1970'lerde Batı'da yeniden canlanan feminist hareketi takiben ve ona bağlı olarak üniversiteler bünyesinde çoğunlukla disiplinlerarası bir alan olarak Kadın Çalışmaları bölümleri açılmaya başladı. Kadınlar bilimi sadece erkek deneyimlerinin tanımlandığı ve sorunsallaştırıldığı bir alan olmaktan çıkarmak, kadınlara ait deneyimleri görünür kılmak, bilgi konusunda hak iddia etmek ve kendileri için kendi adlarına bilgi üretmek maksadıyla harekete geçtiler. Akademia da bir mücadele alanıydı ve yaptıkları araştırmalar politik bir duruşa sahipti. Feminist araştırmacılar bilimin erkek egemen yapısını sorgularken araştırma alanlarının seçiminden araştırma politikalarının oluşturulmasına kadar bir dizi problemle başetmek zorunda kaldılar.
-Bu çalışmalar Türkiye'ye nasıl yansıdı?
Bu süreç Türkiye'de 1980'lerde ortaya çıkan kadın hareketinin verdiği ivmeyle 80'lerin sonuna tekabül etti. Kadın sorunları konusunda bilginin azlığı, görünmez kılınmış olması, ve bu bilgi türünün ortaya çıkarılması ihtiyacını duyan akademia içinden ve dışından kadınların uğraşlarıyla kadın konusu akademi içine taşınmaya başladı. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri'nin ilki 1989 yılında Istanbul Üniversitesi bünyesinde kuruldu.
-Amacı neydi?
Merkez amacını "Ülkemizde kadınların hukuk, eğitim, sağlık, kültür, ekonomi, çalışma ve siyaset alanlarında varolan sorunlarına ilişkin bilimsel araştırma ve projeler yapmak ve bunların uygulanmasını sağlamak" olarak tanımladı. Merkez, 1990-1991 öğretim yılında disiplinlerarası bir bilim dalı olarak Kadın Araştırmaları Yüksek Lisans Programına başladı, 1993 yılında ise İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü içinde bağımsız bir bilim dalı olarak Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı kuruldu. Bu tarihten itibaren Merkezin verdiği yüksek lisans programı Ana Bilim dalı tarafından veriliyor.
-Üniversitelerde bir merkez diyebileceğimiz yapılar, bir de ana bilim dalları olmak üzere iki ayrı yapı var galiba?
Bu yapılanmanın diğer üniversiteler için de bir model oluşturduğu görülüyor. Üniversiteler bünyesinde kadın çalışmaları iki farklı yapılanma içinde varlık gösteriyorlar. Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ile üniversitelerin Sosyal Bilimler Enstitülerine bağlı olarak kurulan, yüksek lisans programları veren, inter disipliner yapıdaki Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalları. Bu iki yapı dışardan insanlar tarafından birbirine karıştırılıyor sıklıkla. Birbirinin yerine geçirilerek kullanılıyor. Geçişlilikler, organik bağlar elbette mevcut, zira bu konuyla ilgili az sayıdaki kadın iki arenada da çalışmalar yapıyorlar, filan. Ama amaçları, çalışmaları birbirinden farklı iki yapılanma sözkonusu.
-İstanbul Üniversitesi'nde ilk kadın çalışmaları başladıktan sonra, diğer üniversitelere de yayıldı.
Üniversitelerdeki kadın çalışmaları 1990'larda hızlı bir çoğalma yaşadı. Ankara Üniversitesi'nde Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi 1993 yılında, ana bilim dalı 1996 yılında kuruldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı 1994 yılında kuruldu, üniversitenin merkezi yok ancak kadın çalışmaları bölümü fiilen, bir merkez gibi çalışmalar yürütüyor. Ege Üniversitesi'nde Merkez 1996 yılında Ana Bilim dalı -yanılmıyorsam- 2000 ya da 2001 yılında kuruldu. Kısaca, günümüzde artık 4 üniversite bünyesinde kadın konusunda yüksek lisans programları (tezli-tezsiz) veriliyor
-Ya merkezler?
