Öte yandan, ABD'de ve Avrupa ülkelerindeki savaş karşıtı hareket de hız kazandı. Savaş karşıtları, miting ve eylemlerle, imza kampanyaları ve mektuplarla seslerini devlet başkanlarına duyurmaya çalışırken, Türkiye'deki savaş karşıtlarının geniş kitlelere ulaşan bir eylemliliği söz konusu olmadı.
"Türkiye'de savaş karşıtları zaafiyet yaşıyor"
"Savaşa Hayır Platformu" sözcüsü Şenol Karakaş, platformun 1 Aralık'ta İstanbul'da düzenleyeceği bir miting için çalışma yürüttüğünü anlatırken, Barış Girişimi Hareketi'nden şair Orhan Alkaya, Türkiye'deki savaş karşıtlarının durumunu, "zaafiyet içinde" diyerek özetliyor.
"Türkiye'de etkili bir savaş karşıtı çıkış organize edilemedi. Filistin'de ve Körfez Savaşı sürecinde gösterdiğimiz refleksi bugün gösteremiyoruz" diyen Alkaya, bunu "Türkiye'nin seçim atmosferinde olmasına" ve Türkiye'de entelektüel duyarlılığa sahip kısıtlı sayıda insan bulunmasına" bağlıyor.
"Bugün, Barış Girişimi'nde, savaş karşıtı duyarlılığa sahip kişilerde hafif çaplı bir çözülmeden bahsedilebilir. Çok az sayıda insanın bu konuda duyarlı olduğunu düşünüyorum. Bu insanlar da bin yıldır aynı işi yapıyorlar. Bir durgunluk, eylemsizlik hali var. Barış Girişimi, uzun zamandır herhangi bir toplantı da yapmadı."
Alkaya, "durgunluk" ve "eylemsizlik" halini Türkiye'de entelektüel faaliyet yürüten sınırlı sayıda insanın 20 yıldır benzer faaliyetler yürütmesinin de "içe dönük bir deformasyon yaratabileceğini" düşünüyor:
"Türkiye'de entelektüel faaliyet yürüten, bu tür duyarlılıkları organize bir karşı çıkışa dönüştürebilecek insanların sayısı çok sınırlı. Bu insanlar, 20 yıldır neredeyse her eylemliğin içindeler. Özellikle darbe sonrasında, sayarsanız, birkaç yüz isim görürsünüz. Türkiye'deki insan hakları hareketleri, uluslararası dayanışma hareketleri, protesto hareketleri hep bu isimlerin çevresinde döner. Belki, bunun getirdiği bir içe dönük deformasyon yaşanmıştır. Bir türlü çoğalmayan bir topluluk olmanın getirdiği bir deformasyon..."
"Savaşa Hayır Platformu"nun 1 Aralık'ta düzenlemeyi planladığı mitingi, "olumlu ancak geç kalınmış bir girişim" olarak nitelendiren Alkaya, dünyadaki savaş karşıtı hareketin iktidarlar üzerinde yarattığı kitlesel değişiklikleri hatırlatıyor:
"Savaş burnumuzun dibinde olmasına rağmen, yeterince koku alamıyoruz belki de... Belki de, insanlar İstanbul'un ortasına bir bomba düştüğünde kendilerine gelirler." diyor Alkaya.
Karakaş: Savaş karşıtları giderek çoğalıyor
Savaşa Hayır Platformu sözcüsü Şenol Karakaş ise, Alkaya'nın aksine, savaş karşıtlarının giderek kalabalıklaştığını düşünüyor. Video gösterimleri, toplantılar ve imza kampanyaları ile daha çok insana ulaşmayı amaçladıklarını anlatan Karakaş, Türkiye'deki durumu "Herkeste savaşa karşı bir iyimserlik var" sözleriyle açıklıyor.
"Türkiye'de bu savaşı onaylamayanların oranı Amerika ve Avrupa'dakinden daha yüksek. Ama, bu sayı kendisini sokakta varedemiyor, sesini yükseltemiyor. Bunu, ülkede var olan siyasi baskıya ve sol gelenekten kaynaklanan bazı hatalara bağlayabiliriz. Ancak yine de karamsarlığa düşmemek gerekir."
Karakaş, çalışmalarını şöyle özetliyor:
"İki hafta önce 1 Aralık'ta 'Savaşa Hayır' mitingi düzenlemeye karar verdik. Kurum temsilcileriyle görüşmelerimiz sürüyor. Platformu daha aktif hale getirmeye çalışıyoruz, bir koordinasyon inşa etmeye çalışıyoruz. Sendikalar, meslek odaları, öğrenciler ve siyasi partilerde aktivistlerimiz giderek artıyor. Kasım ayının üçüncü haftasını 'Savaşa Hayır Haftası'na dönüştürmeye çalışıyoruz."
Taleplerini, " ABD'nin Irak müdahalesini durdurması", "Türkiye'nin İsrail'le yaptığı silah modernizasyonu anlaşmasının iptal edilmesi", "Türkiye'deki ABD üslerinin kapatılması", "Savaşa değil, eğitime ve sağlığa bütçe ayrılması" olarak sıralayan Karakaş, herkesi "1 Aralık mitinginin inşasına" çağırıyor. (NK)