Ölen ölür kalan sağlar kurtulur
Herkesin ilk aklına gelen, 23 Ekim 2002 tarihinde Moskovadaki Dubrovka Tiyatrosunda Çeçenlerin 29. Ölüm Timinin gerçekleştirdiği ve 711 kişinin rehin alındığı eylemdi. Kurtarma Harekatı sırasında güvenlik güçlerinin havalandırma kanallarından salona yoğun bir anestezik gaz bileşiğini vermesi sonucunda 129 rehine hayatını kaybetmiş,41 eylemci bir kısmı vurularak- öldürülmüştü.
Tabii bu tek örnek değildi: Şamil Basayev komutasındaki 150 kişilik bir birliğin 1995teki Budenvosk eylemi sırasında güvenlik kuvvetlerinin açtığı ateş sonucunda 142 rehine ölmüş 198i yaralanmıştı. 1996da Salman Rudayev komutasındaki 200 Çeçen gerillanın Kızılyar baskınının ardından Pervomeskoye köyüne geri çekilmeleri sırasında Rus birliklerinin topçu atışı ve hava saldırısı sonucunda 80 köylü ölmüştü.(Tek Perdelik Kısa Bir Oyun: Çeçenler Moskova Sahnesinde)
Rus tarihinin tekerrüründen korkan Beslan halkını alışılmış tarzının dışına çıkarak- bizzat Devlet Başkanı Vladimir Putin sakinleştirmeye çalışmış ve kurtarma harekatının hemen yapılmayacağını uzun süreli bir müzakere sürecinin işletileceğini duyurmuştu. Bu beyanat pek çok kişi için kurtarma harekatının yapılacağının en yetkili ağızdan ilanı anlamına geliyordu.
Harekat kendiliğinden gelişmedi planlıydı
Rus basın kuruluşu Gazetadan Yelena Rudnevanın sorularını cevaplayan, Rusya Federasyonu Devlet Duması milletvekili ve FSB (KGBnin devamı istihbarat örgütü) generali Gennadİy Gudkov, çocukların varlığı gerekçesiyle bu kez gaz kullanılmayacağını belirtiyordu. Aslında eylemcilerin bu kez gaz maskesi tedarik etmiş olacaklarını kolayca tahmin edebilen Gudkov, tiyatroda da çocuklar vardı, karşılığı alınca bürokratlara has pişkinlikle Çoğu harekattan önce salıverilmişti, cevabını veriyordu. Çocuk rehinelerin azının ölümünü makul gören anlayışın yetişkinlerin çoğunun ölümüne aldırmayacağı çok açıktı.
Üstelik acelede ediyordu: Moskova eyleminde arabuluculuk yaparak pek çok çocuğun salıverilmesini sağlayan çocuk doktoru Leonid Roshal eylemcilerin istekleri doğrultusunda Beslanda müzakereci olarak bulunmakta ve Gudkovun aşağılamalarına katlanmaktaydı: Zavallı doktorun görüşmeleri nasıl sürdüreceğini bilmiyorum, daha şimdiden pek çok kez hayatını tehlikeye attı. Fakat düşünüyorum da doktor yardım etmekte çuvallarsa bu işin- üstesinden gelecek bir başka müzakereci yok. Moskova yanlısı Kuzey Osetya ve İnguşetya Cumhurbaşkanlarıyla görüşmek isteyen eylemcilerin bu taleplerini değerlendirirken baklayı ağzından kusuyordu: Bu teröristlerin bildik stratejisidir. Yarın belki de Putin ya da Kofi Annnan ile görüşmeyi talep edecekler, belki de arabulucu olarak İsayı isteyeceklerdir. Ben, bu canilerle yeteri kadar konuştuğumuza kani oldum. (Yelena Rudneva, No Gas...There Are Children in There, Gazeta, 02.09.2004)
Gudkov sadece herkesin bildiği bir sırrı ifşa ediyordu. Gazetanın internet sayfasında Rus birliklerinin okula yönelik bir harekat için planlarını yapmış oldukları ve yetkililerin saldırganlarla görüşmekten kaçındıkları bildiriliyordu. (Russian Troops Planned School Assault, Mosnews, 04.09.2004) Bunları doğrulayacak pek çok gelişme yaşanmıştı: Çeçenlerle aynı soydan olan İnguşların eski Cumhurbaşkanı Putin tarafından görevini bırakmaya ve tekrar aday olmamaya zorlandı- Ruslan Ayuşev ile görüşen eylemciler başka bir kimseye değil doğrudan Putine vermesi için bir video kaset verdiler, ayrıca emzirme çağında olan çocukların anneleriyle birlikte serbest bıraktılar. Daha önce de doktor Roshale Rus askerlerinin Çeçenistandan çekilmesini ve 21 Haziranda gerçekleşen İnguşetyadaki yönetim binaları ve polis merkezine yönelik saldırıların şüphelileri oldukları gerekçesiyle tutuklu bulunanların serbest bırakılması taleplerini bildirmişlerdi. Fakat bu talepler ilk gün yetkililer tarafından basına iletilmediği gibi eylemcilerin henüz taleplerini bildirmedikleri yönünde açıklamada bulundular. Eylemcilerin Ayuşeve verdikleri kaset ve bir kısım rehineyi salıvermeleri ve eylemin başında ölenlerin cesetlerinin alınmasına izin vermeleri tüm sert ve uzlaşmaz görüntülerine rağmen biraz da savaş sırasında Çeçen mültecilere kucak açan ve bu yüzden makamından edilen Ayuşeve duydukları saygıdan dolayı- yumuşayabileceklerinin ifadesiydi.
