IMF politikalarının çöktüğünü, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik krizin de bu durumu kanıtladığını anlatan Çakar, Makine Mühendisleri Odası adına yaptığı yazılı açıklamada, rant ekonomisi yerine üretim ekonomisinin hayata geçirilmesini istedi.
Çakar açıklamasında, İstanbul Sanayi Odası'nın araştırma sonuçlarına ve Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği'nin açıkladığı Kalkınma Programı 2002 Raporu verilerine yer verdi.
"Yıllardır uygulanan neo liberal politikaların ülkemizi nereye sürüklediğini görmek için iki veriye bakmak yeterli olacaktır" denilen açıklamada şu noktalara dikkat çekildi:
İstanbul Sanayi Odası'nın yayımladığı araştırma raporunu sonuçlarına göre;
* Türkiye sanayisi 2001 yılından bu yana en kötü dönemini yaşıyor.
* Sanayide çalışan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 5.7 oranında azaldı.
* Sanayi kuruluşlarının 1992 yılında 20 trilyon 159 milyar lira olan net karı 2001'de 5 trilyon 589 milyar liraya düştü.
* Üretimden kaynaklanan gelirler düştü, sermaye karlarının büyük oranı rant gelirleri ve faiz gelirlerinden elde ediliyor.
* Sanayicinin önündeki en önemli engel, iç piyasanın daralması.
* Bu veriler IMF programını sürekli olarak savunarak siyasal iktidara destek veren sermayenin gerçekleri görmesi gerektiğini göstermektedir.
Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği'nin açıkladığı Kalkınma Programı 2002 raporuna göre;
* Türkiye, eğitim, sağlık, gıda, kadın ve çocukların durumu, okuryazarlık gibi göstergelere göre 173 ülke arasında geçen yıla göre üç sıra geriledi.
* Türkiye, yaşam standardı, politik-sosyal koşullar, okuryazar oranı ve eğitim durumu, yaşam beklentileri ile kişi başına gelir ve gelir dağılımı kriterlerinin esas alındığı insani gelişmişlik düzeyi sıralamasında "Orta gelişmişlik düzeyi" grubunda yer aldı.
* Türkiye'de; sendikalaşma oranı yüzde 22, toplam nüfusta okuma yazma oranı yüzde 85.1, okur yazar olmayan nüfus yüzde 14.9. Kadınların okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 14.6.
* Türkiye'de sağlıklı içme suyuna ulaşamayanların oranı yüzde 17. Beş yaşın altında yeterli beslenemeyenlerin oranı yüzde 8.
* Günde 1 dolar ile geçinen nüfus yüzde 2.4; günde 2 dolar ile geçinen nüfusun oranı ise yüzde 18.
* Kamu harcamalarının yüzde 2.2'si eğitime, yüzde 3.3'ü sağlığa, yüzde 4.9'u askeri harcamalara ve yüzde 10.6'sı ise borç ödemelerine ayrılıyor. AR-GE (araştırma-geliştirme) payı yüzde 0.5. Her 1 milyon Türkiyeliye 303 araştırma düşüyor.
* Türkiye'de en fakir yüzde 10'luk kesim gelirden yüzde 2.3, yüzde 20'lik kesim ise yüzde 5.8'lik pay alırken, en zengin yüzde 10 gelirin yüzde 32.3'ünü, yüzde 20'lik kesim ise yüzde 47.7'sini alıyor.
Küreselleşme ve neo liberal politikalar
* Küreselleşme ideolojisi ile özellikle 1980'li yıllardan itibaren uygulanan neo liberal politikalar ülkemizde emekçi kesimleri eğitimden, sağlıktan ve sosyal güvenceden yoksun bıraktı.
* Siyasal iktidarlar uyguladıkları bu politikalarla, ülkemizi yeniden yapılandıran emperyalist güçler IMF, DB istekleri doğrultusunda sanayiimizi de çökme noktasına getirdi. Tüm ekonomik sektörler gibi sanayi de küreselleşmeden büyük çapta etkilendi, merkez ülkelerdeki teknoloji ve bilgi üretimi, çevre ülkelerdeki klasik sanayi üretimini taşeronlaştırdı. Kamu harcamalarına baktığımızda en temel ihtiyaçlar olan eğitim ve sağlığa ayrılan paylar kısıtlanmışken askeri harcamalar ve faiz ödemelerinin yüksek olduğu görülüyor.
* Yıllardır uygulanan ekonomik politikalar sonucunda ülkemiz borçlarını zor döndüren bir ülke konumuna getirildi, sosyal devletin vermesi gereken hizmetlere ayrılan paylar düşürüldü, bu alanların özelleştirilmesi sağlandı.
* TMMOB Makina Mühendisleri Odası olarak yıllardır gerçekleştirdiğimiz sanayi kongrelerinde ülke sanayisini incelemiş, karşılaşabileceğimiz sorunları tespit edip çözüm önerilerimizi ilgililere ve kamuoyuna aktarmıştık.