Merkezlerin sayısı ise 14'ü buldu. Yukarıda dördünden bahsetmiştim. Diğerleri Çukurova (Adana), Marmara (Istanbul), Gazi (Ankara), Çankaya (Ankara), Atılım (Ankara), Eskişehir Anadolu (Eskişehir), Mersin, Gaziantep, Yüzüncü Yıl (Van) üniversitelerinde çalışmalarını yürütüyorlar. Merkezlerin sonuncusu ise, kadın sağlığı alanında yapılan çalışmalar toplumsal cinsiyet yaklaşımının entegrasyonu yönünde çalışmalar yapmak üzere 2001 yılında Hacettepe Üniversite'sinde kuruldu. Marmara Üniversitesi bünyesindeki merkez de "Kadın Işgücü ve Istihdamı Araştırma ve Uygulama Merkezi" adını taşıyor. Bu durum merkezlerin giderek daha sınırlı ve özel çalışma alanları tanımlamaya başlamaları açısından önemli görünüyor. Diğer yandan, merkezlerin çalışmaları üniversite bünyesinde kadın konusunda çalışmalar yapan insanların ilgileri ve katkıları ile şekillendiğinden, süreç içinde belli alanlarda merkezlerin uzmanlaşma eğilimi gösterdikleri de gözlenmekte.
-Merkezlerin ortak bir programı var mı?
Merkezlerin çalışma alanları ve pratiklerinin genelde orada çalışan ya da katkı sunan kişilerin niyet ve ilgi alanları doğrultusunda biçimlendiğini söylemek mümkün. Merkezlerin çalışmalarına genel olarak bakıldığında; hedef kitle olarak belirledikleri öğrenciler, kadın kuruluşları, meslek örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, kamu kuruluşları, belediyeler, belli meslek gruplarına (doktorlar, yargı ve emniyet mensupları gibi) yönelik olarak toplumsal cinsiyet duyarlılığı kazandırmak amaçlı atölye çalışmaları, ulusal ve uluslararası düzeyde panel, konferans, seminer çalışmaları, eğitim materyalleri oluşturma, kadın çalışmaları alanında bilginin açığa çıkarılması ve yaygınlaştırılması amacıyla araştırmalar yapmak, yayınlar çıkarmak, kadınlara yönelik çeşitli nitelikte kurslar düzenlemek gibi aktiviteleri sıralayabiliriz.
-Ekonomik sorunları var mı?
Yüksek Öğretim Kurumu 1996 yılından itibaren, bu türlü merkezlerin artması ve etkinlik göstermesi yönünde teşvikte bulunuyor. Ama merkezlerin kadro tahsisi ve maddi kaynak yönünden sıkıntıları var. Merkezlerin büyük bir çoğunluğu uluslar arası kuruluşlardan projeler aracılığıyla destek alıyor.
-Bugün merkezleri ve ana bilim dallarının yararı hissediliyor mu?
Bu iki akademik oluşumun, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği alanında insan kaynağı yaratma ve belli toplum kesimlerine yönelik toplumsal cinsiyet duyarlılığı yaratma çerçevesinde önemli aşamalar kaydettiğini söylemek mümkün. Ancak 1989 yılından bu yana yaşanan süreç içerisinde elde edilen kazanımların ve ortaya çıkan sorun alanlarının tartışmaya açılması, bütünlükçü bir değerlendirme çabasına girilmesine çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
-Geçtiğimiz yıllarda bu tür çalışmalar yapıldı galiba?
Aslında bu yönde bir girişim 1996 yılında yapılmıştı. Bu alanda çalışma yapanların deneyimlerini aktararak özellikle yöntem, araç geliştirme, bilim yapma pratikleri konusundaki sorunların ortaya çıkarılması, çözümler üretilmesi ve kadın çalışmaları yapanlar arasında bir iletişim ağı oluşturulması amacıyla Mayıs 1996 tarihinde A.Ü. KASAUM tarafından "Kadın Çalışmaları Toplantıları" başlatıldı. Atölye çalışmaları şeklindeki toplantıların ikincisi aynı yıl Ekim ayında Istanbul'da, üçüncüsü 1997'de Çukurova Üniversitesi Merkezi tarafından Adana'da ve sonuncusu 1998 yılında Ege Üniversitesi Merkezi tarafından Izmir'de gerçekleştirildi. Her toplantı ile alanın genişliği ve farklılıkları su yüzüne çıkarken başlangıçtaki amaca uygun olmayan bir biçime dönüşmeye başladı ve 1998 yılından sonra bu toplantıların ardı gelmedi.
-Sizin değerlendirmeniz ne?
Ben Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı'nın, kendi aramızda kısaca bizim bölüm derdik, ilk öğrencilerindenim. Bu sürecin 1996 yılından sonrasına içeriden, dışarıdan tanıklık ettim. Heyecanlı bir keşif ve bağlanma duygusuyla yaşadım öğrenciliğimi. Her öğrencinin ve hocanın nasıl yoğun bir emekle oraları varettiğini biliyorum. Ancak o günden bu güne büyüyen ve ağırlaşan tarihe (?) neşter vurmanın zamanı geldi. Iyileşmek için, kendi gücümüze, biriktirdiklerimize ve öykümüze sahip çıkmak için.