Suriye’de devam eden iç savaşa bir de Mısır’daki askeri darbe eklenince, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bir süredir eylemler organize ediliyordu.
Ancak Mısır’daki darbeyi protesto amacıyla Adeviyye gibi meydanlarda toplanan Müslüman Kardeşler üyelerine yüzlerce ölüme sebep olan müdahaleler gerçekleşince, Türkiye’deki protestoların da şekli değişti.
Bu protestoların merkezi haline gelen Saraçhane ParkI’na giderek hem katılımcılarla hem de organizasyon komitesinden isimlerle konuşma fırsatı bulduk.
Parkta Özgür Suriye Ordusu, "Özgür Mısır" ve "Free Gaza" (Özgür Gazze) yazılı bayrak ve flamalar dikkat çekiyor. Parkın hemen her tarafı ‘Rabia’ sembollerini taşıyan stickerlarla çevrili.
Parkı çevreleyen demirlere asılan pankartlarda ise Mehmet Akif Ersoy’dan Seyyid Kutub’a kadar birçok kişinin sözlerinin yazılı olduğunu görüyoruz.
Heykelin tam karşısında ise Müslüman Kardeşler’in öldürülen kurucusu Hasan el-Benna, Mısır rejimi tarafından idam edilen yazar Seyyid Kutub ve Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin fotoğraflarının bulunduğu ve sırasıyla Türkçe, Arapça ve İngilizce “Katlettiniz, Astınız, Yedirmeyiz” yazılı büyük bir pankart göze çarpıyor.
Gündüz sıcak saatlerde parkta az insan bulunuyordu. Önce bir grup genç kadının yanına yaklaşıyoruz, fikirlerini almak istediğimizi belirterek. Ancak geri çevriliyoruz. Bunun üzerine küçük çocuğuyla beraber parka gelmiş bir kadınla konuşmaya başlıyoruz.
“Gezi Müslümanlara mesajdı”
Zeynep Hanım görüntü almamızı ve soyadını vermek istemezken, öncelikle buradaki gösteride rol alma gerekçesini soruyoruz. Televizyon kanallarında Saraçhane’deki gösteriyi takip ettiğini ve ilk defa katıldığını söylüyor. Suriye ve Mısır’daki gelişmelere dair düşüncelerini sorduğumuzda ise, konu ister-istemez Gezi Parkı’na geliyor.
Müslümanlar olarak Suriye’de de Mısır’da da barındırılmak istenmediklerini düşündüğünü söyleyen Zeynep hanım Gezi Parkı sürecinin de böyle bir komplonun Türkiye ayağı olduğunu ifade ediyor. Gezi Parkı eylemleriyle aslında Müslümanlara bir mesaj verildiğini düşünüyor ve ekliyor: “Amaç ağaç ya da park değildi, Müslümanları öldürmekti.”
Hem Gezi Parkı’nın hem Suriye’deki iç savaşın hem de Mısır’daki askeri darbenin arkasında İsrail olduğunu düşünen Zeynep Hanıma Saraçhane’deki organizasyonu düzenleyenlerin Gezi Parkı direnişçilerine de çağrıda bulunduğunu hatırlattığımızda, “Bir-iki tane ağaç yüzünden seslerini o kadar yükseltiyorlarsa, çağıralım şimdi de buraya gelsinler. Suriye’de ve Mısır’da binlerce insan ölüyor çünkü” diyor.
“Namazlarımızla dualarımızla toplanıyoruz”
Parktaki sahnenin hemen yanında bulunan organizasyon masasına yöneliyoruz. Yirmili yaşlarında dört-beş erkek görevli çıkıyor karşımıza. Hepsinin üzerinde Suriye ve Mısır’daki mücadelelere dair semboller var.
Kimisinin tişörtünün üzerinde Rabia işareti var, kimisininkinde ise “şehitlerimiz” dedikleri kişilerin isimleri yer alıyor. Bazısı ise İslami sembollerin bulunduğu alın bantları ve kolyeler takıyor.
