Söylemek istediğim şeye en yakını ise, Yolun bir "davranış, tutum, gidiş ya da davranış biçimi" olarak tarifinde yatıyor. Bu tarifte, mekana, mesafeye, hıza ilişkin bir gönderme bulamazsınız, tamamen istiareyle anlatılır herşey, okuyan ne demek istediğin anlar, Yol deyince yolcunun anlayacağı gibi...
Yolu bilen bir yolcu
Özcan Yurdalan'ın Nameste-"Hindistan'a Yolculuk" kitabında da Yol'un benzer bir tarifi yapılıyor. Yurdalan, "Yolcu için yön sekiz değil on tanedir, dokuzuncu yön ruhuna, onuncusu aklına gider ve yönlerden hangisini menzil tutarsa tutsun, ruhuyla aklına da yönelmiş demektir"derken, aslolanın bir menzil tutturmak olduğunu, -hadi sözlük anlamına yaklaştıralım- "davranış biçimi" olduğunu ima ediyor.
Zaten yazdığı gezi notlarının da bir rehber hizmeti görmekten çok "yola çıkmanın ruh halini" aktarmak olduğu da ortaya çıkıyor: "daha iyisi bu kitabı okumayın, alıp başınızı gidin" derken de söylenmek istenen de bu.
1993 yılında İstanbul'dan yola çıkan Sarı Otobüs, Nepal'a kadar uzun bir mesafe kat eder, bu yolculuklardan payımıza düşen şimdilik üç kitap. İlk durakta, uzun çay sohbetleri, kafurun kokusunun peşinizi bırakmadığı "İran'ı tanımıştık", ikinci durak ise Pakistan'dı. Üçüncü durak, Hindistan. " baby boom" çocukları, maceracılar, dünyadan firar etmeye hazırlananlar, cehennemin derinliklerinden çıkıp Araf'a sığınanların uğrak yeri Hindistan. Özcan Yurdalan'ın deyimiyle "gidilip ama bilgisine erişilmesinin hadleri aştığı coğrafya" yani.
Yola çıkmanın telaşı
Bütün gezi kitapları okuyucusunu hem heyecanlandırır hem de telaşlandırır. Heyecanlandırır çünkü yola çıkan birisinin gördüklerini paylaşma isteği vardır. Telaşlandırır çünkü, gerçekte "yaşananı" değil, anlatılanı paylaşırsınız, anlatılamayan, anlaşılamayan şeyler olduğunu düşünürsünüz, kitapla aranızda bir "boşluk" doğar, o boşluk, telaşın ifadesidir. Yurdalan'ın kitabını okuyunca da aynı hissi duydum. Kanepeye kurulmuş görmediğiniz coğrafyaları size "yakın" kılmaya çalışan birisi var ama yine de kanepeden kalkmak daha sahici bir tutum değil mi?
Belki de bir gezi kitabının başarısı da burada yatıyor. Eğer bir gezi kitabı sizde kıpırdanma hissi yaratıyorsa, yazar maksadına erişmiş demektir. Kitabı çevirmeye başlayın önce bir tütsü kokusu duyacaksınız, , ardından Ganj'a girmeye hazırlanan hacıların dingin hareketleri gözünüzün önüne gelecek, sokak satıcılarının, Rikşa sürücülerinin gürültüleri birbirine karışacak sonra, sonra da siz kitabı bitireceksiniz...(NK)
Nameste-Hindistan'a Yolculuk
Everest Yayınları -307 sayfa