Anımsatmak için bu konudaki tartışmaları anımsıyorum. Örneğin 1999 yılında Anayasa Mahkemesinin 37. kuruluş gününde Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in konuşmasının altını çiziyorum.
Bu konuşma 27 Nisan 1999 günlü gazetelerin manşetlerindeydi, radyo ve televizyonlardan naklen yayınlandı. Özgürlüğün bulunmadığı yerde demokrasinin olmadığını söylemişti.
Anayasayı kıyasıya eleştirerek, görüşlerini şöyle açıklamıştı:
"1982 Anayasası ile düşünceyi açıklama özgürlüğünün önündeki engeller aşılamamış, düşünce suçlarına yönelik yasal düzenlemeler yapılamamıştır. Türkiye, insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için Anayasa ve yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğüyle bağdaşmayan yasa kuralları değiştirilmelidir. Açıklanmayan düşünce korunamaz: Kişinin iç dünyasında kalan, açıklamadığı veya açıklayamadığı düşüncelerin korunması, düşünceyi açıklama özgürlüğü olarak kabul edilemez. Asıl özgürlük, düşüncelerin serbestçe açıklanabilmesi ve yayılabilmesidir. Çoğulcu demokrasilerde azınlığa 'çoğunluk durumuna geçebilme' hakkı tanınır. Bu hak, kendisine bağlı olarak düşünceyi açıklama özgürlüğüyle birlikte diğer tüm hak ve özgürlükleri de beraberinde getirir."
"Temel hakların özüne dokunma yasağı 1961 Anayasası'na 1949 Bonn Anayasası'ndan alınmıştır. Bir hak ve özgürlüğün özü, onun vazgeçilmez öğesi, dokunulduğunda hak ve özgürlüğü anlamsız kılacak olan asli çekirdeği olarak tanımlanabilir. Dünyaya kulak verelim: Düşünce açıklama özgürlüğüne Anayasada daha geniş yer verilmesi yönünde basın kuruluşlarımız, sivil toplum örgütleri ve bilim adamlarımız öneriler yapmaktadır. Böylece oluşacak kamuoyu ve siyasal irade sonucu Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini umuyoruz. Kamuoyunun temeli: Kamuoyu, olaylar ve sorunlar üzerinde herkesin özgürce düşünce açıklayabildiği eleştiri yapabildiği, değişik yorumların tezlerin tartışıldığı bir ortamda gelişip olgunlaşabilir. Başka bir anlatımla, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kamuoyunun da temelini oluşturur. Hukuka uyarlama: Uygarlık düzeyinin bir göstergesi olarak kabul edilen ve uluslararası alanda büyük gelişme gösteren insan hakları hukuk verileri hukukumuza yansıtılmalı, uluslararası sözleşmeler karşısında Anayasa ve yasa kurallarının gözden geçirilerek, sözleşmelerde öngörülen evrensel standartlar hukukumuza kazandırılmalıdır."
Bu sözleri unutmak mümkün müdür? Hükümet demokrasiyi ve hukuk devleti ilkelerine uygun yasa üretmekten vazgeçmiştir ve taahhütlerini unutmuştur.
Anayasa Mahkemesi başkanı Ahmet Necdet Sezer şimdi Cumhurbaşkanı...
TBMM'nin kabul ettiği yasayı resmi gazetede yayımlamakla yetkili. Aksini yapıp isterse Meclis'e geri gönderebilir. O zaman Meclis tek satırına dokunmadan yeniden aynı tasarıyı geçirir ve kabul ederse Cumhurbaşkanı'nın yasayı Resmi gazetede yayınlamaktan başka çaresi kalmıyor.
Anayasaya aykırı görürse Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açabilir. Yasayı Anayasa Mahkemesine götürerek iptal davası açmaya ayrıca yetkili olanlar ise Mecliste grubu bulunan siyasi partiler ve milletvekilleri...
Umutsuzluk umuda dönüşebilir. Ancak kamuoyunun böyle bir yasaya tepki göstermesi gerekiyor. Çünkü ihlal edilen görsel, işitsel, yazılı basın ile internet ortamında yayın yapan gazetecilerin ifade özgürlüğü değil, tam aksine herkesin düşünce ve ifade özgürlüğü ile gerçekleri öğrenme hakkı....(EK)