“Görevli” sıfatı ile organizasyonun parçası oldukları için haber yapmak isteyen bizlere çok sıcak bakmayacaklarını düşünüyoruz. Ama yanılıyoruz. Çok daha rahat karşılıyorlar bizi.
Başta bir süreliğine kimin konuşacağına dair kendi içlerinde tartışsalar da üçü birden söz almak istiyor. Sohbet sırasında görüntü almamıza sorun çıkarmasalar da, kişisel olarak görüntülerinin alınmasını istemeyenler sohbet edeceğimiz masanın yanından birkaç adım uzaklaşıyor.
Görüntü alacağımızdan dolayı masanın üzerindeki dağınıklığı kaldırıyorlar. Gerekçeleri ise, “kötü görüntü vermeyelim.”
Elinde telsizi, boynunda ‘görevli’ kartıyla Emre Karaca ile başlıyoruz. Yedi gündür Saraçhane’de olduklarını belirten Karaca, neden daha farklı bir eylem şekli geliştirmediklerini, Gezi Parkı direnişi sonrası gelişen park kültürünün etkisinde olup olmadıkları sorumuzu şöyle cevaplıyor:
“Eylem yerini Belediye belirlemiştir ve Saraçhane, Gezi Parkı gibi olayların olmadığı İstanbul’daki parklarımızdan biridir. Biz buraya Allah rızası için geldik ve sadece eylemlerimizle Mısır, Suriye ve diğer Müslüman ülkelerdeki kardeşlerimize yardım amaçlı (namazlarımızla, dualarımızla) toplanıyoruz.
''Her akşam burada saat 20.00-20.30 gibi toplanıyoruz ve gece yarısına kadar hatta bazen sabaha kadar tecvid namazlarımızla sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.
''Bugün yaptığımızın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık. Bugün Van’dan iki otobüs kafilesi kardeşlerimiz geldi. İnşallah eylemlerimizi daha devam ettireceğiz ve sesimizi sadece Türkiye’ye değil, dünyaya duyuracağız.”
“İzin yazılarımız var”
Sorumuz üzerine ismini vermek istemeyen bir diğer görevli söze giriyor: “Gezi Parkı’nda bulunan insanlar bugün burada olmaları lazım. Gezi Parkı’nda olan, birkaç tane ağacın kesilmesiydi. Hâlbuki ayette Allah, ağaçların da insanlar için yaratıldığını söylüyor. Bizim için yaratılan her şeye değer veriyoruz, ama Suriye’de ve Mısır’da binlerce insan öldürülüyor. Ağaçlar için bir araya gelip toplanıyoruz da, insanlar için niye toplanmıyoruz.”
Saraçhane’de eylem fikrinin nasıl geliştiğini sorduğumuzda, çalışmaları başta İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) tertip ettiğini ve İHH’nın çağrısıyla diğer sivil toplum kuruluşlarının katıldığını öğreniyoruz.
Sonuçta parkta sürekli olarak bir eylemin gerçekleştirildiğini hatırlatıp polisin tavrını merak ettiğimizde Karaca, “Bizim hem belediyeden hem de Başbakanlık’tan, bütün kurumlardan izin yazılarımız var. Biz polise çay ikram ederiz, ama onlar kendi yerlerinde dururlar. Bazıları da ellerini açıp dua ederler” diyor.
“Keşke AKP ile özdeşleştirilmesek”
Saraçhane’deki kesimin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile özdeşleştirilmesi konusunda düşüncelerini sorduğumuzda, Karaca, toplanmalarının siyasetle hiçbir ilgisi bulunmadığını söylüyor.
Söze yeniden giren ismini vermek istemeyen görevli ise, “İnsanlarda ‘AKP buna destek veriyor’ izlenimi yaratmaya çalışıyorlar.
Hâlbuki böyle bir şey yok. Burada AKP’liler olabilir. Ama benim gibi buradaki yüzlerce insanın AKP ile hiçbir ilgisi yok.
Biz buraya sadece Adeviyye’deki insanlara destek için geliyoruz. Ne yazık ki AKP ile özdeşleştiriliyoruz. Keşke böyle olmasaydı.
