Fotoğraf: HDP
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, haftalık Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi:
“İstanbul İl Eşbaşkanımız ve eski Şırnak Milletvekilimiz Ferhat Encü’ye tokatla saldırıldı. Hasta mahpusların ailelerinin adalet nöbetine, annelere saldırıldı. Onlarla dayanışma içinde orada olan gençlere saldırıldı. Bütün bu saldırıların amacını biliyoruz. Bu iktidar şiddet ve savaş politikalarıyla, gerilim ve nefret politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Önünde en büyük engel olarak gördüğü demokratik mücadele kararlılığına da en sert şekilde saldırmayı ayakta kalmanın bir çaresi ve yolu olarak görüyor. HDP’nin bu iktidara kaybettirme gücünün farkındalar. O nedenle saldırılar pervasızlaşıyor ve sürekli yeni boyutlar kazanarak devam ediyor.
Saldırıyı protesto etmek ve buna dair bir açıklama yapmak için dün Kadıköy ilçe binamızın önünde bir araya gelmeyi kararlaştırmıştık. Eş Genel Başkanlar olarak ben ve Pervin Buldan, milletvekillerimiz, bileşen partilerimiz, ittifak güçlerimiz ve demokrasi çevrelerinin temsilcileri orada buluşacaktık. Oraya gitmeye kalktığımızda gördük ki bütün yollar abluka altında, bütün yollar kesilmiş. Binlerce polis yığılmış. Panzerler, çeşitli polis araçları orada gerçek bir abluka yaratmış. Bu abluka, bu düzenin bizatihi sembolüdür.
İktidar, bizlerin kararlılığından korkuyor. Demokratik siyasette ısrarımızın yarattığı büyük güçten korkuyor. Bu rejimin inşasını durduracak olma irademizden korkuyor. Geleceği demokrasi, adalet ve barış üzerine kurma kararlılığımızdan, ısrarımızdan korkuyor.
Kürt düşmanlığı üzerine kurulan bütün iktidarlar kaybetti, bu iktidar da kaybedecek. O nedenle uğraşmaları boşuna, kazanamayacaklar. Karşılarında mücadele birikimi ve kararlılığı defalarca sınanmış, her seferinde de bu sınavdan yüzünün akıyla çıkmış Kürt halkının direnci var, Kürt halkının Türkiye’deki bütün halklarla ortak mücadele kararı var. Bu nedenle kazanamayacaklar. Bu nedenle kaybedecekler.
İmralı’da Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağır ve mutlak tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Ortada ağır bir hukuksuzluk var. Bu hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk açısından böyledir. Savaş politikalarının ve çözümsüzlüğün derinleşmesi ile tecrit arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bu ağır hukuksuzluğa son verin. Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine, çözüm ve barış isteyen bütün çevrelere de çağrımız şudur: Bu ağır tecride ortak bir sesle karşı çıkalım.
Demokrasi ittifakını oluşturmak kongre kararımızdı. Bu yönde çalışmalarımızı sürdürdük ve bu çalışmaların somut sonucu olarak Emek ve Özgürlük İttifakı’nı kurduk. Şimdi bu ittifakı büyütmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu ülkeyi seçeneksiz bırakmamak konusunda kararlıyız. Ne mevcut rejime ne de eski sistemi rötuşlarla devreye sokmak isteyen restorasyoncu yaklaşımlara mahkumuz. Hayır, bir başka seçenek var. Başka bir Türkiye mümkün, başka bir hayat mümkün; o da bizim kurduğumuz 3’üncü yoldur.
Bütçe görüşmelerini izlediniz. Bu iktidarın getirdiği bütçenin bir sömürü talan ve savaş bütçesi olduğunu; Saray ve yandaşa rant bütçesi olduğunu gördünüz. Bizler ise buna karşı her alanda güçlü öneriler sunduk. Milletvekillerimiz Komisyonda ve Genel Kurulda hem bu savaş, sömürü ve talan bütçesini teşhir ettiler hem de HDP’nin geleceğe nasıl bir vaat ile yürüdüğünü her alanda örneklerle, somut önerilerle ortaya koydular. Bizler Türkiye’de en güçlü programa, fikriyata ve mücadeleye sahip olan partiyiz. Fikriyatımız güçlü, mücadelemiz güçlü, irademiz güçlü. O nedenle gelecek dönemi de kuracak olan asıl merkez biziz, bizlerin kuracağı büyük demokrasi ittifakıdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu krizden çıkışının tek formülü de ilan ettiğimiz bu programlardır. (AS)