Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, İstanbul ve Diyarbakır’da 2013 ve 2015’te gerçekleştirdiği iki çalışma ziyaretinden sonra “Medya özgürlüğü, Türkiye’de barış için vazgeçilmez” başlıklı bir rapor yayınladı.
Tüm dünyada basın özgürlüğü için mücadele veren Paris merkezli kuruluş, Barış süreci ve ifade özgürlüğüne dair yayınladığı raporunda, “Haberciliğe özgürlük, Kürt Sorunu’nda çözümün bir parçasıdır” genel tespitine yer veriyor.
İngilizce ve Fransızca olarak çıkan raporda, barış müzakerelerinin yaşandığı dönemde medyanın sorunu, hükümetin de isteğiyle, daha özgürce yansıtabildiği belirtilirken şu tespit paylaşılıyor: “Esaslı reformların gerçekleştirilmemesi, yargının da bağımsız olmaması, şartla bağlı olarak gelişen bu toleransı oldukça kırılganlaştırıyor ve bugünkü baskıların habercisi oluyordu”.
Siyasiler, yargı, medya ve sivil topluma mesajlar
Raporun “Tavsiyeler” bölümünde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun medyaya dair maddelerinin yürürlükten kaldırılması; gazetecilerin statüsü ve haklarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına uyumlu hale getirilmesi; yasalarda habere erişim hakkının güvence altına alınmasından söz ediliyor. Ayrıca, 90’lı yıllarda işlenen gazeteci cinayetlere dair soruşturma dosyalarında, insanlığa karşı veya savaş suçu kategorilerine benzer bir şekilde, zamanaşımının kaldırılması da talep edildi.
Yargı ve kamu makamlarına yönelik mesajında RSF, devletin tüm medya organlarının muhatap alacak tarzda şeffaf işletilmesini, kamu yararına dair gazeteci soruşturma/kovuşturma dosyalarında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarının referans alınmasını istedi; medya temsilcilerini hedef alan KCK dosyalarının, açık şiddet olgusu parametresi üzerinden yeniden gözden geçirilmesini talep etti.
Etik gazetecilik; kutuplaşma, oto-sansürle mücadele
Gazetecilere de çağrıda bulunan RSF, mesleki etik ilkelerine bağlı çalışmaları ve nefret söyleminden uzak durmalarını, oto-sansüre ve siyasi kutuplaşmaya karşı mücadele vermelerini istedi.
Son olarak, Türkiye sivil toplumu ve siyasi partileri de, toplumsal diyaloga ve sükûnete katkı yapmaya, gazetecilerin güvenliği üzerinden olumsuz etkileri bulunan gerginlikleri tırmandırmaya çağrıldı.
Bihr: Son dönemde ağırlık verilen sansürle olmaz…
RSF Doğu Avrupa ve Orta Asya Bürosu temsilcisi Johann Bihr, çatışmaların başlamasından üç ay sonra ve Genel Seçimlere iki hafta kala, Kürt Sorunun Türkiye’nin ana gündemi olmaya devam ettiğine işaret edilen raporda, “Son dönemde ağırlık verilen sansür değil, reformların derinleştirilmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt Sorunu’nun medyada daha iyi işlenmesini sağlayabilir” dedi. Ancak Bihr, son yıllarda Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin otoriter sapmasının, eleştirel tüm seslere karşı hoşgörüsüzlüğü perçinlediğini sözlerine ekledi.
Rapor, 2013 ve 2015 yıllarında İstanbul ve Diyarbakır’da çok sayıda gazeteci ve avukatın yanı sıra, Diyarbakır merkezli Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) ve Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC), Diyarbakır Barosu yetkilileri ve Diyarbakır yerel medyasıyla yapılan görüşmelere dair tespitleri de içeriyor.
RSF’nin “Medya özgürlüğü, Türkiye’de barış için vazgeçilmez” Raporu’na, İngilizce olarak http://en.rsf.org/turquie-