SHU Derneği'den Mahmut Akkın, açıklamada iddiaların araştırılması sırasında köyde kalan çocukların ve çalışanların haklarının yok sayıldığını, kolluk güçleri, adli ve idari makamlar ve medyanın bu süreçte yasal ve etik davranmadığını söyledi.
Gelişmeleri, olayların başladığı günden itibaren özetleyen Akkın'a göre tüm süreç "çocuk köyü sistemi ve çalışanları tasfiye etmeye" yönelikti.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Çocuk Köyü sistemi
Barbaros Çocuk Köyü, Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı İzmir Şubesi ve SHÇEK arasında düzenlenen protokol ile 5 Aralık 1997 tarihinde İzmir-Urla'da hizmete açılmıştır.
Barbaros Çocuk Köyünde düzenlenen protokol doğrultusunda 0-18 yaş arası 81 korunmaya muhtaç çocuk,yatılı bakım hizmeti almaktadır. Barbaros Çocuk Köyünde her çocuğun bir evi, annesi, ve diğer sekiz çocuktan oluşan kardeş birlikteliği çocuk köyünde uygulanan "ev bakım sisteminin" temelini oluşturmaktadır.
Çocuk köyü müstakil dokuz evden oluşmaktadır. Her evde farklı yaş ve cinsiyetlerde 9'ar çocuk ve bu çocuklarla 24 saat birlikte yaşayan bakıcı anne bulunmaktadır. Bakıcı anneler protokole göre 24 yaş ve üzeri en az lise mezunu ve hizmet içi eğitim almış evli olmayan bayanlar arasından seçilir.
Anne ev içerisinde toplumumuz aile yapısı içerisindeki "annelik rolünü" üstlenir; çocuğunun beslenme barınma eğitim ihtiyaçlarını karşılar, yakın çevredeki okullarda eğitim görmelerinin takibini yapar. Çocuklar çevrenin sosyal yaşamına katılırlar. Yaklaşık 130 ülkede 450 civarında çocuk köyü uygulaması bulunmakta olup Barbaros Çocuk Köyü, Türkiye Korunmaya Muhtaç Vakfı tarafından inşa ve tefriş edilerek, düzenlenen protokol doğrultusunda bir pilot uygulama olarak günümüze gelmiştir.
Halen Barbaros Çocuk Köyünde korunma ve bakım altında olan 81 çocuktan 33 'ü kız ve 48'i erkek olup, kız çocuklarından 12 si erkek çocuklarından 20 si 13 ve üzeri yaş grubunda bulunmaktadır.
Olayların gelişim süreci
25 Ocak
Sabah 8:30 itibarı ile 10 çocuk Jandarma birimleri tarafından çok gizli bir soruşturma yürütüldüğü söylenerek alınmak istenir. Kuruluş müdürünün ısrarı ile bir Sosyal Hizmet Uzmanı eşliğinde Urla İlçe Jandarma'ya götürülen çocuklar öncelikle kuruluş görevlisi ile irtibatları kesilerek ayrı odaya alınır ve sorgulanır.
Bu sorgulama yaklaşık saat 22:00 kadar devam eder. Sorgulamada 1992 doğumlu bir erkek çocuk ve yaşları 15-17 arası değişen dokuz kız çocuk vardı.
Sorgulamada başta Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Sözleşmesi (ÇHS) ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemeleri Kanunu'nda çocukların yargılanmasını öngören hükümleri başta olmak üzere uluslar arası ve ulusal mevzuata aykırı davranılmıştır.
26 Ocak
Kuruluş müdürü, Doktor ve SHU sorguya alınır ve aynı gün öğle saatlerinde suçlamanın ne olduğu bilinmeden bu kişilerin açığa alındığı bildirilir. Kuruluş müdürünün oğlu Rasim Tunce, kuruluş hizmet alımı personeli Cengiz Dilek, Vehbi Yiğit, Urla'lı Yiğit Öz ve Barbaros Köyünden Evren Coşkun gözaltına alınır. Çocuk köyünden ise dört erkek çocuk tedbir kararı ile gençlik merkezine gönderildiler.
27 Ocak
Açığa alınan müdür, Doktor ve SHU'nun köye girişlerinin yasaklandığı bildirilir ve kuruluş müdürü gözaltına alınır, Rasim Tunce ve Cengiz Dilek serbest bırakıldılar. Aynı gün Genel Müdürlükçe idari soruşturma için görevlendirilen 2 müfettiş Barbaros Çocuk Köyüne geldiler.
30 Ocak
Pazar günü öğleden önce Urla Cumhuriyet Savcısı Murat Gök; beraberinde Jandarma, 1 doktor ve bir ebe ile köye gelerek,kuruluş çalışanlarına 16 çocuğun isminin bulunduğu bir liste vererek bu çocukların ifadelerinin alınmasını sağlama amacı ile bir odada toplanmaları talimatını vermiştir. Görevlilerden masa lambası veya projektör benzeri bir malzeme istenmesi sonucu olayın ifade alınması değil, çalışanlarda ve çocuklarda bekaret kontrolü olabileceği izlenimi oluşmuştur.
