Türkiye'deki mülteciler
*BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre; Türkiye'de yasal başvurularını yapmış toplam 11 bin 56 mülteci ya da sığınmacı var.
*Bunlardan 7345'i Avrupa dışındaki ülkelerden, 1711'i Avrupa'dan gelmişler 2 bin kişi ise geri dönmüş.
Kitlesel akım 1980 sonrası
*Bu bireysel gelişler dışında 1980'li yıllardan itibaren Türkiye, kitlesel mülteci akımlarına da hedef oldu.
Hangi ülkelerden
*Yaklaşık rakamlarla; 1988'de50 bin Iraklı , 1989'da400 bin Bulgaristanlı , 1991'de460 bin Iraklı , 1992'de25 bin Bosnalı , 1999'da 10 bin Kosovalı Türkiye'ye giriş yapmış.
Görüldüğü gibi büyük rakamlarla ifade edilen bir olgu yaşanıyor ülkemizde, ancak kamuoyu bu konuda son derece bilgisiz. Nedir mülteci, sığınmacı,göçmen? Neden Avrupa'dan gelenler ve gelmeyenler gibi kategorilerle konuşuyoruz?
11. Dünya Savaşı sonrası
II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan sorunların çözümünü sağlamak amacıyla, 1951 yılında imzalanan"Birleşmiş Milletler Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşme", mülteci ve sığınmacıların korunması konusunda, uluslararası topluluğun temel aldığı ana hukuki belgedir.
II. Dünya Savaşı boyunca yerinden yurdundan uzaklaşmak zorunda kalan milyonlarca insanın yaşadığı sorunlara çözüm üretmek amacıyla kaleme alınan bu sözleşme, aynı zamanda savaş sonrasında gündeme gelen 'soğuk savaş' politikalarına hizmet etmeyi de hedeflemekteydi.
Bu nedenle sözleşme bir çok ülke tarafında yalnız Avrupa'da gelişen olaylardan kaynaklanan mülteci hareketlerine koruma sağlayacak şekilde imzalandı. Böylece, batının 'demir perde' diye tanımladığı ülkelerden kaçan mültecilere koruma sağlanarak, bu ülkelere karşı yürütülen mücadelenin güçlendirilmesi amaçlanmıştı. Bu nedenle, 'kişisel ve politik haklar' korunma altına alınırken bu gün gelişmekte olan ülkeler tarafından hararetle savunulan, sözleşmenin yapıldığı yıllarda ise sadece Sovyetler Birliği tarafında dile getirilmekte olan 'sosyal ve ekonomik haklar' , çerçeve dışında bırakılmıştı.
Avrupa devletlerinin iltica sorununa yaklaşımı Sözleşme'nin birinci maddesinde yapılan 'mülteci' tanımına da yansır. Tanımdaki " 1 Ocak 1951 tarihinden önce Avrupa'da meydana gelmiş olaylar neticesinde" sınırlaması bu yaklaşımın ürünüdür.
Yeni durum
Bu şekilde getirilen tarihi ve coğrafi sınırlama, 1967 yılında New York'ta imzaya açılan "ek protokol"le giderilmeye çalışıldı. Ancak taraf devletlerin ek protokole katılmaları ihtiyari tutuldu.
Türkiye'nin onayı
Söz konusu uluslararası sözleşme, Türkiye tarafından 29 Ağustos 1961 tarih ve 359 sayılı yasayla onaylandı. 1967 protokolü ise 1 Temmuz 1968 tarih ve 6/10266 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edildi. Türkiye bu protokole imza koyarken tarihi sınırlamayı kaldırmış ancak coğrafi sınırlamayı muhafaza etmişti.
Böylece Türkiye, Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin neredeyse tamamının kaldırdığı coğrafi sınırlamayı hala muhafaza eden bir kaç ülkeden biri oldu. Bu nedenle Türkiye'ye Avrupa'dan gelen mülteci ve sığınmacılar Sözleşme'nin koruması altında iken, Avrupa dışından gelenler için böyle bir korunma söz konusu değildir. Pratikte bu uygulamadan en çok İran ve Irak'tan gelen sığınmacılar etkilenmektedir. (EK/YÖ)