Ergenekon davasında gizli tanık olduğunu açıklayan Şemdin Sakık, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen 65'i tutuklu 274 sanıklı Ergenekon davasının bugünkü 256. duruşmasında da ifade verdi.
Sakık, 255. duruşmada gizli tanık "Deniz"in kendisini olduğunu söylemiş ve duruşmada gizlenmeden ifade vermek istediğini söylemişti.
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan bugünkü duruşmada, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Emekli Korgeneral Mehmet Eröz ve Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'nun da aralarında bulunduğu 13 tutuklu sanık hazır bulundu. OdaTV davasından tutuklu sanık Yalçın Küçük de duruşmadaydı.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal'ın da aralarında bulunduğu 52 tutuklu sanık duruşmaya katılmadı.
Sakık gizli tanık odasında ifade vermeye devam etti. Sakık'ın orijinal sesi ve görüntüsü duruşma salonunda bulunan ekranlara yansıtıldı.
Duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtlayan Sakık, kendisinin davada tanık olarak dinlenmesiyle ilgili tepkiler olduğunu bu konuda konuşmak istediğini belirtti. Sakık, özetle şunları söyledi:
"Öcalan benim planımla getirildi"
"Ben tanık olarak dinlenirken terörist sıfatım yoktur. Bana eski terörist diyebilirsiniz, geçmişi suçlarla dolu diyebilirsiniz ama şu anda suç işliyor diyemezsiniz. (Abdullah) Öcalan'ın Şam'dan getirilmesi tamamen benim geliştirdiğim plan çerçevesinde oldu."
"Pişmanlık yasasından faydalanmak için dilekçe verdim. Benim için dağa gidiyorsanız, gitmeyin mesajı verdim. Örgütün içinde benimle birlikte hareket eden insanlar, korkularından teslim olmadılar ama örgütü bırakıp ya Kuzey Irak'a ya da Almanya'ya yerleştiler."
"Kürt gençleri askerlik yapsın"
"Nasip olursa 15 yıl sonra özgürlüğüme kavuşacağım. Çürük raporu alma, bedelliden yararlanma imkanım olmasına rağmen sembolik değeri olsun diye askere gitmeyi düşünüyorum. Bu ordu Türkiye'nin ordusudur. Askere gidererek, Kürt gençlerine 'ordu sizindir, askerlik yapın mesajı' vereceğim."
"Biliyorlar ama gizliyorlar"
"Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı bugün kan oluk oluk akacaktı. Bu nedenle hayırlı bir iş yaptığıma inanıyorum."
"1993 yılında esas yaşanan o felaketten büyük zarar gören ordunun kendisidir. Ordu birçok generalini albayını yarbayını kaybetti. Bunun ortaya çıkarılmasını istemek orduya hizmettir, orduyu yıpratmak değil. Silahsız askerlerini kaybetti. Göreve geldiklerinde bunların akıbetinin araştırmaları gerekirdi. Asker arkadaşlığı, yoldaşlık bunu gerektirir. Onlar bunları gizlediler. Bizi burada konuşturan onların tutumudur. Her şeyi biliyorlar ama gizliyorlar. Gizledikleri içinde başkaları açıklıyor."
"16 kitap yazdım"
Cezaevinde 16 kitap ve binlerce makale yazdım. Kitaplarımın özeti bu şiddetin, Kürtler'e ve Türkiye genelinde insana ait olan her şeye verdiği zararı işlemekti. İnşallah bu kitaplarım bazılarını aydınlatır. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyorum."
"Gençleri kurtarmaya çalışıyorum"
"Başbuğ'un, 'Şemdin Sakık gibi bir teröristin bu mahkemede tanık olarak dinlenmesi' sözü havada kaldı. Bu mantıkla gidersek benim hala PKK'yi savunmam gerekiyordu. PKK'nin gerçek yüzünü ortaya çıkartmak için uğraştım. Yıllardır gençleri PKK'nin elinden kurtarmaya çalışıyorum. Kişilik değişmeyebilir ama tercihler değişkendir ve değişebilir. Öcalan ile ilgili iki kitap yazdım. Ben savaşçı doğmadım ki."
