Çoğunluğunu işveren ve esnaf kuruluşlarının oluşturduğu örgütlerinin oluşturduğu yedi meslek örgütünün hükümet, muhalefet ve yargı ekseninde süregiden gerilim üzerine yaptıkları çıkış medyada "sağduyu çağrısı" olarak nitelendi. Oysa çağrı "sağduyu arayışı"nı eleştiriyor, hükümeti ve muhalefeti yaklaşan mali krize karşı ekonomik önlemler almaya çağırıyor.
Aralarında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye KamuÇalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen), Türkiyeİşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye İşçi SendikalarıKonfederasyonu (Türk-İş), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu(TESK), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ve Hak-İş’in yer aldığı 6 işveren ve bir işçi kuruluşunun "siyasi gerilimin düşürülmesi" amacıyla Perşembe günü yaptıkları çağrıyı okuyan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "finansal krizin hissedilmeye başlandığı günlerde istikrar yerinesağduyu aramanın bir talihsizlik" olduğunu söylemişti.
Öte yandan hiçbir somut politik önlem ve öneri de içermeyen açıklamanın ardından Hisarcıklıoğlu'nun,"Bu çağrıyla beraber herkes almış olduğu mevcut pozisyondan bir adım geri atmalıdır, eğer uzlaşma istiyorsak. Diyalogu ortaya çıkarmak istiyorsak bunu yapmaya mecburuz," saptaması, gerilimi düşürmek yerine soruları artırıyor:
Sorular
- Bir toplumsal uzlaşma vardı da tarafların birer adım atmasıyla mı bozuldu?
- Tarafların geri adım atması neden vazgeçmek anlamına geliyor?
- Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) türbandan, anayasa, "Siyasi partiler yasa paketi", Ergenekon soruşturması ya da bildiride hiç değinilmeyen SSGSS'nin hangisinden vazgeçmeli?
- Eğer cevap AKP kapatma davasıysa, yargı süreci başlamış olaylarda geri adım nasıl atılıyor? Soruşturma derinleşmeden bırakılıyor mu? Anayasa Mahkemesi siyasi baskı altında davayı red mi ediyor? Dava reddedilirse bunun bedeli ne?
Önce para...
Bildiri bu sorulara bir yanıt üretmek için bir açılım sunmazken en başta iktisadi tedbir alınmasına öncelik verilmesini istiyor:
"Uluslararası finansal krizin dalgalarını hissetmeye başladığımız bugünlerde, iktisadi tedbir arayacağımıza hâlâ sağduyu arıyor olmamız bir talihsizlik. Türkiye’nin, bir an önce uzun dönemli ve tempolu büyümesini sağlayacak ve işsizlik başta olmak üzere tüm iktisadi ve sosyal sorunlara odaklanması gerekiyor.
Türkiye’de yaşanan politik süreç, toplumda umutsuzluğu ve karamsarlığı artırmakta, siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarı tehlikeye atıyor."
Diğer başlıklar ise şöyle:
Anayasa ve yasal değişiklikler
"Anayasa'da demokratik,laik ve sosyal hukuk devleti temel ilkeleri dışında her mesele özgürce tartışılabilir; Türkiye’nin gelişen dünya şartlarına uygun, toplumun beklentilerini karşılayan, her ferdini kucaklayan evrensel değerler ile kendi değerlerimizi bütünleştirecek bir anayasaya ve siyasi partiler kanununa ve hukukun üstünlüğü ilkesini güçlendirmeye ihtiyacı var.
Türkiye, kendi meselelerini sindire sindire tartışarak, katılımlı bir süreç içinde tüm kesimlerin mutabakatıyla hazırlanacak bir anayasayı hak etmektedir.
Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, aynı kolaycı yaklaşımla kurum ve bireylerin özgürlüklerinin kısıtlanması, demokratik süreç ve kurumların güçlenmesine hizmet etmek yerine zarar vermektedir."
Yargı yürütme çatışması
"Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasimizin işleyişi için son derece önemlidir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin kuvvetler arasında uyumu sağlaması, çatışmaya neden olmaması, toplumda yaratılmak istenen kamplaşmayı beslememesi ve 'kuvvetlerin' bağımsızlığını temin etmesi de esastır."
AB
"Ülkemiz anayasayı ve siyasi partiler kanununu ilgilendiren çeşitli sorunlar etrafında gergin bir süreç içerisindedir. Halbuki, yapmamız gereken ekonomik, siyasi ve sosyal standartlarımızı gelişmiş ülkelere ulaştırmak ve AB sürecini hızlandırmak olmalıdır." (MÇ/GG)