Yerel yönetim, katılım ve planlama anlayışı ve Antalya'daki deneyimler üzerine "Kentli Dayanışması" adlı kitabı bu ay içinde yayımlanan Avukat Şahin, "Bölgesel eşitsizlikler düşünüldüğünde, kaynakların merkezden dağıtılmamasının sorun yaratacağı" görüşünde.
Tam şekli açıklanmayan Yerel Yönetimler Reformu'na göre, bakanların yetkilerini yerel yönetimlere, belediyelerin denetimini Sayıştay'a bırakılmasını, adalet ve savunma dışında eğitim, sağlık, ulaştırma, enerji, tarım, çevre, kültür gibi hizmetlerin belediyelerin denetimine bırakılması, Büyükşehir belediyelerinin bünyesine belde belediyeleri de dahil edilmesini, belediyelerin kurulması için gerekli asgari nüfus 5 bine çıkarılması planlanıyor.
Şahin, reform tasarısı hakkında Bianet'in sorularını cevapladı:
Yerel yönetimde söz sahibi sermaye
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Yerel Yönetimler Reformu hangi düzenlemeler getiriyor?
Reform, Meclis'te ne şekil alacak bilmiyoruz ama esas olarak merkezi yönetimlerin yerelde kontrolden uzaklaşması, sermayenin buralarda bağımsız hareket etmesini sağlayacak bir içeriğe sahip.
Küreselleşmeyle birlikte, yerel yönetimlerin yerinden yönetim felsefesine uygun olarak, merkezi yönetimden bağımsızlaştırarak, kendi adına yatırım yapması ve kaynak arayışlarında olması sonucunu yaratacak bir düzenleme bu.
Katılım, demokrasi, açıklık gibi argümanlar kullanılarak yerel ihtiyaçların yerinde tartışılarak buna göre karar verileceği yanılsaması yaratılıyor. Ancak düzenlemenin asıl amacı, Avrupa Birliği (AB) süreciyle aynı bağlamda ve küreselleşme süreci içinde, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (WTO) nezdinde ulus üstü sermaye şirketlerinin, yerel örgütlenmelerde yapılacak yatırımlarda doğrudan söz sahibi olabilmesi. İçme suyundan, çöp konusuna kadar devlete bağlı bir çok alan özel şirketlere devredilecek.
Tasarıdaki Büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin genişletilmesi, küçük belediyelerin kapatılması, Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) havza tipi örgütlenmesi gibi, yatırımların parça parça olmadan daha verimli olmak istenmesine bağlı.
Sosyal devletin tasfiyesi
Tasarıda bu amacın hangi düzenlemelerle gerçekleştirilmesi planlanıyor?
Tasarıya asıl karakterini veren eğitim , sağlık, trafik düzenlemeleri gibi konuların, kamu hizmeti olmaktan çıkarılması. Düşünülen, varoluşu tartışılan sosyal devletin tasfiyesidir.
Kaynakların yerel bazda sağlanması düşünülüyor. Yerel yönetimler için kaynak yok deniyor ama son 10-15 yılda IMF ve Dünya Bankası direktifleriyle, kredilere bağlı ekonomi modeli dayatmalarıyla İller Bankası'nın içi boşaltıldı. Reformun yerel yönetimlere vereceği yetkilerle, artık bu piyasaya borçlanacak. Bu borçlanma eğitim, sağlık gibi alanlara da yansıyacak. Dünya Bankası'nın son dönem uygulamalarına bağlı, yerel yönetimlere kredi verilirken, bunun ne şekilde kullanılacağını belirlenmiş olacak.
Sivil Toplum Kuruluşları'nın (STK) yönetime görüşlerini belirtse bile, kaynakların nasıl kullanılacağında asıl kararı veren sermayeyi sağlayanlar olacak.
Belediyelerde sözleşmeli personel çalıştırılarak, yerel yönetimlerin sosyal hak verme görevinden muaf olması da tasarının parçası.
"Bölgesel eşitsizlikler derinleşecek"
AKP tasarıyla devletin yönetim modelini değiştirmeyi mi planlıyor?
Yerel yönetimlerle ilgili düzenlemeler Avrupa Birliği'nin (AB) talepleriyle çakışıyor. Yerinden yönetim Avrupa'da da istenen bir model. Türkiye, böyle bir yönetim modeli benimseyip AB sürecinde yer alacak. özellikle Kürt meselesi nedeniyle oluşan korkulardan dolayı, yerel yönetimlerin bağımsız hareket etmesini sınırlarından dolayı, merkezin ayağını çekmek istemiyor. Tasarıdaki İl Özel idarelerine verilen yetkiler bunu göstergesi.
İl müdürlüklerinin kapanmak istenmesinden de anlaşılacağı gibi sorunu kaynak meselesine indirgeyen bir yaklaşım var. Bir bütün olarak toplumun ihtiyaçları üzerinden, belirli bir planlama çerçevesi içerisinde bazı bölgelerdeki fazlanın ihtiyaç olan yerlere aktarılması gerekir. Ancak merkezi bir planlama olmazsa, bölgesel anlamdaki eşitsizlikler daha da derinleşir.
"Yerel örgütlenmelere ihtiyaç var"
Bu eşitsizliğin olmaması için merkez ve yerel yönetimler arasındaki ilişki nasıl olmalı?
Yerel yönetimlerde esas olan alınacak kararlarda gerçekten o bölgede yaşayan insanın tartışma ve karar sürecinde yer almasıdır. Bu yapılırken aynı zamanda yönetim kademelerinde olan her şeyin açıklığının sağlanması gerekir.
Toplum halinde yaşadığımıza göre o yörede yaşayanların ihtiyaç öncelikleri göz önüne alınarak gerçekleştirilecek bir yönetim modeli söz konusu olmalı. Burada merkezi yok sayamazsınız, çünkü bütün bilgilerin toplandığı, merkezi planlamanın gerçekleştiği, toplumsal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik kaynakların değerlendirildiği yer merkezidir.
Yerel inisiyatifler bu süreçte neler yapabilir?
Kamusal hizmetlerin yerel bazda ticarileştiği AB ülkelerinde, büyük tepkiler sonucu kazanılmış haklar var. Yerel düzeyde, halkın kendi sorunları etrafında, kendilerini özgürce ifade edeceği birlikteliklere ve örgütlenmelere ihtiyacı var.(ÖG/NK)
Mustafa Şahin İnsan Hakları Derneği (İHD) Antalya Şube Başkanlığı, Antalya Çağdaş Eğitim ve Kültür Vakfı Kurucu Üyeliği, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Antalya Kurucu İl Yönetim Kurulu Başkanlığı, Antalya Kent Gönüllüleri Dayanışması, Kurucu Üyeliği, Antalya Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği (2 dönem) yaptı. Antalya Kent Konseyi Yerel Gündem 21 Üyeliği de yapan Şahin Antalya Yeni İleri Gazetesi'nde yazılar yazıyor ve serbest avukatlık yapıyor.
Şahin'in "Kentli Dayanışması" adlı kitabında yerel yönetim anlayışları, kent kültürü, kentsel yaşam üzerine makaleleri yer alıyor.