TBMM'nin açılmasıyla birlikte komisyonun çalışmalara başladığını belirten Şahin, namus gerekçesiyle kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi olan cinayetlerin, yıllardır sürdüğünü ve kanayan bir yara olduğuna işaret ederek, "Bu cinayete bir de töre ve inanç adı karıştırılıyor. Cinayetin kanı, törenin ya da dinin üzerine sıçratılmak isteniyor" diyor.
Şahin, ekonomik, sosyal ve hukuki yönü bulunan cinayetlere artık neşter atmanın zamanı geldiğini söylüyor:
"Töre cinayetleri her gün yeni yeni dramlara neden olmasına bağlı olarak Türkiye için önemini artıran ve acilen çözüm bekleyen çok önemli bir konudur. Bu bir ayıptır ve yüz karasıdır. Türkiye bu ayıptan kurtulmak zorundadır."
Şahin, töre cinayetleri, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) aykırı olduğunu söylüyor:
"1992 yılında alman CEDAW 19 no'lu tavsiye kararına göre, devlet kadınlara karşı üçüncü kişilerin uyguladığı insan hakları ihlallerini önlemekle yükümlüdür.
"Ayrıca Pekin'de toplanan BM Kadın Konferansı ve Pekin + 5 Sonuç Bildirgelerinde taahhütleri bulunmaktadır. Pekin + 5 bildirgesi namus suçlarını kadına karşı şiddet kapsamında değerlendirmektedir.
"Töre cinayetleri ile ilgili hukukî çalışmalar yapılmakla birlikte, meselenin çözümü için sosyokültürel çatışmalara ihtiyaç olduğu aşikardır."
TBMM üzerine düşen görevi yapması gerektiğini söyleyen Fatma Şahin, Türkiye'de ortalama 4-5 günde bir, töre cinayeti işlendiğine dikkat çekiyor. "Meselenin vahameti ve nasıl kangrenleşmiş olduğu bu rakamlarla daha iyi görülür" diyor.
Şahin, TBMM'ye töre cinayetlerini araştırmak üzere verdiği önergesinde, BM verilerine göre her yıl dünyada 5 bin töre cinayeti işlenmekte olduğunu örnekleyerek, "Türkiye dünya klasmanında, töre cinayetleri nedeniyle önde gelen ülkelerinden biridir" saptamasında bulunuyor.
Şahin, töre diye sergilenen vahşetin, hukuku da işlevsiz hale getirdiğini söylüyor:
"Çünkü meselenin çözümü için ayak sürüdüğümüz ve yeterince istekli davranmadığımız gerçektir.Bu nedenlerle töre cinayetleri "kol kırılır, yen içinde kalır" denilip üstü örtülemeyecek kadar ciddi bir uluslararası mesele haline gelmiştir."
Şahin, töre adına işlenen cinayetlerin, töreyi kirlettiğini söylüyor.
"Töre hukukla ve dinle çelişmemelidir, çelişirse; bir yanlış vardır. Din ve hukuk, her ne sebeple olursa olsun, hiç kimseye cinayet işleme ayrıcalığı vermez. Onun için bu vahşetin dinle ilişkilendirilmesi de bir başka yönden cinayettir."
Şahin, "Töreye karşı gelmek suçsa, suçlu-suçsuz, ayrımı yapmaksızın insanların öldürülmesi daha büyük bir suçtur, Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Cezalandırma yetkisi devlete aittir" diyor.
Şahin, "Töre cinayetleri dramı sona erecek" başlıklı bianet'e gönderdiği açıklamasında, "Zorla ve kandırılarak kirletilen kadın suçlu değil, mağdur ve mazlumdur. Mağdur ve mazlumsa cezalandırılamaz, korunur" diyor.
Mafya adaleti nasıl adalet değilse, töre adaletinin de adalet olmadığı kanısında Şahin.
"Nasıl ki töredir diye kan davaları tasvip edilemezse, töre cinayetleri de tasvip edilemez. Töre cinayetlerini tasvip etmemek, namusun korunmasına karşı olmak demek de değildir. Namus, insan hayatı ve haysiyeti güvence altına alınarak korunmalıdır."
Töre Cinayetleri Komisyonu Başkanı Fatma Şahin, "Her ne sebeple olursa olsun, kirletilen kadının "töre" öyle gerektiriyor, diye, aile meclisi kararlarıyla, ölüme mahkum edilmesi; kadına yönelik ayrımcılığın ve şiddetin bir başka göstergesidir" diyor.
Türk kadınının yüzde 67'sinin fiziksel şiddete maruz kaldığını söyleyen Şahin, bu konuda da şunları söylüyor:
"Kadının ayrımcılığa tabi tutulması ve sistematik bir biçimde şiddete maruz bırakılması toplumsal bir olaydır, onun için bu salt mevzuat değişiklikleri ile halledilebilecek bir konu değildir. Nitekim AB müktesebatı çerçevesinde 7. Uyum Paketi ile TCK'nin 462. maddesi değiştirilerek, töre cinayetleri hafifletici sebep olmaktan çıkartılmıştır. Ama mesele kökünden çözülmüş değildir."
Şahin'e göre bu cinayetlerin, birden fazla kişinin bir araya gelip karar alması ve bir çok kişi tarafından planlanması, beraberce gerçekleştirilmesi nedeniyle "nitelikli suç" sayılması gerektiğine dikkat çekiyor:
"Aksi halde etkili koruma sağlama sorumluluğunu yerine getirmekte başarısız olduğu için, bu cinayetlerde devletin sorumluluğu ortadan kalkmayacaktır."
Şahin, töre cinayetlerinin en fazla görüldüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine dikkat çekiyor ve öncelikli olarak bu bölgelerde araştırma yapılması gerektiğine işaret ediyor:
"Töre cinayetlerinin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıkça görülmesi meselenin arka planında başka nedenler olduğunun göstergesidir.
"Bu bakımdan konunun ardında yatan nedenlerin araştırılarak tespit edilmesi çözüm yolunda ciddi bir adım olacaktır."
Şahin, TBMM'nin töre cinayetlerini araştırırken, sadece bir toplumsal vahşeti gözler önüne sermeyeceğini söylüyor.
Töre cinayetleri nedenlerini ortaya koyacağından, sorunun çözümü konusunda devlete, millete, gönüllü kuruluşlara ve toplum önderlerine ne gibi görevler düştüğünün de anlaşılacağı kanısında. (AD)