KCK Yürütme Konseyi Üyesi Rıza Altun, Türkiye’deki yerel seçim sürecini, 2014 Newroz’unu, Kürt sorunu, çözüm sürecini, Cemaat-AKP ilişkilerini ve daha pek çok konuyu Yüksekova Haber’den Necip Çapraz’a değerlendirdi.
Üç bölümde yayınlanan söyleşide Altun özetle şu ifadelere yer verdi:
“Biz adım attık, devlet atmadı”
“Geçen Newroz’da bir deklarasyon yayınlandı ve çözüm süreci başladı. Bu durum hem bizim partimiz için hem Kürt halkı için hem de dört parçada yaşayan Kürtler için oldukça önemliydi.
“Bir yıllık süre içerisinde biz önderliğin çizmiş olduğu çerçeve temelinde bir şeyler yaptık. Ateşkesin yerine oturması, çatışmazlığın ortaya çıkması, güçlerin belli oranda geriye çekilmesi bu süre içerisinde bizden beklenenlere belli ölçüde cevap olmaya çalıştık.
“Tabi bunun karşısında Türkiye’nin de ne yapacağını çok bekledik. Halk da bunu çok bekledi Türkiye’de istediğimiz düzeyde bir gelişme söz konusu olmadı. Böyle çelişkili bir durum çıktı, kafalar karışık bir duruma geldi.
“Herkes mevcut durumun ne olacağı konusunda bir fikre varmak için bu Newroz’da önderliğin yapacağı açıklamaya önem atfediyordu.
“Önderlik, net çizgiyle süreç bitiyor ya da devam ediyor şeklinde bir tavır koymasa da, en azından halen umutlarını korunduğuna, beklentilerinin devam ettiğine yönelik bir takım ipuçları herkesi oldukça rahatlatan ve süreç karşısında rolünü oynamaya sevk eden bir tutum içerisine soktu.
“AKP-Cemaat kavgası sahtekarlık”
“On yıllık süreç içinde AKP’yle Cemaat bir bütündü. Yani hiçbiri birinden habersiz değillerdi. Bugün Tayyip Erdoğan kalkıp bunlar neler yaptı diye sıralarken, bunları bilmiyor değildi. Ya da askerleri, KCK’lileri tutukladılar derken bunları bilmiyor değildi.
“Bunları beraber yaptılar. Şimdi çok kötü bir ittifak oldukları için de birbirlerine güven duymadıkları için de herkes tedbirini almış, kavga günü geldiğinde birbirlerine neler yapacaklarının hazırlığını yapmışlar.
“Onun için bunların şu anda birbirlerine girdikleri bu durum sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Şu kesin; 2000’li yıllardan günümüze kadar yapılan her ne ise AKP ve Cemaat birlikte yaptılar ve birbirlerinden gizledikleri fazla bir şey yoktu.
“Hep Kürdistan’da sınırlı kaldık”
“Türkiye’de HDP-HDK şahısında geliştirmek istediğimiz demokrasi mücadelesinin önünü açabilecek herkesin kendisini özgürce ifade ettiği yeni bir demokratik oluşum oluşturmaktır.
“Biz HDP politikasını önemsiyoruz. Mücadelemizin başından günümüze kadar bizim Kürtleri marjinal temelde yalnızlaştırarak bir mücadele yürütmek politikamız olmadı hiç. Biz başından beri bölge halklarından kopuk Türkiye halklarından kopuk bir mücadelenin tek ayaklı olacağını düşündük.
“Son geliştirdiğimiz paradigmamız halklar arasındaki birliği temel alan bir paradigmadır. Buradaki demokrasi ve demokratik birlik çok önemlidir.
“Kırk yıllık mücadele süresince sürekli sanki biz milliyetçi bir bakış açısıyla sadece Kürtleri temel alan bir kimlik atfedildi bize. Bu bizim açılımımızı hep engelledi. Bizim düşüncelerimizin açılımını engelledi.
“Biz hep Kürdistan’da sınırlı kaldık. Hatta sadece Kuzey Kürdistan ile sınırlı kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.
“Mücadelenin Türkiye’ye yansımasına izin vermediler”
“HADEP gibi partiler Türkiye partisi olmayı defalarca denediler ama var olan engelleri aşamadılar. Türkiye’de örgütlenmesine izin vermediler. Türkiye’de propaganda yapmasına izin vermediler. Hep marjinal konumda tuttular.
“Biraz açılım göstermeye başladığında baskı uyguladılar tutukladılar. Bunu yapmak istemediği yerlerde ise sivil milliyetçi, faşist kesimleri harekete geçirdiler.
“Neticede bugün de yaşıyoruz. Kürtleri hep Kürdistan’a mahkum etmeye çalıştılar. Yani mücadelenin Türkiye’ye yansımana izin vermediler.
“Kadın ve gençlik öncü pozisyonda”
“Bizim hareketimiz açısından gençlik ve kadın önemli. Gençliğin ve kadının öncü kılınmadığı bir mücadelenin doğru gelişmesi mümkün değildir.
“Kadın özgürlüğü ve kadın özgürlük mücadelesi, toplum özgürlüğü ve toplumda gençliğin oynaması gereken rol biz de çok stratejik bir yaklaşımdır.
