* Fotoğraf: AA arşiv
“Yaz dönemi boyunca Türkiye'nin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine pek çok yerde halkımızla, tabanımızla, sivil toplum temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldik. Bu buluşmalar esnasında sunulan her türden öneriyi kurullarımızda değerlendirme aşamasındayız. Eylül ayının sonlarında vardığımız sonuçları bir deklarasyonla kamuoyuna sunacağız.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Independent Türkçe’den Helin Alp'in sorularını yanıtladı.
Sancar, “Birilerinin ya da belli kesimlerin hesaplarının gizli destekçisi veya yedek gücü gibi algılanmamızı kesinlikle reddediyoruz; bu yaklaşımın kesinlikle yanlış olduğunu söylüyoruz. Bunun Türkiye'ye kazandırmayacağını biliyoruz; dolayısıyla bu yaklaşımın terk edilmesi konusunda ısrarcıyız” dedi.
“İttifak arayışımız ve ihtiyacımız yok”
Mithat Sancar muhalefet ile ilgili de “Şu anda iktidarın HDP'yi düşmanlaştıran ve siyasal alanın dışına itmeye çalışan pek çok hamlesi var ve bütün bu hamleleri meşrulaştırmak için nefret, kutuplaştırma, düşmanlaştırma yöntemlerini kullanıyor. Ancak muhalefetin bir kesiminde de aynı anlayışın öyle ya da böyle sürekli boy verdiğini görüyoruz. Yani HDP'yi dışarda bırakmaya yönelik yaklaşımın bir benzerini muhalefetin bir kesimi de izliyor” eleştirisinde bulundu.
Seçim ittifaklarıyla ilgili soruyu da “Cumhurbaşkanlığı seçimini de parlamento seçimini de çok önemsiyoruz. Parlamento seçimlerinde mevcut ittifaklardan herhangi birine girme arayışımız, isteğimiz ve ihtiyacımız yok. Kendi yolumuzda yürüyoruz. İlk turda cumhurbaşkanlığı seçimine ortak adayla girilmesi fikrine açık olduğumuzu söylüyoruz ama muhalefetin öncelikle isimleri değil, ilkeleri, çözüm yöntemlerini ve geçiş sürecine dair temel meseleleri tartışması gerektiğini dile getiriyoruz” diye yanıtladı.
“İfşaat, itiraf ve ikrar denklemiyle karşı karşıyayız”
Mithat Sancar’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“İktidarları değiştirmek elbette önemli ama iktidar değişimini düzen sorunundan bağımsız ele almak kalıcı sonuçlar doğurmayı engelliyor.
“Mesela, ‘1996 Konsepti’ olarak adlandırdığımız Susurluk'u üreten, bizatihi temeldeki bu düzendir. Keza 2015 Konsepti dediğimiz, 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki karanlık dönemle başlayan ve derinleşerek süren savaş politikaları, Kürt sorununda çözümsüzlük, inkar ve imha anlayışı da aynı düzen tarafından üretilmiştir.
“Sedat Peker'in ifşaatları, bu düzenin ürettiği korkunç suçları, maalesef bizi doğrular biçimde ortaya saçtı. İfşaat, itiraf ve ikrar denklemiyle karşı karşıyayız ve düzenin ürettiği sorunlar tabii bu kadarla da sınırlı değil.”
“Amacımız bütünlüklü bir perspektif”
“Biz, düzenin değişmesi gerektiği gerçeğini ıskalayan restorasyon politikalarını doğru bulmuyoruz.
“Böylesine kökleşmiş ve derinleşmiş bir düzeni bir seçimle ansızın ve temelden değiştirmenin mümkün olmayacağını biliyoruz.
“Ancak toplumun çok geniş kesimlerinin canını yakan çürüme ve çöküş bu kadar açık ve yaygın hale gelmişken, önümüzdeki seçimlerin bu açıdan ciddi bir imkan sunduğunu da kabul etmek lazım.
“Amacımız Türkiye'de, başta Kürt sorunu olmak üzere, demokrasi sorunu, adalet sorunu, kadın sorunu, ekoloji sorunu, yoksulluk sorunu gibi sorunların hepsini bir arada ele alan bütünlüklü bir perspektif ortaya koymaktır.”
“Toplum kendi Anayasasını yapmalı”
“Türkiye'de toplumun kendi anayasasını, kendi sözleşmesini yaptığı bir dönem hiç yaşanmadı. 2017'deki anayasa değişikliğinin hangi şartlarda yapıldığını biliyoruz. Ondan öncekilerin de yapılış biçimleri ortada. Yeni bir başlangıç iradesine en uygun yöntemin ‘kurucu Meclis modeli’ olduğunu düşünüyorum.
“Burada en hayati mesele, böyle bir meclisin tam anlamıyla çoğulcu olmasını sağlayacak, toplumun mümkünse tüm kesimlerini kapsayacak bir seçim usulüyle oluşmasıdır.
“Çalışma yöntemi, süresi, taslağın hazırlanması ve son şeklini alıp yürürlüğe girmesi gibi meselelerin de bu çerçevede tartışılması gerekiyor. Yani toplumun kendi anayasasını yapacağı bir yöntemi mutlaka bulmamız gerekiyor. (AS)