Savaşa bağlı psikiyatrik sorunlar
Bu bozukluklardan Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), halk arasında daha iyi bilinir. Bu yazıda, başta TSSB olmak üzere, savaşa bağlı gelişebilecek psikolojik sorunlardan ve bunların kimi özelliklerinden bahsettikten sonra, daha önemli bulduğum iki konuya değineceğim.
Savaşın uzun süreli ve geç etkilerini oluşturan ve üzerinde pek durulmayan bu iki sorun, insanlığın geleceği ve toplum sağlığı açısından, binlerce kişinin hayatını kaybetmesi, milyonlarca insanın tıbbi ve psikolojik olarak zarar görmeleri kadar önemlidir.
Dolayısıyla savaşa bağlı psikiyatrik sorunlar üç başlıkta ele alınabilir: 1. Psikiyatrik bozukluklar, 2. Şiddet davranışlarındaki artış, 3. İnsani değerlerin kaybı ve dolayısıyla yetişmekte olan neslin kişilik gelişimi üzerindeki etkiler.
Travma ve terörün etkisi
Kişinin huzuru, kendisinden ve yaşamından memnuniyeti "kendilik" ve "nesne" tasarımlarının bütünlüklü ve olumlu olmasını gerektirir. "Kendilik tasarımı" dediğimiz ruhsal yapılanma, bizim kendi hakkımızdaki kanaatlerimizin bütününü oluşturur.
Bu durum, "nasıl bir insan olduğumuz" sorusuna verdiğimiz yanıttır. "Nesne tasarımı" ise "bizim dışımızdaki dünyanın ve insanların nasıl olduklarına" verdiğimiz yanıt, yani "dış dünya" hakkındaki kanaatlerimizin bütünüdür.
Travma ve terörün yarattığı etki, nesne tasarımını doğrudan, kendilik tasarımını ise dolaylı yoldan etkiler. Travmatik yaşantılar, "dünyayı anlamlı ve kabul edilebilir görme, diğer insanları iyi ve yardımsever olarak algılama" olanaklarını tahrip eder.
Dünyayı tehditkar, güvensiz, adil olmayan, güçlünün zayıfı dilediği gibi ezdiği ve tehlikeli bir yer, insanları ise zarar vereci, zalim, çıkarcı, bencil, adalet duygusundan yoksun olarak algılamak kişinin "kendilik tasarımını" etkiler ve kendisini önemsiz, değersiz, ezilmiş zulme uğramış, yalnız hissetmesine neden olur.
Travmadan kurtulma arayışları
Travmanın insanı böylesine güvensizlik içinde bir ruh haline sürüklemesi aynı zamanda onu bu yollardan kurtulmak için çareler üretmeye de sevk eder.
Başka insanların yapılan zulme karşı çıkışları, mazlumların yanında yer alışları travmatize kişi ve toplulukları bu güvensiz ruh halinden kurtarabilir.
Keza travmanın ruhsal yapıyı etkilemesindeki büyük etkenlerden biri travma sırasında hissedilen çaresizlik, güçsüzlük ve ezilmişlik duygularıdır. Kişinin kendilik tasarımını bozan, kendisini zayıf, yenilmiş ve boyun eğmiş hissettiren bu durum TSSB gelişimindeki önemli etkenlerden biridir. İnsanlar bu travmatik etkiden kişiliğini, insanlığını yitirerek şu çözüm yollarına başvurarak kendilerini kısmen rahatlatabilirler:
1. İnkar: Zulmün yol açtığı tahribatı küçümsemek, görmezlikten gelmek ya da sorunun kendisini ilgilendirmediğini düşünmeye çalışmak
2. Çarpıtma: Olup biteni başka bir şeymiş gibi algılamaya çalışmak. Mesela, bu saldırının Irak halkını özgürleştirmek ve demokrasi getirmek için yapıldığına inanmak.
3. Saldırganla özdeşleşme: Dünyayı tehditkar, kendisini güçsüz hisseden kişi veya toplulukların bu ruh halinden kurtulmalarının bir yolu da saldırganla özdeşleşmek, yani saldırganın tarafına geçerek tehlikeyi savuşturmaktır. Bugün dünyanın bir çok yerinde yaşanan bu dayatmacılık ve terör karşısında kendini tehlikede hisseden hükümetler bu yüzden saldırganla özdeşleşmiş ve onun bakış açısını benimsemişlerdir.
4. Doğa üstü güçlere yönelmek: Bu dünyanın adaletsiz ve tehlikeli olduğunu hisseden, bir çözüm de bulamayan kişi ya da toplulukların bir yolu da bu dünyadaki umutlardan vazgeçmek ve doğa ötesi, büyüsel ya da kutsal güçlere inanarak kendini rahatlatmaya çalışmaktır.
5. Eyleme vurmak: Travmatize kişi ve topluluklar travmanın yarattığı çaresizlik ve güçsüzlük duygusundan kurtulmanın bir yolu olarak kendilerinden zayıf kişi veya topluluklara zulüm ederek kendilerini güçlü hissetmeye ve tahrip olmuş kendilik tasarımlarını tamir etmeye çalışabilirler.
Sağlıklı çözüm yolları
Travma ve şiddetin etkilerinden insanlığını ve kişiliğini yitirmeden , ruh sağlığını koruyarak kurtulmanın ise başlıca iki yolu vardır:
1. Zulme karşı insani dayanışma içinde olmak. Zulme uğrayan insanları yalnız bırakmamak, zalimle hiçbir koşulda işbirliğine girmemek.
2. Boyun eğmemek. Sessiz kalmamak, insani öfkesini ifade etmek. Travmanın yarattığı edilgenliğe ve yılgınlığa kendini kaptırmamak.
Etik ilkeler
İnsanlığın kültürel evrimi ve uygarlaşması boyunca etik ilkelerinin şöyle bir seyir takip ettiği söylenebilir.
1. Bir çıkarın yoksa kimseye zarar vermeyeceksin, zevk için kimseyi öldürmeyeceksin
2. Çıkarın söz konusu olsa bile, bunu elde etmek için birini öldürmen gerekiyorsa bu çıkarından vazgeçeceksin
3. Önemli de olsa, bir amacın için kimseye zulüm etmeyeceksin
4. Bir çıkarın söz konusu ise, bunun başkalarına zarar verip vermediğine dikkat edeceksin
5. Ulusal ya da ait olduğun topluluğun çıkarlarını kendi çıkarlarından üstün bileceksin
6. İnsanlığın genel çıkarı ile bağdaşmıyorsa, ulusal çıkarlarından vazgeçebileceksin
7. İnsanlığın geleceği için kendi canından dahi vazgeçebileceksin.
İnsanlık bu son evreye ulaşmış sayılmaz. Hatta bugün için ikinci evreye geri dönüş açısından ciddi bir risk söz konusudur. Bugün yaşanan trajedide her birimizin alacağı tutum geleceğimizi doğrudan belirleyecektir. (BB/NK)
* Doç. Dr. Doğan Şahin, İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi