“Tüm renkler kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.” Özdemir Asaf’ın bu sözünü hekimler çok sever ve sıkça da kullanır. Gömleklerinin “beyaz”ını anlattığını düşünürler. Büyük şair gerçekten bu dizeyi söylerken tıbbı, hekimleri ve sağlık hizmetlerini düşünmüş müdür bilmiyorum. Ama böyle düşünüp, koşutluk kuranlar haklı. Hele günümüzde daha da çok.
Bir karikatür gördüm. Cezaevinden çıkmanın yolu olarak “GATA”yı işaret eden. Bir sanığın “Hastane modası çıktı, biz de gelelim dedik. Bakarsın GATA’ya sevk ederler” dediğini gazeteler yazdı.
Sağlık Bakanlığı “Teftiş Kurulu Başkanlığınca emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinden başka bir hastaneye sevki ile eski Özel Hareket Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin adına İstanbul Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde daha önce düzenlenen sağlık kurulu raporları ile ilgili soruşturma başlatılmıştır” şeklinde bir açıklama yaptı.
Başbakanın yıllar önce aldığı cezanın infazını erteletmek için rapor aldığı yıllardır politikada kullanılan bir argüman.
* * *
Kısacası sağlık, tıp ve hekimler eskiden beri “politika”nın hizmetinde. Belli ki zorlama değil “gönüllü” bir hizmet ve destek söz konusu.
“Hekimler politikayı seviyor.” Politikada görev alan, mesleğini bırakıp ya da onunla birlikte politikayla uğraşan hekimlere bir diyeceğim yok.
Hekim mesleği gereği bireyi “iyi tutmak ve sağaltmak”la yükümlü. Politikaya soyunan hekimler bunu “toplum” için de yapıyorlar. Hepsine kolay gelsin.
Ama aynı kolaylığı dileyemeyeceğim bir “politika yapma türü” daha var. O da sağlığı, tıbbı ve hekimliği “politik amaçlar için kullanmak”. Başka bir deyişle hedefi “iyilikten ve sağlıktan” başka tarafa yöneltmek.
* * *
Ne yazık ki hekimler bunu da yine çoğu zaman zorlanmadan, sıkça da “bilerek ve isteyerek” yapıyorlar, yapmayı şu anda da sürdürüyorlar.
Her düzeydeki kamu çalışanının yapacaklarını “kendi üstlerindeki yöneticiler istediği için” yapmaları, onları “vatandaşın hizmetinde bir devletin memuru” olmaktan çıkarıyor ve “üstlerinin adamı” haline getiriyor.
Bunlar gerçekten de “kamunun çıkarı için yapılan” işler olsa bile böyle yapıldığında “amirin ve memurun kendi çıkarı” için yapılan işler haline geliyor.
Örneklerin hepsi bu doğrultuda. Şu anda bir yerel seçim süreci yaşanıyor ve bu sırada da buna sıkça tanık oluyoruz. Meydanlarda buna dair örnekler anlatılıyor, açıklamalar yapılıyor, iddialar ortaya atılıyor. İktidar sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok şey söylüyor, pek çok vaatte bulunuyor, kim yerde gerçekleri tahrif etme, eksikleri göz ardı etme ya da abartma yolu yeğleniyor.
* * *
“Güneş balçıkla sıvanmaz.” Her şey sonunda açığa çıkıyor. Çıkmaması da olanaksız. Ama bunun yerinde zamanında olması gerekli.
Sağlığın, tıbbın ve hekimliğin buna “alet ya da araç” edilmemesi, en başta bu mesleklerin uygulayıcılarının sorumluluğunda. Onlar kendi “etik ve meslek kuralları” gereği bunlara itiraz etmeli ve yapmamalı, mesleklerinin değerini düşürmemeli.
Bu noktada “önemli bir görev” de medyaya düşüyor. Medya bu durumun “görünür hale gelmesinin” aracısı olmalı. Söylenenin ardındaki gerçeği araştırıp gerçekleri ve doğruları ortaya koyarak herkesçe bilinmesini sağlamalı.
Bunları tam ve doğru yapmak ise “sağlıkçılarla gazeteciler arasında” ciddi ve sürekli bir işbirliği ile mümkün. En azından demokrasi, adalet ve ortak değerlerin korunması adına ve bunun için.(mS/EÜ)