Çocuklar isim listesine göre doktor yanına alınarak, çocukların istemleri dışında beden dokunulmazlıkları hiçe sayılarak bekaret kontrolü yapılması uygulamasıyla karşılaştılar. Çocukların itirazlarını kuruluş Sosyal Hizmet Uzmanına aktarmaları sonucu bu itiraz savcıya iletildiğinde Savcı mahkeme kararı olduğu ve gerekirse zorla bu muayenenin yapılacağını ifade edilir.
Bu zorunluluk sonucu yaşları 11-18 arasında değişen ikisi erkek 16 çocuk ağlayarak muayeneden geçirildiler. Ertesi gün basın organlarında "çocukların çoğu bakire değil" gibi infial yaratacak gerçek dışı bilgiler yer almıştır.
Zaten istemleri dışında bekaret kontrolünden geçirilerek travma yaşayan çocuklar savcının ifadesi ile ikinci bir travma yaşamalarına ve Çocuk köyünde yaşayan tüm çocukların tecavüz mağduru oldukları izleniminin kamuoyunda oluşmasına neden olacaktır. Bu olayın medyada çıkan "seks köleleri", "taciz köyü", "tüm çocuklar tecavüze uğramış" gibi haberlerden sonra basınında da bekaret kontrolünün bu haberleri doğruladığı yönündeki yanlış bilgilendirme , çocuklarda okula gitmek istememe, arkadaşlarıyla görüşmek istememeleri ve yaşamdan kopmalarına neden olmuştur.
31 Ocak
Barbaros Çocuk Köyünden en küçüğü 11 yaşında 8 erkek çocuk, 4 bakıcı anne, 4 hizmet alımı personeli, 4 SHU, 2 psikolog, 1 doktor ifadeleri alınmak üzere saat 16:30 itibarı ile Urla jandarmada göz altına alındılar. Kendilerine isnat edilen suç somut olarak açıklanmadı, sanık hakları bildirilmedi. Saat 21:00 de sorgulama başladı ve sabaha kadar devam etti.
Sorguda da sanıklara hangi fiille itham edildikleri bildirilmedi, soyut iddialarla ilgili olarak bildiklerini anlatmaları istendi. Avukat olarak saat 00.30 civarında İlçe Jandarma Komutanlığına gelerek müvekkiller Günay İğli ve Mehmet Savaş Pektekin ile görüşme istediği bildirildi. Günay İğli'nin ifadesi alınmıştı. Diğer sanığın ifadesi ise henüz alınmak üzereydi.
Görevlilere soruşturma evrakının CMUK 143.madde uyarınca inceleme istediği ve müvekkilin hangi fiille suçlandığını öğrenmek istediği söylendi.Jandarma görevlileri soruşturma evrakını ne sanıklara ne de avukatlarına incelttirmeyeceklerini, savcının bu şekilde talimat verdiğini, kendilerinin bu nedenle yetkili olmadıklarını söylediler. CMUK 135 uyarınca müvekkil hakkındaki suçlamanın neden ibaret olduğunun somut olarak ve oluşa göre anlatılması ve ona göre savunma yapılması gerekliliği bildirilmesine rağmen müvekkile soyut olarak köydeki taciz iddiaları ile bildiklerini anlatması istenmiş, bu iddianın somut olarak açıklanmasının istenmesi üzerine de isterse sanığın susma hakkını kullanacağı bildirilmiştir.
Sanık aleyhine olan bu durumun kamu görevlisi olan müvekkilin varsa hakkındaki iftira ve isnatlardan korunmasını engelleyeceği düşüncesi ile soyut iddia karşısında, müvekkilin bizzat tanık olmadığı ancak sonrasında diğer meslek elemanları ile birlikte anlatım üzerine hakkında tutanak tuttuğu zeka geriliği olan 14 yaşındaki U.B. ile 4 yaşındaki C.K. hakkındaki iddialara ilişkin olarak anlatımda bulunmuştur.
Kendisine başkaca soru sorulmamıştır. Jandarmanın keyfiyeti ifade tutanağına itiraz olarak not edilmiştir. Savcılık sorgusunda savcı tarafından müvekkil sanıkların hiçbirisine somut isnatta bulunulmamış, müvekkillere bildiklerini anlatmaları söylenmiştir. Tarih, olay ve isim bildirilerek bu olaylarda müvekkilin rollerine ilişkin açıklamada bulunulmamıştır. Müvekkiller hangi somut fiille suçlandıklarını dahi bilmeden sorgu hakimliğine sevkedilmişler, sorgu hakimi bu soruşturma eksikliğini fark ederek sorguya başladıktan hemen sonra evrakı isnat edilen fiillerin tek tek ve somut olarak açıklanması istemi ile savcıya iade etmiştir.
