Tutanakta yazılı...Sanık Sorgu ve Savunmasında: "....(...) 3 sayfa yazılı savunmasını okudu açıkladı. Yazılı savunma alındı, okundu, dosyasına kondu. Dizi 13-9, 35-29'daki konuşma metni okundu. Özellikle konuşmada geçen "Benim referansım İslam'dır, evet göğsümüzü gere gere söylüyorum benim referansım İslam'dır. Bu ezanlar susmayacak. Kutlu doğumlar sancılıdır, her türlü doğumun öncesinde sancı vardır. Eğer bu gün bu ülkede benim başörtülü bacım üniversiteye rahatlıkla gidemiyorsa, benim üniversitedeki bacıma kazandın ama bu baş örtüyü çıkarmadıkça okuyamazsın deniyorsa; bu ülkede zulüm vardır, kardeşler ben size dünyadan bir örnek vereyim biliniz ki, her devrin Firavunları vardır, her devrin Nemrutları vardır. Ama biliniz ki, her Firavun'un her Nemrudun bir İbrahim'i vardır" sözleri hatırlatılarak sanıktan soruldu:
" 'Her şeyden önce ben bir Müslüman'ım attığım her adımda inancıma uygun olanı arıyorum. Ve İslam, insanları bana sevmeyi emrettiği için insanları seviyorum. Bu bağlamda referansım İslam'dır. Bunu kişisel olarak belirttim. Kutlu doğumdan maksadım, aydınlık bir Türkiye'nin ortaya çıkaracağı Güneydoğudaki bu sıkıntıların biteceği, bu sıkıntıların aydınlık Türkiye'nin doğum sancıları olduğunu kast ettim. Üniversiteli öğrencilerin başörtülü bir şekilde okula rahatlıkla girememeleri ile ilgili olarak sadece başörtüsünden dolayı okuma haklarını kaybetmelerini manevi zulüm olarak söyledim. Nemrutlar ve Firavunlar sözleri ile de tarihi bir örnekleme yapıyorum. Genel olarak partim iktidara geldiği takdirde vaktiyle Firavunda Nemrut'ta olduğu gibi aydınlığa çıkaracağını ülkenin huzura kavuşacağını söylemek istiyorum' dedi."
Duruşma 21.04.1998 tarihine bırakılmış. O tarihte karar verilmiş. Kararın üzerinden sekiz yıl geçmiş.
Yaklaşık 8 yıl sonra 2.6.2006 günü TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı'nın konuşmasında geçen; "Yapılan her eleştiri 'hükümete karşı düzenlenmiş bir komplo' olarak görüldü. Laiklik ekseninde, cepheleşmelere yol açacağı ayan beyan belli olan konularla Türkiye'nin gündemi dolduruldu. Eğitimde çağdaş Türkiye'nin ihtiyacı olan reformların içeriğini tartışmak yerine, dini referanslı konular gündeme taşındı ya da laiklik konuları üzerinde tartışmalar açıldı" sözlerinin muhatabı Başbakan ve hükümeti. Referansları İslam...
Anayasamıza göre; kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Bu nedenle TÜSİAD Başkanı Sabancı; "Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumsal yapısına ve tüm toplumsal hücrelerine derinlemesine nüfuz etmiş ve özümsenmiş bir yaşam biçimidir" diyor.
Yargıtay 8 Ceza Dairesi (2003/357 Esas, 2004/2457 Karar ve 19.03.2004 tarih) kararında "laiklik" ilkesini tanımlıyor: "Anayasanın 2 .maddesi "Türkiye Cumhuriyeti"nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirttikten sonra, 14. maddesinde; temel hak ve hürriyetlerin hiç birinin, millet bütünlüğünü bozmak ve laik Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek amacıyla kullanılamayacağını hükme bağlamıştır.