"Türk ordusuna saygı duydum"
"Dağda Türk ordusu ile defalarca karşı karşıya geldim, ordunun disiplinli, fedakar, üretken ve hiyerarşi içinde olduğunu gördüm ve saygı duydum."
"Bu davada ifade vermek istememin nedeni, karanlık noktaların aydınlatılması isteğim. Bunun dışında bir amacım yok. Açıklığın olduğu dünyada sinsice hareket edilmez. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ancak bazı yalanlar akşam ortaya çıkar. Gerçek ortaya çıkar. Halkın aydınlatılması gerekiyor. Eğer bünyede bir kirlilik, zehir varsa bu ülke yoluna girmiş sayılmaz."
"50 bin eğitimli insan neden bu yola başvuruyor?"
"PKK'lilerin eğitim düzeyi lise ve üniversite. Şimdi şu sorulmalı: Şiddet bu kadar eğitimli insanı nasıl bu yola götürüyor? Şimdi halk arasında yine aynı üslupla konuşulmaya devam ediyorlar. Ama kimseler çıkıp bu şiddetin 50 bin eğitimli insanı götürdüğünü söylemiyor. Bunu kimse dile getirmiyor. Keşke bunu sorsalar. Öcalan'ın buna cevabı olmazdı."
"Kimyasal bomba bile patlattırır"
"Türkiye'dekilerde Türk düşmanlığının hiçbir zaman gelişmedi. Ancak Öcalan'ın böyle bir kaygısı yoktu. 'Aleyhimizdekiler arasında bomba patlatmak hakkımızdır' derdi. Açıkça söyleyeyim, bizim 'ölürken başkalarının ölmemesi' düşüncemiz yoktu. Hatta bize bu konuda
yazılı emir verilmişti: 'Gidin Diyarbakır'a 500 kişiyi öldürün.'"
"Lojistik desteğimiz yok diyorsunuz, gidin koruyucuların köyüne, onların tavuklarına
varana kadar her şeylerini alın derlerdi. Apo, aleyhtarlarının içinde kimyasal bomba bile patlattırır."
"Şiddet, PKK'ye güç kazandırdı"
"12 Eylül'de Diyarbakır cezaevinde yapılanlar olmasaydı, PKK gelişemezdi. Yine PKK'nin Irak'ta yerleşmesi, buradaki olaylardan kaynaklanıyor. İran-Irak savaşı, Körfez Savaşı, Saddam'ın indirilmesi, PKK'nin gelişiminde etkili oldu. Şiddetin arttığı her dönemde, PKK güç kazanmıştır. ABD Başkanlarından Clinton ile Obama döneminde şiddet azaldığı için PKK güç kaybetmiştir. Öcalan'ın nasıl değiştiğini sahaya bakarak anlayabiliriz. Ne zaman gözyaşı olursa keyfi yerine gelirdi, ne zaman normalleşme olsaydı keyfi kaçardı."
"Darbecilere sempati duyuluyor"
"Kamuoyunda öyle bir propaganda oluşturuldu ki, bir kişi terör suçlusu olarak ilan edildi mi silah patlamasa bile o en büyük canidir. Ama darbeci denildiğinde, darbecilere sempati duyuluyor. Çünkü böyle bir izlenim yaratıldı."
"Öcalan her şeyi söyledi"
"Öcalan yakalandığında can korkusundan bildiği her şeyi anlattı. Suriye'deki ilişkilerini deşifre etti. Ancak devlet üzerinde durmadı, o başka. Sorguda bana yardım eden köylüleri ve çobanları sordular. Ancak bana yıllar öncesinde yardım eden masum insanların isimlerini vermedim."
"Solcular durdurulursa şiddet çözülür"
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazdım. Mektupta 'Kürt şiddeti ne İmralı ne de Oslo ile çözülür. Askerle de çözülecek bir sorun değil. Ancak medyada kümelenmiş solcuların durdurulmasıyla mümkündür. Bir de dağdakilerin inmesiyle Kürt şiddeti çözülür' dedim." (AS)