Ayrıca ülkesinde kayda değer miktarda Çeçen nüfusun bulunduğu Ürdün Kralı Abdullah 2 Eylül günü Rusyaya gelmiş ve her türlü yardıma hazır olduğunu bildirmişti. Rus gizli servisi tarafından Çeçenistanda zehirlenerek öldürülen ünlü Vahabi komutan Hattabın Ürdünlü olduğu söylenirdi. Ayrıca SSCBnin dağılmasından sonra Ürdündeki Çeçen diasporasından Şamil Beno Çeçenistana gelmiş ve bakan olarak görev yapmıştı. Fakat Kral Abdullah da büyük olasılıkla arabulucu olarak değerlendirilmemişti.
Pazarlık yok, hemen icraat
Eylemciler Moskova tiyatro baskınındaki gibi gafil avlanmaktan korkuyorlardı: Yetkililerden gelen rehinelerin su ve yemek ihtiyaçlarının karşılanması isteğini bir harekata vesile olur endişesiyle kabul etmemişler ve Putin yönetimine zaman bırakmamak için rehinelerin aç ve susuz kalmasına paralel olarak yakınlarının da susuz açlık grevine başlamalarını talep etmişlerdi. Onların açıkça belli olan korku ve endişeleri ölmekten değil başarısız olmaktan- bir harekat için bekleyen bürokrasinin iştahını kabartmıştı.
Yetkililer ve Putin rehine sayısını harekat başlayana kadar 300-350 olarak beyan etmişler, ancak son gün Putinin Çeçenistan danışmanı emekli bir polis şefi olan milletvekili Aslanbek Aslahanov 1,200 rehinenin olduğunu söylemişti. Oysa 1 Numaralı Baslan Ortaokulu, ilkokul birden lise sona kadar sınıflardan oluşuyordu ve okul binasının cüssesi öğrenci sayısı hakkında bir fikir sahibi olmamıza yeterdi. Ayrıca kasabanın sakinleri 800 civarında öğrencinin eğitim gördüğü okulda, ilk günü olması nedeniyle yapılan törenlere veliler ve öğrencilerin küçük kardeşlerinin de katıldığını ve sayının 1,200 olduğunu söylüyorlardı.
Moskova baskınındaki gibi yetkililer basının içeri girmesine engel oldular. Moskova baskınından sonra Putin yönetimi medyayı rahatça sansürleyeceği yeni bir yasa çıkarmış, böylelikle habercileri hizaya çektiği gibi kendisine muhalif olan ya da olabilecek Gussinky gibi medya patronlarını sürgüne gitmeye zorlamış kuruluşlarını devletleştirmişti. Örneğin basının şehit,Çeçenistan, gibi iadeler kullanması yasaklanmıştı. Zaten bütün Rus haber ajansı ve televizyonu harekatın başlamasından ancak saatler sonra yayın yapabildi. Muhabirler haberlerini ancak yabancı basına vererek yayınlatabildiler.