Savcı bu kez dosyada var olan ancak müvekkillere açıklanmayan iddiaların tamamı ile ilgili olarak müvekkillere isnatta bulunmuştur. Soruşturmada açıklanmayan ve doğal olarak da hakkında savunma yapılması engellenen fiillerin bir kısmı ile ilgili olarak savcı CMUK 153. madde uyarınca sanık lehine olan delilleri toplamak görevini de ihmal etmiştir. Soruşturmanın bu nedenle sanıkların tutuklanmaları amacına matuf olarak tek taraflı olarak yürütüldüğü izlenimi doğmuştur. Nitekim Saat 21:00 de sorgulama başladı ve sabaha kadar devam etti.
1 Şubat
Saat 24:00 te dört kamu görevlisi adli görevi ihmal, 7 çocuk taciz, 1 anne kötü muamele suçlaması ile nöbetçi mahkemece tutuklanmıştır. 32 saatlik bu gözaltı ve yargılanma sürecinde en küçüğü 11 yaşında olan 8 çocuk aç, susuz, uykusuz ve soğukta bekletilmiştir. Çocukların yargılanmasını öngören uluslar arası ve ulusal mevzuata aykırı ve çocuk yararı hiçe sayılarak yapılan bu muamele çocukların ciddi anlamda örselenmesine neden olmuştur. Üstelik 32 saatlik beklemeye rağmen jandarmada çocukların ifadelerine başvurulmamış, sadece yargılama sürecinde kendilerini ifade edebilmişlerdir. Tutuklananlardan Olcay Özduran, Cengiz Dilek ve Rasim Tunce İddianamede ek bir suçlama olmaksızın ikinci kez göz altına alınmıştır.
Tutuklanan çocuklara ve personele ilişkin iddialar hukuksal temeller üzerine oturtulmamış, söylentilere dayandırılarak hazırlanmıştır. Mesai bitimi (saat 17:00) İl Sosyal Hizmetler Müdürü Nazmi Taşkın,Devlet Bakanı Sn. Güldal Akşit'in talimatı ile görevden el çektirilmiş, ertesi gün mesai başlangıcında (saat 8:00) yeni İl Müdürü görevine başlatılmıştır.
2 Şubat
Bir üst mahkemeye yapılan itiraz üzerine tutuklanan 3 kamu görevlisi kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Aynı gün akşam saatlerinde İl Sosyal Hizmetler Müdürü Nazmi Taşkın, Jandarma tarafında göz altın alınmış, görevi ihmal ile suçlanarak tutuklanmış ve kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere ertesi gün serbest bırakılmıştır.
3 Şubat
Tutuklu 4. kamu görevlisi de kefaletle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Soruşturma genel olarak iddia edildiği gibi taciz-tecavüz iddiaları orijinli olarak yürütülmemiş, bu iddiaların araştırılması yerine görevlerini yapan kurum çalışanları ve kurum işleyişi hedef alınmıştır. Soruşturmanın amacının çocukları korumak olmadığı, gizli yürütülmesi gereken soruşturmada soruşturma makamlarınca sorumsuz bir şekilde demeçler dahi verilebilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Savcı bu konuda mahkemeden yayın yasağı kararı aldırabilecekken kendisi de basına konu ile ilgili infial yaratacak açıklamalarda bulunmuş daha sonra da olayların anlatıldığı kadar büyük ve önemli olmadığını açıklamıştır.
Suçlamalar
* A. Nazmi Taşkın , Sosyal Hizmetler İl Müdürü: Adli görevi ihmal
* Erdal Tunce, Çocuk Köyü Müdürü: Adli görevi ihmal suçlaması ile Buca Cezaevinde
* Olcay Özduran, Sosyal Hizmet Uzmanı: Adli görevi ihmal
* Tuncay Yılmaz, Sosyal Hizmet Uzmanı: Adli görevi ihmal
* Savaş Pektekin, Psikolog: Adli görevi ihmal
* Abdurrahim Güçlü, Doktor: Adli görevi ihmal
* K.G., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* G.A., çocuk: Taciz suçlaması ile Bergama Tutukevinde.
* G.A., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* U.B. , çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* Ş.B., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* H.Y., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* G.A., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* Ç.B., çocuk: Taciz şüphesi ile tedbir kararı alınarak köyden uzaklaştırıldı.
* Gönül Köke, çalışan anne: Kötü muamele ve tehdit suçlaması ile Buca Cezaevinde.
* Rasim Tunce, Müdürün oğlu: Taciz suçlaması ile Buca Cezaevinde.
* Cengiz Dilek, hizmet alımı çalışanı: Taciz suçlaması ile Buca Cezaevinde.