Siyasal kriz ve IMF programının çöküşü
* Ancak bağımsız, demokratik, üreten sanayileşen bir Türkiye için önerilerimize duyarsız ve ilgisiz davranan siyasal iktidarlar dün olduğu gibi bu gün de IMF / DB politikalarını hayata geçirmek için art arda niyet mektupları veriyor. Çökmüş IMF programları için ülkemiz laboratuar olarak görülüyor. Son günlerde yaşanan siyasal kriz de aslında uygulanan IMF programının çöktüğünü gösteriyor.
* Üretim ekonomisinin hayata geçirilmesi için yıllardır yürüttüğümüz mücadeleye karşı siyasal iktidarlar rant ekonomisini savunarak halkımızı yoksulluğa ve açlığa mahkum etti.
* Bu gidişe dur denmesini ve geçmişte kongrelerimizde önerdiğimiz politikaların hayata geçirilmesini, IMF / DB politikalarından derhal vazgeçilerek halkın ihtiyaçlarına cevap verecek sosyal devlet yapılanmasının hayata geçirilmesini talep ediyor, önerilerimizi bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz.
Öneriler
* Ülkelerin kalkınmasında sanayileşme en önemli kriterlerden biridir. Bugün de Türkiye'nin gelişmiş bir ülke olması; sanayileşmede izlenecek doğru politikalardan, teknolojide yenilikçi çalışma ve AR-GE' den geçmekte, kaynakların doğru ve etkin kullanımı ile yatırımların ülke boyutunda gerçekleştirilmesiyle mümkün olacaktır.
* Gümrük Birliği Anlaşması sonrasında sanayide ihracatın ithalatı karşılama oranı azalmış, Türkiye ekonomisinin belli mallardaki rekabet gücü, AB karşısında önemli ölçüde gerilemiştir. Sanayide yapısal dönüşümler gerçekleştirilmelidir.
* Korumacılık oranlarının düşürülmesi, önemli ihracat sektörü olan tekstil - konfeksiyonda bile krizin yaşanmasına neden olmuş, atıl kapasite ve artan maliyetlerle bu sektörde bunalım derinleşmiştir. Tek taraflı anlaşmaların Türkiye sanayiine zarar vereceği bir kez daha ortaya çıkmış, bu anlaşmalardan vazgeçilmelidir.
* Teknolojinin hızla geliştiği bu dönemde, Türk sanayiinin ayakta kalabilmesi ve rekabet gücünü arttırabilmesi, yeni teknolojileri kullanabilir ve üretebilir hale gelmesine bağlıdır. İnovasyon ve AR-GE çalışmalarına önem verilerek Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) en az yüzde 1 - 1.5'u AR-GE'ye ayrılmalıdır.
* Tüm işyerlerinin yüzde 97'sini oluşturan Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) istihdamın yüzde 52'sini, sanayi gelirinin yüzde 46'sını, katma değerin yüzde 42'sini sağlamakta, buna karşılık yüzde 26 ihracatta pay almakta, sanayie verilen kredilerin ise ancak yüzde 4'ünü kullanmaktadırlar. KOBİ'lerin ekonomik yaşamdan çekilmeye başlamasıyla, sanayi için tehlike sinyalleri belirginleşmeye başlamıştır. KOBİ'ler desteklenmeli ve mevcut sanayi işletmelerinden verimli olanların çok uluslu tekellerin eline geçmesine izin verilmemeli gerekli önlemler alınmalıdır.
* Türkiye sanayiinin bugünkü yapısı mühendislerin bilgi, beceri ve teknik gelişme düzeyini önemli ölçüde etkilemekte ve ekonomik olarak bu kesimin gücünü giderek düşürmektedir. Yatırımların azalması, mevcut tesislerin teknolojilerini yenileyememesi, AR-GE çalışmalarının yeterli olmaması, mühendisleri bir teknisyen durumuna düşürmektedir. Mühendisler meslek dışı alanlarda çalıştırılmakta veya üretiminde egemen olan teknolojinin basit kullanıcısı durumuna düşürülmektedirler. Mühendislik eğitimi çağdaş düzeye getirilmeli, mühendislerin ülke sanayisine katkıda bulunabilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.
* Sanayide planlamanın özendirici, yönlendirici ve sektörel bazda düzenleyici olması, kalkınmayı hızlandıracak ve sanayi ile bütünleştirecek bir düzeye getirilmesi sağlanmalıdır.
* Bütçelerin faiz ödeme öncelikli bir aktarma organına dönüşmesine son verilmeli;yıllardır kısıtlanan eğitim, sağlık, adalet ve sosyal güvenlik, altyapı yatırımları gibi sosyal ve ekonomik harcamalar ile personel ödeneklerine ağırlık verilmelidir. Kamu tarafından sağlanan, her kademedeki eğitim ve sağlık hizmetleri parasız olmalıdır. Sağlık ve eğitim sektörüne bütçeden en az %20 pay ayrılmalıdır.
* Özelleştirmeler ve işten çıkartmalar derhal durdurulmalıdır. "Kaynak yaratma" adı altında ülkemizin bağımsızlığı, gelişmesi ve geleceği için stratejik önemi haiz olan savunma, ulaştırma, iletişim, enerji dağıtımı , madencilik, kentsel hizmetler, tarım vb. sektörlerdeki KİT'leri bile satmayı öngören politikalar derhal terk edilmelidir (BB)