2004. İstanbul. 82 Sayfa. 5 milyon tl.