Bu tam sayfa haberde, iki nokta, dikkatleri çekti:
Genç muhabir, Ortaköy'e epeyce emeği geçmiş olan Mimar Erhan İşözen'le yaptığı röportaja koyduğu başlıkta şöyle bir ifade kullanıyor:
"Sultanların bu yangınlar yüzünden, kemikleri sızlıyor."
Bir Cumhuriyet düzeninde, bu çok garip bir ifade.
Medenî ülkelerde kültür mirasını, ona vücut veren ilk çevrelerin tekelinden çıkarıp, bütün milletin ortak değeri olarak algılamak, medeniyetin de kültürün de temeli sayılır.
Öyle olmasa, kiliseleri, kışlaları, sarayları, küçük gruplara ait olarak kabul etmek gerekir ki, böyle bir anlayış, ulus ve ulusal kültür kavramlarını temelden tahrip eder.
Avusturya'nın başarısı
Bir örnek vereyim: Avusturya, hemen hemen bütün sanat değerlerini, ülkeyi çok uzun süre yönetmiş olan hanedanına, monarşisine borçludur. Sarayları, müzeleri, konser ve opera yapılarını, hatta restoran ve café salonlarını. Bunları, uzun süre sosyalist iktidarların yönettiği Cumhuriyet rejimi titizlikle korumuş ve yaşatmış, ama Hanedanın son üyelerini Avusturya'ya sokmamıştır.
Medenî Avusturya, kültür ile tarihi birbirinden ayırmayı bilmiştir.
Yalıların yok olması Türk ulusunu üzülmeli
Ortaköy yalılarının yok olmasından, üzülmesi gereken başlıca varlık, Türk ulusudur.
Osmanlı Hanedanını da, ulus, bağrından çıkardığı ve yüzyıllarca beslediği gibi, onların saray ve yalılarını da, ömrü boyu çalışarak ve ödeyerek, yapmış, donatmış ve yaşatmıştır.
Bu yazıda ikinci dikkati çeken nokta, Mimar İşözen'in yalıyı yeniden yapma önerisine ek olarak, ona verilmesini istediği fonksiyon oldu: İstanbul'a ait bütün eserlerin toplanacağı bir enstitü!
Enstitü çapında değil ama, böyle bir"eser", İstanbul'da var! 10 bin antika kitabın ve on binlerce resim malzemesinin toplandığı, eşsiz bir koleksiyonu, yabancılar hayranlıkla geziyor ve ününü dünyaya yayıyor.
Bizim yerli uzmanlar ise ellerini gözlerinin iki yanına tutarak, görmezlikten, bilmezlikten geliyor.
Millî özelliğimiz!
İş bununla bitmiyor. Birkaç soru sorayım:
Bu eserleri, özellikle eski yayınları, nerede bulacaksınız?
"Antiquriat", yani 3-4 yüzyıllık kitaplar, artık kitapçılarda satılmıyor, açık artırmalara konuluyor. Geçenlerde satışa sunulan Atabey koleksiyonu, ancak 50-60 yılda bir piyasaya çıkan bir "okazyon" idi.
Finansman derdi
Tabiî bir de, finansman derdi var: Bu yokluk döneminde trilyonları kim verecek?
Sonra, bu kadar yüksek fiyatlarla edinilecek eserleri, ahşap bir yapıya koymak, doğru mu?
Görüldüğü gibi, ayağı yerden kesik öneriler yerine, bin bir özveri ile meydana getirilmiş kuruluşların kadrini bilmek, daha gerçekçi - ve insaflı - bir tutum olmaz mı? (NH/BB)