İtalyalı çizer Manuel Fior’un sulu boya çizimleri ile İtalya - Norveç - Mısır üçgeninde geçen “modern bir aşk hikâyesi” üzerinden tercihlerimizin yaşamımıza etkisini anlattığı çizgi romanı “Saniyede beş bin kilometre”, Baobab Yayınları’ndan Doğan Şima çevirisiyle okuyucularıyla buluştu.
2011 yılında Uluslararası Angoulême Çizgi Roman Festivalinde Yılın En İyi Çizgi Romanı ödülüne layık görülen eser Lucia ve Piero arasındaki gelgitli ilişkiyi okuyucuyu zaman ve mekânda yolculuğa çıkararak anlatırken aynı zamanda arayış içerisinde olan bir neslin portresini çiziyor.
“Asla tam anlamıyla buralı olamayacağız ama gidince, terk ettiğimiz yere ait olmayı da bırakıyoruz”
Lucia’nın Piero’nun İtalya’daki evinin karşısına taşınmasıyla başlayan ilişkileri yıllar sonra aynı yerde son bulur. Geçen yıllarda araya giren Mısır - Norveç arası beş bin kilometre ve bir saniyelik telefon gecikmesi ile verilen/verilemeyen kararlar ikilinin ilişkisini farklı bir yolculuğa sürükler. Aynı yerde başlayan hikâye, farklı yolculuklarla aynı yerde biter. Ancak birlikte geçirdikleri zamanın hatırası kalır.
Renkler ve Saniyede beş bin kilometre
Zaman ve mekânı beklenmedik şekilde atlatan Fior hikâyeyi beş bölüme ayırıyor. Bir anıda yolculuğumuzu tamamladıktan sonra yeni anının hangi zamanda ve nerede başlayacağını bilmeden diğer bölüme geçiyoruz. Tıpkı hafızamızda geçmişe gitmek gibi.
Fior, hikâyedeki her geçişte farklı tonlarda renkleri hâkim kılıyor. İtalya'da ilişkinin ilk başladığı gençlik yıllarının isyankâr limon sarısından bir anda hüzünlü bir maviliğe ya da Mısır’da bir tren yoluculuğunda görülen kırmızı bir rüyanın içine düşebiliyoruz.
Sanatçının etkileyici senaryosunun dışında kullandığı bu renk paleti ve sulu boya tekniği, karakterlerin ruh halini oldukça başarılı biçimde yansıtıyor. Öyle ki hiç konuşmanın olmadığı sayfalarca panel* arasında geçiş yaparken karakterlerin ne hissettiğini o an ne düşündüğünü anlayabiliyoruz. Bu da başarılı bir çizgi romanın süper gücü zaten.
Hiç şüphesiz kitabı bir kez okuyup bitirdikten hemen sonra sadece görsellerine bakmak için tekrar sayfalarını çevirmeye başlayacaksınız.
Hikâyenin ana kahramanları olmalarına rağmen Piero ve Lucy'nin (komşu kızı Lucia’ya samimi olanlar Lucy diyebilirdi, biz de artık diyebiliriz) yüz yüze etkileşime girdikleri anlara da çok az tanık oluyoruz. Hikâye çoğunlukla iletişim kurmalarının tek yolunun telefon ya da mektup olduğu, birbirlerinden çok uzakta oldukları zamanlara odaklanıyor.
Bu noktada tüm çizgi romanda Fior’un paneller arasındaki gutterların* mesafesini açık tutması hem bilinçli bir tercih hem de çizgi roman okuyucularına en baştan verilen bir mesaj: Bu çizgi romanda mesafeler var.
“Saniyede beş bin kilometre” her ne kadar hatıralar arasında dolaşan bir aşk hikâyesi gibi görünse de zamanın bize nasıl acımasız davranabileceğine, öfke ile verilen ufak bir kararın ya da söylemeye cesaret edemediğimiz her bir sözün etkisini fırça darbeleri ile yüzümüze vuruyor.
Manuel Fior Hakkında1975 yılında İtalya'nın Cesena şehrine doğan Manuele Fior, 2000 yılında Venedik'te mimari eğitimini tamamladı. Ardından Berlin'e taşınan Fior, 2005'e dek burada mimar, çizer ve illüstratör olarak çalıştı. Avant Verlag yayıneviyle çalışmaya, 2001'de birçok İtalyalı çizeri bir araya getiren Plaque dergisiyle başladı. Kendi yazıp çizdiği çizgi romanlarıyla birçok ödül elde eden Fior'un en önemli eseri, hem Fransa hem İtalya'da en önemli çizgi roman ödülünü kazanan Saniyede beş bin kilometredir. Manuele Fior'un illüstrasyonları ise aralarında New Yorker, Le monde, Vanity Fair ve La Repubblica'nın da olduğu birçok önemli gazete ve dergide yayınlanmıştır. Manuele Fior şu an Paris'te yaşıyor. | |
(YK)
*Panel: Çizgi romanın her bir karesi.
**Gutter: Paneller arasında bırakılan boşluk