"Ayrıca hiçbir uluslararası sözleşme, Demokratik devletleri kendilerini yıkmayı hedefleyen görüşlere hoşgörü göstermekle yükümlü kılmış değildir. Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti'nin özü ve iskeletidir. Bu ilkenin korunduğu sürece değişik din, mezhep ve düşünceye sahip toplum kesimleri barış içinde yan yana yaşayabilirler. Diğer bir deyişle laiklik, toplum barışının (kamu düzeni) ve ulusal birliğin vazgeçilmez koşuludur. Onun içindir ki, Anayasamızın 3. maddesi Cumhuriyetin laik niteliğinin değiştirilemeyeceğini, hatta bunun teklif dahi edilemeyeceğini belirtmektedir. "
Anayasa Mahkememizin 21.10.1971 gün ve 53/76 sayılı kararına göre; dinin devlet işlerinde egemen ve etkili olmaması esasını benimsemek lâiklik ilkesinin gereğidir. Dinin, bireyin manevi hayatını aşarak, toplumsal hayatı etkileyen eylem ve davranışlara dönüşmesi halinde, Devlet kamu düzenini, güvenini ve çıkarlarını korumak amacıyla, sınırlamalar koyabilir. Devletin görevi, dinin kötüye kullanılmasını ve sömürülmesini yasaklamaktır. Lâik bir devlette hukuk kurallarının kaynağı dinde değil, akılda bulunur. Kişilerin iç dünyasına ilişkin din prensiplerinin yasallaştırılması düşünülemez. Laik demokratik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde "Devrim" yasalarına aykırı eylemler Anayasa ile yasaklanmıştır. (Anayasa Mahkemesi Kararı Esas Sayısı : 1997/1 (Siyasî Parti Kapatma) Karar Sayısı : 1998/1 Karar Günü : 16.1.1998)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi 13 Şubat 2003 tarihli kararı ile Refah Partisi ve Diğerleri - Türkiye Davası'nı (Başvuru no: 41340/98, 41342/98, 41343/98 ve 41344/98) sonuçlandırırken; Refah Partisi'nin şeriata dayalı bir düzen kurma isteğinin, yöneticilerinin cihat ve şiddet çağrıları ile çok taraflı hukuk sistemi önerilerinin AİHS'ne aykırı olduğunu kabul etmiştir. AİHM'e göre Anayasa Mahkemesinin Refah Partisinin kapatılması hakkındaki kararı haklıdır. Devletler; Sözleşme hükümlerine uygun olarak tarihteki geçmiş deneyimler ışığında bu tür siyasi hareketlere karşı Cumhuriyetin ve laikliğin korunması için "sınırlandırmalar" ve kurallar koyabilir.
AİHM kararının referansı demokrasi, hukuk ve Sözleşmedir. Onların referansları din ve İslam'dı.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç ise aynı günlü konuşmasında; "Özellikle yersiz ve zamansız bir biçimde ortaya çıkan dini referanslı tartışmalara, laiklik ekseninden sapma izlenimi uyandırabilecek girişimlere, bu gündemde asla yer olmamalıdır," dedi.
Dini referanslarla laiklik ilkesinden sapma yaratmaya çalışmak demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Laiklik ilkesi demokratik toplumun vazgeçilmez ve en önemli özeliklerinden birisidir.
Referansı İslam olan; İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı yargılandığı davada sekiz yıl önce kendisine sorulan soruyu "Genel olarak partim iktidara geldiği takdirde........ ülkenin huzura kavuşacağını söylemek istiyorum." diyerek yanıtlamıştı. Yıllar geçti. Şimdi Başbakan...Kendisi ve partisi iktidara geldi. Ülkeyi huzura kavuşturmak için geldiler (!?). Referansları İslam ve din olanların yarattığı ciddi sorunlar bu ülkeyi huzursuz ediyor. Her devrin Firavunları, her devrin Nemrutları ya da İbrahimleri acaba şimdi kimlerdir? (Fİ/BA)