Bu slogan, İTÜ'de öğretim görevlisi bir arkadaşımı ziyarete gittiğim Maslak'ta, lojmanın kapısında, önümde yükselen merdivenleri görünce yazımın başlığına dönüştü.
İTÜ lojmanında nasıl asansör olmaz?
Hadi Maçka, Taşkışla ve Gümüşsuyu'ndaki binalar üniversite değil, kışla olarak yapıldığı için açıklanabilir o binalarda asansör olmaması: Çünkü sakat asker olmaz!
Maslak kampüsü ise üniversite için inşa edildi.
Ayazağa'daki ilk binaya taşındığımızda dehşete kapılmıştım. Sınıftan çıkıp aynı kattaki tuvalete gitmek için önce merdiven çıkmak, sonra da inmek gerekir. Bu durum tüm katlarda aynıdır.
Okul binaları böyleyken, neden bu kadar şaşırıyordum ki lojmanın asansörsüz oluşuna?
Dönüşte, otobüs bekleyen yaşlı bir adamı arabaya aldım. Tesadüfe bakın ki, oğlu İTÜ'yü kazanmış. "Koskoca mühendis olacak oğlum!" diye seviniyor.
Oğlunun okul masraflarını karşılayabilmek için, yeni başladığı ikinci işinden dönen yaşlı, yorgun bir adama söyleyemediğim, ama içimden geçen şu oldu o an: "İTÜ'de mühendis yetişmez!"
Adam oğlunun okula başladığı günü anlatıyordu coşkuyla; ben İTÜ'deki ilk günümü hatırladım acıyla.
Önümde yükselen merdivenlerin önünde kalakaldığımı hatırlıyorum: "Nasıl çıkacağım bu merdivenleri?" diye düşünerek.
O gün, korku, kaygı, panik ve üzüntü, sülalede, mahallede, tanıdığımız yakın ve uzak çevrede üniversiteyi kazanan ilk insan olmanın verdiği gurur, sevinç ve mutluluğun yanı sıra, okulun ilk günü olmasının yarattığı heyecanı da gölgede bıraktı.
Öfke yoktu o ilk günkü duygularım arasında.
Maçka'dan Ayazağa'ya taşındığımız gün eklendi öfke, İTÜ ile ilgili duygularıma.
Tamam sakatları sevmiyor, "sakat mühendis istemiyoruz!" diyerek beni işe almayan yöneticiler gibi, okulunuz mezunları arasında sakat görmek istemiyor olabilirsiniz.
Peki, o lojmanlarda oturan hiç bir kadın hamile kalmayacak mı? Çocuğunu arabayla gezdirmek istese, nasıl inip çıkacak o merdivenleri? Siz sevmeseniz bile, orada oturanların sakat yakını olamaz mı?
Peki hiç kimsenin yaşlı bir yakını da mı gelmesin orada oturanları ziyarete?
Ya da siz hiç yaşlanmayacak mısınız?
"1773'ten 2003'e asırlardır çağdaş" sloganını hakediyor mu o lojmanlar, o binalar?
İTÜ Rektörü Gülsün Sağlamer'e bunları sormak isterdim.
"...Cumhuriyet döneminde ise ülkemizin imarına, modernizasyonuna ve yönetimine damgasını vurmuştur.Türkiye'nin yollarında, köprülerinde, barajlarında, fabrikalarında, binalarında, enerji santrallarında, haberleşme ağlarında , köylerinde ve kentlerinde İstanbul Teknik Üniversiteli mühendislerinin ve mimarlarının alınteri ve emeği vardır."
Web sayfasında "İTÜ Hakkında" bölümünde yer alan bu cümleleri, ben, "bugün Türkiye'de sokağa çıkamayan milyonlarca insanın gözyaşında İTÜ'lülerin emeği vardır!" şeklinde okuyorum.
"İTÜ'ye sakatlar giremez!" diyorum ama sanılmasın ki ODTÜ, Boğaziçi ya da diğer üniversitelerde durum farklı.
Sadece üniversiteler de değil elbette, tüm Türkiye'de Edirne'den Hakkari'ye kadar okullara, sinemalara, lokantalara, işyerleri ve evlere asılmış tabelalar var: "Buraya sakatlar giremez!"
Acı olan bu tabelaları sadece sakatlar görüyor.
Bir de geçici olarak sakat kalanlar, iyileşene kadar...
Yaşlı insanlar da o tabelayı "Buraya yaşlılar giremez!" diye okuyordur herhalde.
Hep eleştirip, çözüm üretmediğim için, kızan okur mektupları alıyorum; sakat olmayan okurlardan diye belirtmek zorundayım, çünkü sakat okurların eleştirileri çoğunlukla olumlu iken, sakat olmayanların eleştirileri olumsuz oluyor.
Çözümü de benden bekleyenlere sinirleniyorum genellikle, ama hadi kırmayayım kimseyi diye aklıma ilk gelen çözümü yazıyorum.
İnsan Hakları dersi konsa mesela üniversitelere nasıl olur?
Irkçılık, ayrımcılık gibi konular da işlense ama...
Mesela İnsan Hakları dersinden pekiyi alamayan okulu bitiremese.
İnsan Hakları dersinden pekiyi almak için, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ezberlemek yeterli olmasa.
Her fakülte için ayrı uygulaması olsa bu dersin...
Mesela mimarlar için, çizdiği binanın her insan için uygun olma zorunluluğu istense.
Elektrikçi için, koyacağı elektrik düğmesinin tekerlekli sandalyeli biri için de ulaşılabilir olup olmadığına bakılsa, görülebilir kapı zilleri yapması istense sağırlar için.
Makineci için, üreteceği her şeyi kör bir insanın da kullanabileceği şekilde tasarlaması istense...
Cumharbaşkanı, başbakanlar ve pek çok yerel yönetici mezun verdiği için özellikle İTÜ bu uygulamayı başlatsa.
Çözüm olmasa bile fena olmaz gibi geliyor bana... (NG/NM)
* Bu yazı Radikal 2'de 22 Ekim 2003'de yayınlandı.