Davada, suçlulukları hakkında kesin kanıt bulunan kişilerin izlerinin kaybettirildiğini vurgulayan İnsan Hakları Derneği (İHD), yaşam hakkının korunmasından yana olan, işkenceye karşı duran herkesi yarın (Perşembe) Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde saat 10.00'da yapılacak duruşmayı izlemeye çağırdı.
İHD, sanık Süleyman Sinkil hakkındaki tutuklama kararının yerine getirilmesini; işkencenin ortadan kaldırılması için önleyici tedbirlerin bir an önce alınmasını istedi.
Sanıklar bulunamıyor, tebligatlar ulaşmıyor
Sanıkların, sanık avukatlarının ve kurumların davayı zaman aşımına götürmek istediğini savunan İHD, şu gelişmeleri bu görüşüne gerekçe gösterdi:
* Sanıklardan Süleyman Sinkil'in emekli olup Denizli'ye yerleştiği biliniyor. Hakkında tutuklama kararı var. Ancak bir yıldır tutuklama kararı uygulanmıyor.
* İbrahim Dedeoğlu ve Hasan Cavit Orhan, son üç duruşmaya katılmadılar. Avukatları istifa etti. Avukatın istifa ettiğine dair dilekçenin kendilerine tebliğ edilmesi gerekiyor. Ama henüz tebligat yapılamadı.
* Tebligat aşamasında İbrahim Dedeoğlu 14 Aralık 2003'de emekliye ayrıldı. Mahkeme Dedeoğlu'nun verdiği en son adrese tebligat çıkardı. Ancak verilen adreste tanınmadığı için tebligat iade edildi. Emniyet Müdürlüğü, mahkemenin isteği üzerine emeklilik için gösterdiği adresi verdi. Bu adrese yapılan tebligat yine geri döndü. Çünkü Dedeoğlu verilen adreste de tanınmıyordu.
* Mahkemenin Emniyet Müdürlüğü adresine tebligat gönderdiği Hasan Cavit Orhan, Emniyet Müdürlüğünden ayrılıp başka kuruma gittiği için tebligat geri döndü. Hangi kuruma gittiği ise belirtilmedi. En son ev adresine yapılan tebligat, evden ayrıldığı için yine iade edildi.
"Tutuklama kararı alınabilir"
İHD ayrıca, sanıklar hakkındaki tutuklama kararlarının uygulanmasını ve gıyabi tutuklama kararlarının çıkartılmasını da istedi:
* Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun "Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme: Maznunun tevkifini mucip haller" üst başlığı altında yer alan 104. Maddesi, "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin kaçma şüphesini uyandıracak vakıalar bulunması durumunda" tutuklanabileceğini hükmetmektedir.
* Aynı maddede soruşturma konusu olan suçun, kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi veya sanığın ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi durumunda bu halin var sayılabileceği belirtilmektedir.
Birtan Altunbaş davası:
Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Bölümleri öğrencisi Birtan Altunbaş, 09 Ocak 1991'de, okul çıkışında, jandarma ve polisin ortaklaşa operasyonu ile gözaltına alındı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nin gözaltında tuttuğu Altunbaş, 17 Ocak 1991'de "gözaltında kalp krizi geçirdi, öldü".
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nin (GATA) muayene bulgularına göre ölüm olayı, gözaltının yedinci günü yani 15.01.1991'de gerçekleşmiş ve cenazesi, polisler tarafından büyük bir gizlilik içinde memleketine götürülerek ailesine teslim edilmişti. Kamuoyunun ölüm olayını öğrenmesi ise sonraki günlerde İHD Ankara Şubesi'nin takibi ile oldu. (BB)