Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 621.haftada 1995’te öldürülen Rıdvan Karakoç için için bir aradaydı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları Rıdvan Karakoç’un dosyasındaki 22 yıllık hukuksuzluğun son bulmasını istediler. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da eyleme katıldı.
Karakoç: Bana bir ağabey, kardeş, yoldaş borçlular
Karakoç ailesi adına Hasan Karakoç konuşma yaptı.
“22 yıldır buradayız. Karşımızdaki kör, sağır bir duvar gibi. Benim ağabeyimi, bizlerinin kardeşini, oğullarını insanlık dışı bir vahşetle katlettiler.
“Biz şanslıyız ki cenazemizi bulabildik. Buradaki ailelerin böyle bir şansı bile olmayanlar var. Dönemin başbakanı bizimle konuştu ve faillerin bulunacağı sözünü verdi.Bizi kandırmış.Bu sadece bizim duygularımızla oynamaktı.
“22 yıldır bu mücadeleyi veriyoruz. 22 yıl sonrada kayıplarımız, failleri bulunmadıkça burada olacağız.
“Devlet katilleri saklıyor. Ben buradan söylüyorum, bana bir ağabey, kardeş, yoldaş borçlular. Alacağımız var. Bizlerin gençliğini, ömrünü aldılar. Asla vazgeçmeyeceğiz ve pes etmeyeceğiz. Yalvarmayacağız. Yarınki nesiller için dik duracağız. Elimizden ne geliyorsa yapacağız”
“Anayasa değişikliğine hayır”
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan sanatçı Nur Sürer okudu. Açıklamada Anayasa referandumuna dair şu ifadeler yer aldı:
“Bu topraklarda gerçek anlamda kuvvetler ayrılığı olmadığı için, yargı bağımsızlığı olmadığı için, hukuk yerine keyfiyeti esas alan siyasal bir rejim olduğu için biz 621 haftadır Galatasaray’dayız.
“Demokratik bir rejim için kuvvetler ayrılığının, denge denetleme mekanizmalarının ve yargının bağımsızlığının vazgeçilmez olduğunu en iyi bilenleriz. Bu nedenle iktidarın gücünü sınırlayan, yurttaşın hak ve özgürlüklerini devlet karşısında koruyan demokratik bir anayasal rejimin inşası talebimizi her fırsatta dile getiriyoruz.
“Bu talebimizi görmezden gelen iktidarın anayasa değişikliği ile bize getirdiği teklif ise denge denetleme mekanizmaları olmayan ve kuvvetlerin tek elde birleşmesi esasına dayanan ‘kuvvetler birliği hükümet sistemi’dir. Bu Türkiye’de fiilen mevcut olmayan kuvvetler ayrılığı ilkesinin resmen de ortadan kalkması demektir. Hak ve özgürlük mücadelesinin önemli kazanımlarından olan ‘Hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa da yoktur’ ilkesi anayasacılığın en temel teorisidir. Bu evrensel teoriye aykırı olarak tüm gücü ve yetkiyi denetimsiz bir biçimde tek elde toplayarak bizi hak ve özgürlüklerimizden, toplumsal barış ve huzurdan, demokrasiden ve kayıplarımızdan uzaklaştıracak olan bu anayasa değişikliğine hayır diyoruz.”
Rıdvan Karakoç’un hikayesi
Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Karakoç ‘Oğlumu Kaybedenler, onu kaybeden siyasi iklimi yaratanlar hesap versin” diyen Cumartesi annelerinden biriydi. Oğlunun faillerinin bulunduğunu göremedi. Aralık 2016’da hayatını kaybetti.
Açıklamada Rıdvan Karakoç’un hikayesi şöyle anlatıldı:
“Asiye Karakoç’un otuz dört yaşındaki oğlu Rıdvan Karakoç İstanbul’da yaşıyordu. 90’lı yıllarda Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürütmesi, aynı zamanda Kürt sanatı ve kültürünü tanıtmayı ve paylaşmayı amaçlayan Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında da yer alması nedeniyle polisin takibindeydi. 1994 yılında gözaltına alınan bir kişinin ifadesi doğrultusunda hakkında önce yakalama kararı çıkartıldı. Sonra, arama kararı gıyabi tutuklama kararına çevrildi.
“Rıdvan Karakoç’u arayan polis, ailesinin evini abluka altında tutuyordu. Sık sık evi basan polisler aileye ‘Rıdvan gelip teslim olmazsa biz bulur öldürürüz!’ diyorlardı.
"Evine gidemeyen Rıdvan, ailesi ve avukatı ile düzenli olarak haberleşiyordu. Bu haberleşme 15 Şubat 1995 tarihinden sonra kesildi. Aynı tarihte Karakoç Ailesi’nin evindeki polis ablukası da kalktı ve ev baskınları son buldu.
“Rıdvan’ı arayan Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkar edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları üç ay boyunca ‘Bizde yok’ cevabını verdi.
“Gözaltında kaybedilen oğulları Hasan'ı arayan Ocak Ailesi, 1995 Mayıs ayında Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen Rıdvan'ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını buldu. Böylece işkence ile öldürülmüş Rıdvan Karakoç'un bedeninin 02 Mart 1995 tarihinde Beykoz’da ormanlık alana atıldığı gerçeği açığa çıktı. Onun gözaltına alındığını gösteren işaretler, polisin işkence yöntemlerinin uygulandığına dair izler olmasına rağmen, Rıdvan'ın cansız bedeni ‘kimliği meçhul kişi’ olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildi.
“3 Haziran 1995 tarihinde Rıdvan'ın mezarına ulaşan Karakoç Ailesi onu bulunduğu yerden alarak Gazi Mahallesi Mezarlığı’na tekrar defnetti.
“Karakoç Ailesinin etkin soruşturma yapılarak hakikatin açığa çıkartılması ve faillerin yargılanması talebi 22 yıldır karşılıksız kaldı. Beykoz Savcılığı’nın açtığı 1995/805 esas sayılı soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında hiçbir işlem yapılmadı.”
“Rıdvan Karakoç kaybedildiğinde; İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay’dı. İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’di. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’ydu. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’ydi. Başbakan Tansu Çiller’di. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di.” (NÖ/BK)