Sağlık Bakanlığı’nın “kürek çeken değil dümen tutan” olacağı iddiası ile döner sermaye ile döndürdüğü, özel sağlık sektörü ile rekabete açtığını iddia ettiği kamu hastanelerinin“esasen ortada döndürülen bir sermaye olmadığı, mali gücünün yetersizliği, çok ciddi bir borç yükü altında olduğu ve kısa vadeli borçlarını karşılayamaz durumda olduğu’’ Sayıştay Raporu ile tespit edildi.
T.C. Sayıştay Başkanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna Bağlı Döner Sermaye İşletmeleri 2015 Yılı Düzenlilik Denetim Raporunda:
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu için yapılan denetlemede yıllara göre likidite oranları*, finansal oranlardan kaldıraç oranı**, finansman oranı*** ve öz sermaye oranına**** bakılmak suretiyle sağlık tesislerinin aktiflerinin kısa ve uzun vadeli kaynaklar ile karşılanma durumu ve mali gücünün yüksekliği incelendi. Özetle bu sağlık tesislerinin mali yapısı ile kârlılık ve çalışma durumu hakkında aşağıdaki sonuçlara ulaşıldı:
Sağlık Tesislerinin;
- Likit (kısa vadeli nakit akışı) durumlarının yetersiz olduğu,
- Kısa vadeli ödenmesi gereken borçlarını ödeme gücünün yetersiz olduğu,
- Çok ciddi bir borç yükü altında olduğu,
- Mali bağımsızlığının düşük olduğu ve bu nedenle öz kaynak yetersizliğinden dolayı ileride borç baskısı ile karşılaşabileceği,
- Kısa vadeli yabancı kaynaklar (borçlar) artarken, öz kaynaklarında önemli ölçüde azalma olması ile kaynak yapısında ciddi anlamda sorunlar olduğu ve finansal açıdan risklerle karşı karşıya kalındığı,
- Faaliyet (çalışma) durumu açısından etkin olmadıkları,
- Yaptıkları iş ve işlemler sonucunda zarar ettikleri,
- Mali durum ve işletme açısından yıllar itibariyle daha da kötüye gittiği,
- Döner sermaye olarak faaliyet gösteren sağlık tesisleri için esasen ortada döndürülen bir sermaye olmadığı kanaat ve sonucuna varıldığı bildirilmektedir.
Kamu idaresi ise cevabında; bulguların doğru olduğunu kabul etmiş, başlıca gerekçe olarak;
- Genel Sağlık Sigortası kapsamında bulunanlara Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) hükümleri doğrultusunda sunulan hizmetlerin bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlendiği ve girdi maliyetlerindeki artışa rağmen geri ödemede esas alınan SUT fiyatlarının büyük ölçüde sabit kalması,
- Giderlerinin yaklaşık yüzde 75’inin ödemede önceliği bulunan sabit giderlerinden oluşması,
- Ekonomiye yön verenlerce hedeflenen borçlanma tutarları nedeniyle değişken giderlerine yönelik olarak borç vadelerinin uzaması,
- Uzun yıllardır SUT fiyatlarında artış olmamasına karşın tahakkukların bu fiyatlar üzerinden oluşturulması,
- Üst yüklenici olarak değerlendirildiği için kıdem tazminatlarının sorumluluğunu alması,
- Artan nöbet ücretlerini döner sermaye kaynaklarından karşılamakta zorlanması,
- Göç krizi nedeniyle milyonlarca geçici koruma altına alınanlara hizmet verilmeye başlanması,
- Yıllar itibarıyla puan başı gelirin azalması ile paket ve ücretsiz hizmet kapsamlarının genişlemesi gibi nedenlerle de borç ödeme gücünde yetersizlikler oluşabileceği,
- Afiliasyonlarla birlikte üniversitelerin gider artırıcı unsurlarına da destek vermeye çalıştığı gerekçeler arasında sayılmıştır.
Sonuç olarak;
1- Sağlık hizmetinin kamu hizmeti olarak sunumuna son verilerek Sağlık Bakanlığı hastanelerini Kamu Hastane Birlikleri adı altında döner sermaye işletmesine dönüştüren uygulamanın hüsranla sonuçlandığı ve raporda özetle belirtilen “Sağlık tesislerinin mali gücünün yetersizliği, çok ciddi bir borç yükü altında ve kısa vadeli borçlarını karşılayamaz durumda olduğu” tespiti ile sağlık işletmeleri politikasının iflas ettiği ortaya çıkmıştır.
