Demokratik Halk Partisinin (DEHAP) evrakta sahtecilik suçu işlediği gerekçesiyle mahkum edilmesinden sonra başlayan tartışma, siyasetteki yeni bölünmenin tam ortasına düştü. Dolayısıyla bu gelişme taraflar arasında yeni bir kapışmanın alanı olarak ele alınabilir. İşte bu alan, siyasetteki yeni güç ilişkilerini açıkça ortaya koyması bakımından önem taşıyor.
Şimdi bu alana biraz daha yakından bakalım:
Hürriyet gazetesi 3 Ekim 2003 tarihli sayısında birinci sayfadan ilginç bir başlık kullanıyor; Yargı ülkenin önünü tıkıyor. Habere göre bu sözleri söyleyen Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Tuncay Özilhan. Ancak, Özilhanın sözlerinde doğrudan böyle bir ifade yok. Hürriyet editöryal bir maharetle sorunu daha çarpıcı şekilde ortaya koymuş. Gazetenin manşeti de ilginç, Eğilim: 5-2 Ret.. Hangi eğilim bu? Elbette Yüksek Seçim Kurulu üyesi 7 yargıcın seçimlerin iptali istemi karşısındaki tutumları.
Başka olur sermayenin saflaşması
Diğer taraftan, TÜSİAD siyasi istikrar ve süreklilik adına açıkça AKP iktidarını desteklediğini belirtmekten kaçınmıyor. Dernek Başkanı Tuncay Özilhan 3 Ekim 2003 günü Malatyada, Sanayici ve İşadamları dernekleri Federasyonu (SİYAD) toplantısında yaptığı açış konuşmasında, seçimlerin iptal edilmesine sert şekilde karşı çıktı. Daha da ileri giden Özilhan, Türkiyenin krizden çıktığını, hükümetin mali disiplin uygulamasının da yerinde olduğunu belirtiyor.
Ülkeye vurgun ve spekülasyon için giren sıcak paraya karşı çıkarak, dalgalı kur politikasını eleştiren iş çevreleri de, bunu açıkça söylemeseler bile sanki seçimlerin iptalini istiyorlar gibi. O nedenle Özilhan, tamamını okuduğum konuşma metnine göre, küresel mali sermayeye sıcak bakmayan iş çevrelerini azarlamayı da unutmuyor. Kısaca Özilhan, adeta siyasetteki yeni saflaşmanın turnusol kağıdı gibi.
Buna karşılık Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetine yakın olduğu bilinen Müstakil Sanayici ve İşadamları derneği (MÜSİAD) ise tam bir açmaz yaşıyor. İktidarın olanaklarından yararlanarak servetten daha çok pay almaya çalışan MÜSİAD, küçük ve orta ölçekli işletme sahibi üyelerinin şiddetli baskısı altında eziliyor. Sıcak para ve kur politikaları konusunda kaçınılmaz olarak hükümete muhalefet ediyor. Tabi doğrudan hükümeti hedef almak yerine Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçtiyi hedef tahtasına koyarak yapıyor bunu.
Yasak ilişki
Seçim tartışmasını yerli yerine oturtmak için bir gelişmeyi daha hatırlamak ve analiz etmekte yarar var; Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacanın, önceki hafta Dubaide attığı imza.. Bilindiği gibi Babacan, Türkiye Cumhuriyeti adına Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hazine Bakanlığı yetkilileriyle 8,5 milyar dolarlık bir kredi anlaşması yaptı. Ancak, daha sonra anlaşıldı ki, bu anlaşma siyasal ve askeri bakımından bir çok koşula bağlanmış durumda. Bu anlaşma ile, Türkiyenin Kuzey Irakta askeri operasyon yapması yasaklanıyor.
Ayrıntılar basına yansıyınca, Türkiye eliti içinde adeta küçük bir kıyamet koptu.
Çünkü bu gelişme, ABD yönetimi ile AKP hükümeti arasında yasak bir ilişki bulunduğunu göstermesi bakımından önem taşıyordu. ABD, Tayyip Erdoğan hükümetiyle anlaşarak, bölgesel ve küresel ölçekte kendi özerklik alanını genişletmeye çalışan görece daha ulusalcı Türk sermayesini ve askeri bürokrasisini by-pass etmeye çalıştığını söylemek abartma olmayacaktı.
Öyle ki, önceki ay (30 Ağustos) yapılan Yüksek Askeri Şura toplantısında gerçekleştirilen tasfiye ile ki 1961den beri ilk kez 55 general ve amiral bir defada emekliye ayrıldı- büyük ölçüde yeniden amerikancı çizgiye çekilen üst komuta kademesinin sorun çıkarması istenmiyordu. ABD, izlediği çizgi ile açıkça AKP hükümetinin devamından yana olduğunu ortaya koyuyor.
Ancak, bu kez öyle anlaşılıyor ki fazla ileri gidilmişti. Çünkü, bu anlaşma ordudan üst üste gelen açıklamalarda eleştirildi. Öyle ya bu kadar da olmazdı! Ekonomi bakanı nasıl olur da askeri konularda bağlayıcı anlaşmalar yapardı. Üstelik de şu genç subaylar efsanesi hâlâ devam ederken.
Neyse lafı uzatmayalım... Tablo özetle şöyledir; 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Türkiye eliti içindeki kuvvet ilişkileri yeniden kurulmaya çalışılıyor. Ancak, eski denge, hadi yıkıldı demeyelim ama, bozulmasına karşın yeni denge henüz kurulamıyor. İzlediğimiz bilek güreşinin anlamı budur.
İşte; DEHAPın mahkumiyet kararının Yargıtayda onaylanmasından sonra başlayan tartışma, kurulmak istenen yeni dengeye itirazı olanlar için bir fırsat yarattı. Bir tarafta ABD, AKP ve batıcı büyük sermaye ile üst bürokrasi var. Hayli heybetli görünüyorlar. Diğer tarafta ise.. Durum biraz karışık.
Eğer bir tahmin yapmak gerekirse (riskli de olsa), şunu söyleyebilirim: Seçimlerin iptal edilmesi en düşük olasılıktır. Ve öyle görülüyor ki DYPde gündüz rüya görüyor.(BB)