Keşke hiçbir siyasi lider çıkıp burası hakkında konuşmasaydı. Keşke sadece sivil toplum örgütleri çıkıp konuşsaydı” diyor.
“Suriye’de de Mısır’da da savaşmamız lazım”
Saraçhane’de devam eden eylemin uluslararası bir meseleden kaynaklandığını belirtip, hangi aşamada sonlandırılacağını sorduğumuzda ise, devreye ismini vermek istemeyen ikinci bir görevli giriyor.
“Sadece Suriye’de 1300 insan öldüğünde değil, bizim her zaman böyle olabilmemiz lazım. Bizim birebir Mısır’a gidip Sisi ordusuna karşı taraf olmamız lazım. Suriye’de Esed’e karşı silahlanma anlamında onlarla savaşmamız lazım.”
“Mesele sadece 'Allah, Allah' diye bağırmak değil”
Eklemek istedikleri bir şey olup olmadığını sorduğumuzda ismini vermek istemeyen ilk görevli; dünyanın birçok yerinde Müslümanların öldürüldüğünü, bu nedenle meselenin sadece “Allah Allah” diye bağırmak olmadığını söylüyor. Saraçhane’ye gelen kesimin de çoğunluğunun “bilinçsiz” olduğunu belirtiyor.
Saraçhane Parkı’na gelenlerden bahsettiğinden emin olmak istediğimizi sorduğumuzda, “Evet. Buraya gelenlerin çoğu A partisinin veya B partisinin yöneltmesiyle geliyor. Hâlbuki Müslüman kimliğiyle gelmeleri gerekir. Orada ölenler Müslüman olmasa bile, sen Müslüman olduğun için onlara sahip çıkman lazım” diyor.
“Her kesimden insan gelip destek olmalı”
Biz görevlilerle konuşurken, Saraçhane Parkı’nda toplanan sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Suriye ve Mısır Halkıyla Dayanışma Platformu, Fatih Camii’nden başlayan bir yürüyüş gerçekleştiriyor.
Bu yürüyüşün sonlanmasıyla parka gelen kitleden iki genç kadınla konuşmak istiyoruz.
Katılımcı olarak burada olma amaçlarını sorduğumuzda, “Dikkat çekmek istediğimiz konu; dünyayı, zalimlerin yaptığı zulme karşı uyarmak. Yani ‘siz bugün ses çıkarmazsanız, yarın bunlar sizin de başınıza gelebilir’ mesajını vermeye çalışıyoruz” diyor Hilal Tanyıldızı.
AKP ile ilişkilendirilmekten ne hissettiklerini soruyoruz. AKP ile bir tutulmalarını anlamsız bulduklarını belirten Ahsen Büşra Dilipak,“Bu bir insanlık meselesi. Sonuçta yurtdışında, farklı bir milletin insanları ölüyor ve biz oradaki çocuklar için destek vermeyi nasıl siyasetle bağdaştırabiliriz. Tabii ki her kesimden insan gelip burada destek vermeli” diyor.
Saraçhane – Gezi Kıyaslaması
Saraçhane’deki eylemin başlamasıyla Saraçhane ve Gezi parkları kıyaslaması birçok medya organında yapılıyor, bu Saraçhane'de de konuşuluyor.
Gezi Parkı’nda çok farklı kesimlerin bir arada bulunması her ne kadar çelişki gibi görünse de, bu farklı kesimlerin kimliklerinden taleplerine kadar hemen her konuda farklılaşması çelişki olmadığını ve sadece birtakım ortak paydalarda buluştuklarını gösteriyordu.
Saraçhane’de ortaya çıkan tek kimliğin İslam olduğunu görüyoruz. Özellikle görevli ekibin makul ve kimi açıdan kapsayıcı söylemleri olsa da, kendi içlerinde sürekli olarak “insan olmak vs Müslüman olmak” ikileminin söylemlerine de yansıması dikkat çekiyor.
Bu ikilemin aşılamaması, Saraçhane’yi Gezi’ye göre çok daha homojen bir yapı haline getiriyor. Bu da olası bir kıyaslamanın pek de sağlıklı olmayacağını gösteriyor. (BK-MA/HK)