Sağlık hizmeti niteliği gereği kâr veya “verimlilik” beklentisi ile kurgulanamaz. Sağlık hizmetlerinin etkin sunumu, toplumsal gelişmenin en temel öğelerinden birisini oluşturur. Hizmet sunumunda etkinliğin sağlanmasında öncelik sağlık hizmetlerinin önce niteliğini ve daha sonra niceliğini arttırmaktır.Bu bağlamda devletin kamusal niteliği olan bu hizmetleri desteklemesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
2- Raporda kamu idaresinin “Hükümet politikalarının dikkate alınarak Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığı yetkilileri ile birlikte yeniden değerlendirileceği” ifadesi, sağlıkta ikinci reform dönemi haberleri ile birlikte değerlendirildiğinde önümüzdeki günlerde, hastane hizmetlerinin finansmanına ek kaynak olarak vatandaşın cebine yeni bir hortum uzatılacağına işaret etmektedir.
Sağlıkta eşitsizlikler giderek artarken, tıbbi hizmetlere erişimin yurttaşların büyük bir çoğunluğu için giderek daha da zorlaşacağı bir sürece doğru hızla ilerliyoruz. AKP hükümetlerinin uyguladığı politikalara bağlı olarak artık sağlıkta hizmet bedellerinin ödenmesinde kritik bir evreye girilmiştir.
Aslolan bilimsel kanıtlara dayalı, nitelikli, ulaşılabilir, giderlerin vatandaşın cebinden değil kamu kaynaklarından karşılanacağı bir sağlık sisteminin hayata geçirilmesidir.
Likidite Oranları * Cari Oran = Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar = 2.474.128.279/ 6.037.797.228 = 0,4097 ( % 40,97) Sağlık tesislerinin net çalışma sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koyan bu oranın en az 1 ve 1‟in üzerinde olması gerekir. Oranın 1 olması işletmenin kısa vadeli yabancı kaynaklarının tamamını dönen varlıkları ile karşılayabileceğini göstermekle birlikte, sağlık tesislerinde bu oranın 0,4097 olduğu, dolayısıyla kısa vadeli borçlarını ödeme gücünün yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Nakit Oran = Hazır Değerler / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar = 678.438.212 / 6.037.797.228 = 0,1123 (% 11,23) Nakit oranı, faaliyetlerden sağlanan fon girişlerinin durması ve alacakların tahsil edilememesi durumunda, sağlık tesislerinin kısa vadeli borçlarını ödeme gücünü yansıtmakta olup, genel ilke bu oranın 0,20‟nin altına düşmemesidir. Ancak sağlık tesislerinde bu oran % 11,23 olup, nakit sıkıntısı yaşama riski olabileceğini göstermektedir. Finansal oranlardan kaldıraç oranı ** Kaldıraç Oranı = Toplam Yabancı Kaynaklar / Aktif Toplamı = 6.037.797.228 / 3.362.608.304 = 1,7955 Kaldıraç oranının genelde % 50‟den fazla olması işletmenin ciddi bir borç yüküne girmeye başladığını göstermektedir. Sağlık tesislerinin kaldıraç oranı % 179,55 seviyesinde olup, bu durum sağlık tesislerinin uzun vadeli yabancı kaynağı da bulunmadığından, aktif toplamının % 179,55‟inin kısa vadeli kaynaklarla finanse edildiğini göstermekte, bir başka deyişle sağlık tesislerinin çok ciddi bir borç yükü altında olduğunu göstermektedir. Finansman oranı*** Finansman Oranı = (Özkaynaklar) / (Toplam Yabancı Kaynaklar) = - 2.675.188.924 / 6.037.797.228 = - 0,4430 Kural olarak finansman oranının 1 olması istenmekle birlikte, sağlık tesislerinde bu oran (-) değerdedir. Bu durum mali gücünün yetersizliğine işaret etmektedir. Öz sermaye oranı**** Öz sermaye Devir Hızı = Net Satışlar / Ortalama Öz kaynaklar = 23.207.846.913 / - 1.762.973.982 = - 13,16 işletmenin sahip olduğu öz sermayenin ne ölçüde verimli kullanıldığını gösteren bu oran, sağlık tesislerinde (-) değer taşımakta olup, son derece verimsiz kullanıldığına işaret etmektedir. |
Kaynak: Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna Bağlı Döner Sermaye İşletmeleri 2015 Yılı Düzenlilik Denetim Raporu sayfa 79 - 95 (GK/ED/EKN)