Çöp tenekesinde bulunan mektup, yurt dışında yaşayan bir Süryani olan İsa Bakır tarafından, 1992 yılında, TRT-INT'te yayınlanan "İstekler" programına yollanan bir mektuptu.
Gencebay'ın parçası yıllar sonra kitap oldu
İsa Bakır, mektubunda, programın yapımcılardan Orhan Gencebay'ın "Hasret Rüzgârı" adlı parçasını çalmalarını istiyordu.
İstek mektubunun rastlantı sonucu Hakan Aytekin'in eline geçmesiyle başlayan serüven, birbirini tanımayan iki kişi arasındaki mektup trafiği ve bu trafiğin yansımalarıyla giderek zenginleşti.
Sonuçta, on dört yıla yayılan bu serüveni özetleyen Hasret Rüzgârı kitabı ve web sitesi ortaya çıkmış.
Hayalet Gemi, İDEM, HUJÅDÅ dergilerinde ve www.suryaniler.com ve www.minidev.com sitelerinde kimi aşamaları yayımlanan bu serüven esnasında, Hayalet Gemi'de yayımlanan "Orhan Gencebay'dan Hasret Rüzgârı" yazısını okuyan Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu yolladığı elektronik posta mesajında (e-mail), "Özellikle medyanın hiç de insancıl olmayan işleyişine bir alternatif olarak okunduğunda anlamlı. Öğrencilerime mutlaka okutacağım." diyordu.
İsa Bakır 26 yıl sonra Midyat'ta...
İsa Bakır ile Hakan Aytekin arasında 12 Kasım 1992'de başlayan bu serüven, sonraki yazışmalarla birlikte şimdi Türkçe, Süryanice ve İngilizce olarak bir kitabı doldurdu.
1992'de TRT-İNT için bir istekte bulunan İsa Bakır, 29 Nisan 2002'de, başka bir yere taşınsa da kendisine ulaşmayı başaran Hakan Aytekin'e yıllar sonra tatili geçirmek için geldiği Midyat ile ilgili şunları (mektuptaki bölümleri olduğu gibi aktarıyoruz) :
"Sayın Hakan, 20 yıl sonra ilk kez 2000 yılının yaz tatilinde Türkiye'yi ve 26 yıldan fazla Midyat'ı görme şansına sahib olabildim. O Midyat, hafızamdaki Midyat deyildi artık. Süryanilerden boşalmış sokakları bozulmuş evleri taşları alt üst olmuş adeta bir harabe oldu o Midyat....
İnsan yüreğinde ne arzuluyorsa onu konuşur...
"Bazen yaşamak insana bela bile olabiliyor. O Köyüm, Dağiçi Harapmişki Köyüm yasak bölge içinde kaldığı için onun kokusunu ancak Mor Malke damından sezebildim. Yanıp tutuşarak o damdan arada bulunan o iki tepeyi açasım geliyordu. Ama neçare şansım rüyalara kaldı. "
Mektubunda sıklıkla memleket hasretini işleyen İsa Bakır, Aytekin'i sevindiriyor. Aytekin, 30 Temmuz 2002'de Bakır'a verdiği yanıtta onun kendisi için kullandığı "Mesih'te kardeş bilmek" tabirinden hoşlandığını yazıyor.
Bu sözleri bir Süryani arkadaşına soran Ayketin'e bunun, "birbirini tanımayan, dinsel ve etnik olarak iki farklı kişi arasındaki dostluğun" ifadesi olduğu söyleniyor. Bakır, mektubunda ayrıca "İnsan yüreğinde ne arzuluyorsa onu konuşur..." sözleri de Ayketin'i etkiliyor.
Aytekin, çekim için Bakır'ın memleketinde...
Ayrıca Bakır, bu arada "Işık Sesini Arıyor" belgeselin çekimlerini yapmak üzere gittiği Mardin'de Bakır'ın köyünün ismini hatırlayamadığı ve ismin yer aldığı mektubu bulamadığı için ziyaret edemediğini, bunun için üzüldüğünü ancak köyün "istense de gidilemeyecek bir köy" olduğunu öğrenince mektubu bulamadığı duyduğu üzüntünün biraz olsun dindiğini de yazıyor.
Aytekin, ilk kez 2003 Ağustos'unda ilk kez İstanbul'da kucaklaştıkları Bakır'a 24 yıl sonra ilk kez gördüğü köyünde gözünün ilk neyi aradığını soruyor. Bakır'ın yanıtı, "Harman sırasında dedemin gölgesinde oturduğu ağacı. Buldum ama biraz eğilmişti" oluyor.
Köyü İsa Bakır'ın burnunda tütüyor
Aytekin'in daha sonraki yazışmalarında çıktığını müjdelediği kitap, uzun yıllar Hollanda'da yaşayan bir Süryani ailenin Midyat hasretini metin ve fotoğraflarla belgeliyor.
"İsa Bakır geride bıraktığı köyüne yıllardır hasret duyuyor....Her şey gözünün önünde duruyor...Herşey burnunda tütüyor...Her şey kulaklarında çınlıyor...Her şeyin tadı damağında...Ve her şeyi teniyle hissediyor... Bu fotoğraflar İsa'nın hasret duygusunu dile getirmeye yetebilir mi acaba? Pek sanmam...." diyor.
Aytekin, 100 sayfalık bu güzel kitabıyla İsa Bakır'ın hasret duygusunu bastırdığından emin olmadığını söylüyor, bizler bir yazıyla bunu nasıl başaralım? Bizimki, İsa Bakır'lar ve Hakan Aytekin'lerin dostluğuna bir direm dostluk katmak olsun....(EÖ)