Bu arada Çeçenlerin dürüstlüğünden ve cesaretinden dolayı minnetle andığı ve Moskova baskınında görüşmeci olarak kabul ettiği Anna Politkovskaya haber yapmak için Beslana giderken bindiği uçakta hostesin verdiği çay yüzünden zehirlendi ve hastaneye kaldırıldı. Aynı şekilde Radyo Slobodanın (Özgürlük) muhabiri ve 2000 yılında Çeçenlerin elindeki esir Rus askerleriyle takas edilmek üzere aylarca Rus istihbarat servisinin elinde tutsak kalan Andrey Babitskiy, Vnukovo Havaalanında uçağa binmek üzereyken tutuklandı.
Rusyada rehine kurtarma harekatlarının tecrübeli birimi özel Alfa timleridir. Yüzü maskeli bu özel timin vukuatın bulunduğu her yerde olacağını bizzat Gudkov da belirtmekteydi. Yetkililerin ısrarla planlanmadığını ve kendileri tarafından başlatılmadığını savunduğu harekatın fitilini ateşleyen patlamanın ardından okul binasına ilk girenler Alfa timleriydi. (Russian Troops Planned School Assault, Mosnews, 04.09.2004) Ayrıca ikinci gün okulun yanından geçen bir cadde üzerinde bulunan otobüsün neden infilak ettiği bir muamma olarak kaldı.
Muhtemelen harekat okuldaki cesetlerin alınması sırasında başladı. Spor salonunun çatısına Alfa timlerini bırakan dört helikopterin yetililerin söylediği gibi ilk patlamadan sonra mı yoksa önce mi gittiği de bir başka muamma olarak kalacağa benzer. Sağ kurtulan veliler patlamadan sonra çocuklarını kaçmaları için sonra da kendilerini- camdan dışarı attıklarını söylüyorlar. Yetkililer ise tam bu sırada kaçanlara eylemciler tarafından ateş edildiğini ve karşılık vermek zorunda kaldıklarını...
Böyle olsa bile, madem ki hazırlıksız yakalanılmıştı, ilk telaşın ardından çatışma durdurulabilirdi. Oysa canlı yayınlardan izlenildiği gibi çatışma saatlerce sürmüş, zaman zaman dakikalarca ağır makineli tüfek ateşi yapılmış bu ancak mermi şeridiyle mümkündür, şarjörle değil- ve tankların üzerindeki toplar art arda ateşlenmiştir. Nitekim binadan kaçan eylemcilerin sığındığı bir evin tank ateşine tutulduğu yetkililerce ifade edilmiştir.
Harekatın nasıl yapıldığı hakkında bir çok noktanın bir muamma olarak kalacağına ve üzerinde çokça teori üretileceğine hiç şüphe yok. Fakat kızı okulda rehin tutulan bir Oset anne ile hemfikir olmamamız için hiç bir neden de yok: Yetkililer yeter ki istesin, hepsinin yakalayabilirler, fakat onlar kan dökülmesini istiyorlar.
Ölüleri Konuşturmak
5 Eylül akşamı itibarıyla ölü sayısı 394e yükselmiş ve 250 kişinin de halen kayıp olduğu bildirilmişti. 350 yaralıdan kaçının sağ kalacağı meçhul, sadece 200 civarında yaralanmadan kurtulan insan var. Terörle mücadele yetkilileri bu tür harekatlarda yüzde yirmi can kaybının başarı olacağını söylüyorlardı: Bir kişinin ölümü trajedi, bin kişinin ölümü istatistiktir.
Hayata dair olanın bilançosunu çıkarıp kâr hanesini ölü sayısıyla ifade etmeyi belletiyorlar biz sağ kalanlara. Her türlü ölüyü: Savaşta, depremde ya da iş kazasında. Şükür etmemizi istiyorlar: Yaşıyorsun ya! Tabii Çeçenlerden de:
1994-1996 Birinci Çeçenistan Savaşı ve Ekim 1999dan bu yana süren İkinci Çeçenistan Savaşında tarafsız kaynaklara göre hemen hemen hepsi şarapnel ya da kurşun yarasıyla olmak üzere- en az 100 bin Çeçen öldü. Çeçenler bu sayıyı 42 bini çocuk olmak üzere 200-250 bin olarak ifade ediyorlar. Birinci savaştan önce Çeçenlerin nüfusu 750 bin kadardı.
Kâr hanesine bu kadar ölü düşen bir halktan kendi kaderini tayin etme hakkından vazgeçmesi istenebilir mi?
Onlar ölüleri toplayıp yaşamı tercih ediyorlar, nasıl olursa olsun değil, kendi belirledikleri bir yaşamı. (ÖÖ/EK)