* Vehbi Yiğit, hizmet alımı çalışanı: Taciz suçlaması ile Buca Cezaevinde.
* Yiğit Öz, Urla'dan bir vatandaş: Taciz suçlaması ile Buca Cezaevinde
* Akın Akçay, Urla'dan bir vatandaş: Alıkoyma suçlaması ile Buca Cezaevinde
* Evren Coşkun, Barbaros Çocuk Köyü'nden: Taciz suçlaması ile Buca Cezaevinde
* Egemen Hasgül, Urla'dan bir vatandaş: Alıkoyma
Sonuç
Barbaros Çocuk Köyü, 1992 yılında Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı tarafında inşa ve tefrişatı yapılarak hizmete hazır hale getirilmiştir. Ancak o tarihte iktidarda olan Refah-Yol hükümeti tarafında S.O.S. Çocuk Köyleri örnek alınarak yapılan Barbaros Çocuk Köyünde misyonerlik çalışmaları olabileceği iddiası ile hizmete girmesine izin verilmemiştir.
Çocuk köyünün açılması Demokratik Sol Parti (DSP) hükümeti döneminde Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin girişimi ile mümkün olabilmiştir. Geçen sekiz yıllık süreçte çocuk köyü modelinin başarısı yazılı ve görsel medyada "Çocuk Cenneti", "Şirinler Köyü", "demokrasi köyü" gibi haber başlıkları ile takdir edilmiştir.
İzmir halkının gönüllü desteği, maddi ve manevi katkılarıyla köy bölgenin gözbebeği haline gelmiştir. Çocuk Köyünün idari işleyişi dönem içinde yapılan teftişlerde olumlu değerlendirilmiştir.
Süreç içerisinde köye gelen kaymakam, dönem içerisindeki valiler, bakanlar, milletvekilleri ve son olarak Cumhurbaşkanı'nın eşi Semra Sezer çocuk köyü çalışanlarından ve çocukların gelişim ve kazanımlarından övgülerle bahsetmişler ve bu övgüler yazılı ve görsel medyada yer almıştır.
Taciz-tecavüz iddiası ile suçlanan çocuk ve görevlerini ihmal ile suçlanan personelin sorgulanmasında uluslar arası ve ulusal yargılama ve çocukların yararının gözetilmesi ilkelerine uyulmamıştır. Çocukların örselenmemesi için koruyucu tedbirler alınmamıştır. Çocukların korunması için gerekli duyarlılık gösterilmemektedir. Çocuk Köyü uygulaması ve bu kurumun özverili çalışanlarına yönelik bir yok etme-linç girişimi söz konusundur.
Barbaros Çocuk Köyü sisteminde eksiklikler olduğu doğrudur. Tüm dünyada yaklaşık 130 ülkede hizmet veren 400'ün üzerinde çocuk köylerinde 14 yaş üzeri gençler için yine çocuk köyü sistemi benzeri yapılandırılmış kız ve erkek çocuklar için ayrı binalarda hizmet veren gençlik evleri mevcuttur.
Barbaros Çocuk Köyünde hizmete girmesinden itibaren geçen sekiz yıllık süreçte gençlik evleri açılmamıştır. Köye 7-8 yaşlarında kabul edilen çocuklarımız 15-16 yaşlarına gelmişlerdir. Sistem içerisinde gençlik evlerine geçmeleri gerekirken halen 14 yaş üzeri yedi kız, dokuz erkek gençlik evlerinin açılamaması nedeniyle çocuk köyü içerisinde yaşamaya devam ettirilmiştir.
Bu durum şu anki Bakan Gürdal Akşit'e de iletilmiş, sayın Bakan'da "Bu ihtiyacımızı biliyorum. Sayın Valimize gençlik evinin hemen açılmasının talimat veriyorum" şeklinde karşılık vermiştir.
Neden?
Ülkemizde ve dünyada başarılı, çağdaş, demokratik, özgüveni gelişmiş bireylerin yetiştirildiği, Sosyal Hizmet Kuruluşlarından olan çocuk köyü sistemi, çağdaşlık karşıtı görüşler tarafından hedef haline getirilmiş ve yıpratılmaya çalışılmıştır.
Bu anlayış son uygulamasını Barbaros Çocuk Köyünde sergilemiştir. Medyada yansıtıldığı gibi çocuk köyü sistemini tartışmaya açarak, bu kuruluşları çağdışı yapılara dönüştürmeyi ve yeni yapılanmada "Ahlaklı ve namuslu bireyleri" çalıştırmayı öngörmektedirler.
Saldırının beraberinde sistemsel dönüşüm ve personel değişikliğini hedeflemektedirler. İddialara temel oluşturabilmek için çocuk köyünü uluslar arası dini kuruluşlarla da ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar. (MA/EÜ)