Peki iş ararken bana "Sakat mühendis istemiyoruz!" diyen fabrika müdürüne, Çağrı'ya kör olduğu için evini vermeyen evsahibine, oğlunun çarparak ölümüne sebep olduğu insan için, "O zaten özürlüydü!" diyen bakana neden bir şey diyemiyoruz?
Yirmi yıl önce de yoktu sakatlara karşı ayrımcılık yapanlara söylenecek söz, bugün de yok.
Daha doğrusu şu ana kadar yoktu.
Artık var.
Sakatfobik.
Bu kelimeyi ben ürettim; ama Türkçe'ye yeni bir kelime kazandırdığım için mutluyum diyemeyeceğim.
Bunu üretmek bana düştü, çünkü her türlü ırkçılığa ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyenler bile sakatfobik Türkiye'de; ve bu suç değil.
Türkiye'de dememin nedeni, "politically correct" (siyaseten doğru) denildiğinde ırkçı, cinsiyetçi ya da homofobik olmama kaygısıyla dilde buna özen gösteren insanların, bunların yanı sıra, henüz Türkçe karşılığını bulamadığım "disabilist" kelimesinden haberlerinin olmaması...
Lamdaİstanbul'un düzenlediği "Eşcinsel Onur Haftası" etkinliklerini izlerken, eşcinsellerle ne kadar da çok ortak şey yaşıyoruz diye düşündüm. Örneğin, kendisine "Sen hiç eşcinsele benzemiyorsun!" dendiğini anlatan konuşmacı bana, "Sen hiç sakata benzemiyorsun!" diyenleri hatırlattı.
Bunu söylediğimde, "Sen güzelsin onun için öyle diyorlardır!" demesi ise ayrı bir yazı konusu... Travesti Seyhan'ın orada kendisini azınlık gibi hissettiğini söylemesi ise bana kadın hareketi içinde yaşadıklarımı hatırlattı.
O toplantılarda tanıştığım Deniz sayesinde doğdu "sakatfobik" Toplantıdan sonra sohbet ederken Deniz, sakat bir komşusunun ölümünden sonra sakatları anlamak için yaptıklarını anlatmaya başladı: "Önce gözlerimi kapattım, kör nasıl yaşar onu anlamaya çalıştım. Sonra kulaklarımı, sonra ağzımı, bacağımın teki yok gibi yürümeye çalıştım. Ve dehşete kapıldım. Korkunç bir şey sakat olmak."
Deniz, lafını bitirir bitirmez, "Sen sakatfobik'sin!" dedim. Hiç düşünmeden ağzımdan çıkmıştı bu kelime. Gözlerini açarak baktı bir süre sonra, "Olabilir ama bence herkes sakatfobik, tıpkı herkesin homofobik olması gibi!" dedi. "Ben homofobik değilim!" dedim. "Herkes homofobiktir, imkansız senin olmaman çünkü biz bile homofobikiz!" dedi.
Sakatların sakatfobik olup olmadığını düşünmeye başlar başlamaz, "Ben sakatları sevmem!" diyen sakat arkadaşımı ve kendisine âşık koltuk değnekli gençle aynı durumda olan kızın, "Ben sakat koca istemem!" demesini hatırladım. Sakatlığın "talihsizlik" olduğunu söyleyen ve hamile kadınların ,"çocuğumun eli ayağı düzgün olsun da ne olursa olsun!" demesine ne demeli?
,
"Herkes homofobik / sakatfobik olabilir, bu çok doğal bir şey. Çünkü kimse sakat kalmak istemez, sen çocuğunun sakat ya da eşcinsel olmasını ister misin?" diyen arkadaşıma şaşırmadım; çünkü yıllardır sakat olmanın kötü bir şey değil sadece hayatımı bazen zorlaştıran bir durum olduğunu söylediğimde genellikle sorulan soru bu.
Çok düşündüm bu konuda; çocuğumun sakat olmasını isterim diyemem, ama bacağı kesilen oğlunun başında ağlayarak ölmesi için dua eden kadın gibi ölmesini istemeyeceğimden eminim.
Çocuklarının eşcinsel olmasından bu kadar çok korkarken insanlar, ya da sakat olmaktan, nasıl bakarlar / davranırlar peki korktukları durumda olanlara?
Korkunun sonu nereye götürür insanı? Korku ile düşmanlık arasında çok yakın bir ilişki yok mu? Köpeklerin korktuğu zaman havladığı ve saldırganlaştığını biliyoruz değil mi?
Peki Hitler'in ilk olarak sakatları öldürttüğünü kaç kişi biliyor?
Bu konuşmaları yaptığımız gecenin ertesi günü Lambdaİstanbul'dan bir mail geldi.
"Efemineler öğretmen olamaz" başlıklı bir basın duyurusu.
"Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmen olabilme ölçütlerini belirleyen yasa tasarısı... Temel insan hakları çerçevesinden baktığımızda konunun çeşitli grupların özel sorunu olmadığı açıkça görülebilmektedir. Obezlikten Parkinson'a, görme - ortopedik engellilere kadar, efeminelik, uzunluk-kısalık, genel ahlâka uygun olmama, kişilik bozukluğu gibi muğlak ifadelerle öngörülen tektip dışında kalan herkesin çalışma hakkı elinden alınmakta...
Bütün ayrımcılıklara karşı mücadele edilmesi gerekliliği bilinciyle ..."
Sonraki günlerde bu yasa tasarısını, "İbnelerin öğretmenlik yapmaması!" için çıkarıldığını sanan bazı sakatlara rastlamam, homofobi ve sakatfobiye karşı mücadelenin ne kadar zor olduğunu düşündürttü.
Bana en ürkütücü gelen şey ise, kadın ya da Kürt düşmanlığının en azından bazı çevrelerde suç olmasına karşın, homofobi ve sakatfobinin doğal sayılması... (NG/NM)
* Nazmiye Güçlü'nün yazısı daha önce 14 Temmuz 2002'de Radikal 2'de yayımlanmıştı.