Sincabın benim algımdan daha hızlı hareket etmesine şaşırmadım ama, sevincimin çokluğuna şaşırdım.
Daha sonra plajda uzanmış kitap okurken, kitaba konan, hayatımda ilk kez gördüğüm bir sineği bile ilgiyle, uzun uzun izledim.
Çevreyi keşfe çıktığımda ormanın kenarında bakınan ağaçkakan, kendisini görmesem de geceleri sesini dinleyerek uyuduğum baykuş da sevindiriyordu beni.
Saros'da yalnız yüzemiyor insan. Mutlaka sürüler halinde balıklar eşlik ediyor yüzerken. Rengarenk deniz dibi. Yosun çeşitleri ve adını bilmediğim bitkiler, kestaneler, deniz yıldızları, pinalar arasında renk renk çeşit balıkla birlikte yüzmek ise ayrı bir mutluluk.
Deniz gözlüğüyle yüzerken dev bir akvaryumda yüzüyormuş hissine kapılması doğal da insanın, gözlüksüz yüzerken bile metrelerce uzağı görmek Türkiye'de sadece Saros körfezinde mümkün. Çünkü deniz altında görme mesafesi 20 metre. Bu Türkiye'deki en uzun görme mesafesi.
Trakya'nın güneyinde, Gelibolu Yarımadası'nın uç noktasından Yunanistan sınırındaki Enez'e kadar uzanan körfezde Kaptan Cousteau'nun bölgede yaptığı araştırmalar sonucunda, Saros Körfezi'nin deniz dibi akıntıları ile kendi kendini temizleyebildiği ve daima temiz kaldığı anlaşılmış. Bu özellikte bir körfez daha sadece Filipinler'de varmış.
Saros Körfezi Trakya'da olduğu için, çoğunlukla Trakya ahalisinin yaz aylarını geçirdiği bir bölge. Bu nedenle oralarda "oşjgeldiniz" diye karşılanmanız doğal.
Benim gibi, dolunaylı gecelerde oralarda olan şanslı insanlar başka hiçbir yerde göremeyeceği aydoğumlarına da tanıklık edebilir Saros'da. Ay bir yay çizerek denizin üzerinden geçer ve sahilden seyredenlerin aklını başından alır giderken.
Oradaki balıkçıların iddiasına göre balık sevmeyen insanlar bile Saros'tan çıkan balıkları büyük bir iştahla yer.
"Gökçetepe Saklı Cennet Orman Kampı"nda kalanlara göre, bu kamp adını hakediyor. Eğer sakat olmasaydım muhtemelen ben de aynı şekilde düşünürdüm. Ağaçları, hayvanları, bitkileri, denizi ile Türkiye'de eşi olmasa da, yardımsız inemediğim plajı her yer gibi. Yani sakatlara uygun değil.
Hele tuvaletin basamaklarının yüksekliği, cennet benzetmesine itiraz etmem için yeterli bir sebep tabii ki...
Orada bu güzellikleri huşu içinde yaşayan insanlar, benim için hayati bir sorun olan basamak yüksekliğinin farkına bile varmıyordu.
Yüzmeye ya da tuvalete giderken çektiğim zorlukları ne kadar çabalasam da gözardı edemiyorum bir türlü; edemiyorum çünkü ben zor da olsa gidebiliyorum ama tekerlekli sandalyeli insanlar için imkansız orada tuvalete gitmek.
Bunlara rağmen çok sevdim Saros'u.
Bir Trakyalı olarak Trakya'da böyle güzel bir yeri geç keşfettiğim için hayıflandım.
Cuma günü dönme hazırlıklarına başlamıştım ki Pazar günü yapılacak eylemden söz edip kalmamı istediler. Saros platformunun dağıttığı bildiriye göre Saros'daki tüm bu güzelliklerin sonu olacak "Tanstrakya petrol boru hattı projesi"ne karşı bir miting yapılacaktı.
Bildiride, "Ttanstrakya petrol boru hattı projesi" ve karşı çıkış gerekçeleri şöyleydi:
"Rusya petrolünün Amerika ve diğer ülkelere naklinde, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını kullanmadan, Karadeniz'den Ege'ye petrol transferini sağlamak amacıyla düşünülen proje...
Buna göre, Trakya'nın Karadeniz kıyısındaki Kıyıköy ile Saros Körfezi'ndeki İbrice arasına petrol boru hattı döşenecek ve hem Kıyıköy'e hem İbrice'ye yüzbinlerce tonluk petrol tankerlerinin yanaşacağı liman ve petrol depolama terminalleri yapılacak.
Karada oluşacak doğal tahribatın ve olası tanker kazalarının ya da deprem vb. afetlerle oluşabilecek patlama ve yangınların yanı sıra, sadece ve sadece büyük tonajlı gemilerin Saros Körfezi'ne girmeleri bile körfezdeki temizliğin, biyolojik çeşitliliğin, kısacası, dünyanın sayılı doğal güzelliklerinden Saros'un sonu olacak!"
Geçtiğimiz Pazar yaklaşık üç bin kişi ile Haluk Levent'in de şarkılarıyla katıldığı miting yapıldı.
Aralarında Keşan Belediyesi'nin de olduğu pek çok belediye ve bölgedeki sivil toplum örgütlerinden oluştuğu söylenen platforma bölgede yaşayan köylüler ve tatil için gelen Trakyalı'ların çoğu destek verirken, kimi de bu proje boğazları kurtaracak diye karşı çıkıyordu.
Benim için ise sorun, kırk katır mı, kırk satır mı gibi bir şey. Bir yandan boğazlardan tankerlerin geçmesini istemiyorum bir İstanbul aşığı olarak, ama Saros'un mahvolmasını da istemiyorum.
Kendimi iki aşk arasında çaresiz hissediyorum. (NG/EÜ)