“Bu hareket ortaya çıktığında gençlerden oluşuyordu. 40 yıldır bu savaşı yürütüyoruz ve temelimiz gençliktir. Bugün ki seçimler içerisinde kadın ve gençliğin gerçekten de öncü pozisyonda mevzilenmesine oldukça dikkat ediliyor.
“Eş başkanlık ideolojik bir durumdur”
“Türkiye ve Kürdistan’da bir eş başkanlık sistemi gelişti. Bir yanıyla eş başkanlık sistemi siyasi bir durumdur ama diğer yanıyla baktığınız zaman ideolojik bir durumdur. İdeolojik olması kadın özgürlüğü ile bağlantılıdır.
“5 bin yıllık bir kadın köleliği vardır. Bu köleliğe karşı bir duruşu ifade eder. Kadın köleliğini kabul etmeyen bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bunun toplumda ve politikadaki karşılığının da ortaya çıkması gerekir.
“Eş başkanlık Türk toplumunu derinden etkileyen bir durumdur. Türkiye’de hükümeti bile etkileyen, devleti bile etkileyen onu zorlayan bir politika oldu. Bu konuda yasalar çıkarmak zorunda kaldılar.
“Önderliği esas alırız, AKP ise muhatabımızdır”
“Biz başından beri AKP’yi esas almadık kendimize. Biz Önderliği esas alırız. AKP ise muhatabımızdır. Bu iki deklarasyon arası süreçte elbette ki AKP’den bazı beklentiler vardı. O deklarasyonlar boş şeyler değildi.
“Tek taraflı ateşkes diye bir şey yoktu. Güçlerin tek taraflı geri çekilmesi diye bir şey yoktu. Bunların hepsinin karşılığı vardı. Hiç kimse durduğu yerde karşılıksız bu adımları atacak değil herhalde.
“Bunun karşılığının olduğu da üstü kapalı da olsa basına yansıdı. AKP bu karşılıkların hiçbirine cevap olamadı. Mesela yeni bir anayasa, Kürt sorunun çözümünde temel bir noktaydı.
“AKP başarılı olursa seçimlerden sonra daha da sertleşecek”
“Seçimden sonra AKP’den büyük bir beklentimiz yok. AKP ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. AKP’nin oy kaybetme oranı çok önemlidir. İkincisi oy kaybına rağmen iktidara devam ederse de yaşayacağı ciddi sorunlar var.
“Sorunların çözümsüzlüğü temelinde otoriter yaklaşımlarla sorunları çözmeye yaklaşırsa, bu AKP’yi felakete sürükleyebilir. Herhalde bunu öngörecek kadar politikadan anlıyorlardır.
“AKP şu anki pozisyonuyla eğer üstün gelirse yani seçimlerde az oy kaybederse giderek sertleşeceği bir durum ortaya çıkacak. Bunu açıkça söylüyor zaten. Cemaate mesaj verirken, inlerine gireceğiz derken yazarı, çizeri, aydını, bir çok AKP karşıtı kesim bundan nasibini alacak.
“Kendini güçlü gören bir AKP güçlülük psikolojisiyle kendini dayatarak ya benim dediğim olur ya da başkalarını da reddederek karşısına alabilir. Bu tehlike çok diri olarak karşımızda duruyor.
“AKP beklenti olmaktan çıktı”
“AKP’den beklediklerimizin tümü miadını doldurdu. AKP çözümsüzlüğü derinleştirerek, bizim için bir beklenti olmaktan çıktı.
“Önderlik müzakere sürecinin başlamasını istiyor. Müzakere süreci başlamış değildir. Pratikte Kürt sorunun çözümünde yol temizliğinin yapılması gerekiyor, yol temizliği yapılmış değildir. Ciddi bir anayasal çalışma yapılmamıştır. Toplumda Kürt sorunun çözümüne ilişkin yerine getirilmesi gereken birçok oluşum oluşturulmamıştır. Kürt sorununun çözümünün hukuksal çerçevesi oluşturulmamıştır.
“Türkiye’de çözüm sürecini yürütüyoruz da bu çözüm sürecinin bir hukuku var mı yok mu? Neye göre çözüm süreci yürütüyoruz? Meclis mi bu süreci yürütüyor. Peki, iktidardaki parti bunu resmi olarak yürütüyor mu? Bu da yok. Sadece Milli İstihbarat kanalıyla yürüyen bir şeydir. AKP bunların hiçbirini aşmıyor dikkat ederseniz.
“AKP süreci kalıcı kılmak için adım atmıyor”
“Önderlik ısrarda devam edecektir. Eğer AKP belli bir noktaya gelirse çözüm sürecinin devam etmemesi için hiçbir neden yok.
“Önderliğin bütün ısrarlarına rağmen AKP çözüm noktasına gelmezse, artık çözüm süreci diye bir süreçten söz etmek mümkün olmayacaktır.
“AKP çözüm süreci ve barışın sahibi gibi kendini gösteriyor, şehit cenazelerinin gelmemesini propaganda yapıyor ama bunun ilelebet bitmesinin çözümünü de geliştirmiyor. (EKN)
-------------------------------------
* Söyleşinin tamamının birinci bölümü için, ikinci bölümü için ve üçüncü bölümü için linklere tıklayınız.
** Fotoğraf: Yüksekova Haber