Adıyaman merkezde bulunan 45 yıllık Saat Kulesi 6 Şubat depremlerinden bu yana saat 04.17'yi gösteriyor. Saat kulesinin etrafında ‘Adıyaman yeniden hayat buluyor’, ‘Evini yerinde yenile’, ‘Depreme dayanıklı binalar, uzun ömürler’ yazılı renkli afişler yer alıyor. Bütün şehirde yeniden yükselen binalar var.
Çalışan makinaların sesi, sürekli sıkışan trafik ve toz toprak arasında, yaşayan Adıyamanlılarla konuşmak için şehir merkezine gidiyoruz. Şehrin her yerinde halen depremin izleri var.
Uzun bir yürüyüşün ardından şehir merkezine varıyoruz. Çarşıda bulunan Emekli Çay Evi’nde 30’a yakın insan güneşin altında oturuyor. Arkada yıkılan bir binanın molozlarını kaldıran iş makinası çalışırken karşılarında ise ağır hasarlı bir bina yıkılmayı bekliyor.
Emekli olması gereken yaşlarda olan belediye işçisi A.Y., de çay evinde çalışıyor. İki çay alıp bankta sohbet ettiğimiz A.Y., tek tek oturan emeklileri ve emkeli olmayan yaşlıları tanıtmaya başlıyor:
“Bak bu Hüseyin amca, depremde 3 oğlunu, gelinlerini ve torunlarını kaybetti. İnanır mısın genç kalmadı ailede. Sabah burası açılınca geliyor biz kapatana kadar da oturuyor.”
A.Y., anlattıkça fark ediyoruz ki çay evinin müdavimlerinin hikayeleri hep ortak; yoksulluk, yalnızlık ve sağlık sorunları.
Cadde üstünde pek ağır hasarlı bina kalmasa da ara mahallelerde karşılaşmak mümkün. Bazı evlerde ‘burası mahkemelik’ yazarken bir Kur'an kursu duvarında ise ‘bazı haklar helal edilmez’ yazısı dikkat çekiyor.
Ara sokaklarda evleri fotoğraflarken mahalle sakinleri ağır hasarlı binaların pek kalmadığını son bir aydır yıkımın hızlandığını dile getirdi.
'Bir yeri mi arıyorsun' diyen ve ardından konuşmaya başladığımız bir taksi şoförü ise bu hızlı yıkımı şöyle anlattı:
"Abla Cumhurbaşkanı gelecek diye hepsini son bir aydır hızlıca yıkmaya başladılar. Ben hayatımda ilk defa 7-24 süren yıkım gördüm. Yol yapacak zaman bulamadılar herhalde onu da sulayarak geçiştiriyorlar ki toz kalkmasın. Keşke Erdoğan haftada bir gelse. Belki ona güzel görünmek için şehir biraz olsun düzelir."
Taksi şoförünün tavsiyesiyle Musalla Mahallesi’ndeyiz. Burada yıkık bir çok bina, her adımda ya konteyner ya da birkaç çadır, çatlakların olduğu ve insanların içinde yaşadığı evler var.
Yıkılmış bir binadan kalan molozların üzerinde oyun oynayan birkaç çocukla sohbet ederken, çadırdan çıkıp yanımıza gelen yaşlı bir erkek ‘bu binadan 20-30 tane insan çıkardık gerisi de öldü’ dedi.
Iraklı olduğunu söyleyen Raşit K., 2 katlı bir binada yaşıyarken depremde evi ağır hasar almış.
O ve oğulları depremin ilk anlarında az önce gösterdiği yerde olan binaya koşup, yardım etmiş. Enkazın başında yardım için beklerken de kolluk tarafından şiddet görmüş. ‘Ama canımız sağ birçok insan çıkardık oradan, çok şükür’ diyor.
Şu an bir çadırda kalan Raşit K., konteyner istemiş ama verilmemiş. 11 yıldır Türkiye’de 8 yıldır da Adıyaman'da yaşadığı için artan kiraların da farkında.
Depremden sonra en ucuz evin 10 bin TL civarı olduğunu gözlemleyen Raşit K., o evin de bir çadır ya da bir konteyner kadar konforsuz ve küçük olduğunu belirtiyor.
Musalla ve dibindeki Ulucami Mahallesi'nde onlarca insan ya konteynerda ya da çadırda yaşamakta.
Kentte 31 bin 406 konut teslim edildiği bilinse de Adıyaman’da AFAD’a ait halen 55 konteyner ve prefabrik kentte 30 bin üzerinde aile ve yaklaşık 117 bin kişi yaşamaya devam ediyor.
Mahallede su almak için uğradığımız markette genç bir erkek bize kaldıkları evi göstermek istiyor.
Yolda yürüken depremden sonra ev kalmadığını, çadırda ve konteynerda yaşamamak için de göstermek istediği eve taşındıklarını anlatıyor. Anlatırken 5 bin TL kira ödedikleri yeri 'ev demeye bin şahit' diye tanımlıyor.
Evin sokağına girince, yıkık bir binadan kalan duvarın önündeki kişiyi gösterip 'bak bu annem' dedi.
Annesi harabe bir yerde yataktan kalan kumaşları ayıklamakta.
Oraya varınca anne Meryem duvarın arkasındaki görülmesi ve birilerinin yaşadığını tahmin etmesi zor olan evi gösterdi.
İki aile ve toplam on iki kişi kaldıkları yerin camları yok, bir kısmı da yıkık. Evin içi beton ve duvarlar çatlamış.
Yıkılan binaların içinde kaldığı için güneş almayan bu iki katlı dairenin alt katına soba kursalarda camlar olmadığı için ısınmıyor. Kömür ve yakacak çok pahalı olduğundan mahalleden ya da etraftan topladıkları atıkları yakarak ısınıyorlar.
Evin annesi Meryem, "Savaşta da depremde de ölmedik burada hastalıktan öleceğiz" diyor.
Oradan ayrılıp tekrar şehir merkezine gidince dikmek için çeşit çeşit kök fidan dağıtan bir aracın etrafında insanlar görüyoruz.
Bu insanlarla konuştuğumuzda ise şehrin zaten inşaat ve şantiyeler ile tamamen betonlaştığını, yıkım ya da inşa sırasında kalan tek tük ağaçların da kepçelerle yok olduğunu dile getirildi.
6 Şubat anısına dağıtılan bu fidanlardan ceviz ağacı almak için insanlardan ricacı olan Remzi Çelik ise depremde kızını ve oğlunu kaybetmiş.
Çelik, "Onların anısına iki yıldır fidan ve ağaç dikip duruyorum. Buradan 2 tane ceviz ağacı kökü aldım. Ceviz güçlüdür ömrü uzundur. Bizim hayatlarımız sağlam yapılmayan evler yüzünden kaydı gitti. Binamızın bahçesi yoktu ama kızım, balkonda saksıya ne bulsa ekerdi. Belki bu ceviz ağaçları bu şehre kök salarda kızım da bir nebze olsa huzur bulur" diyor.
Adıyaman’da 68 bini aşkın yapı hasar aldı. Bazı mahalleler tamamen yok oldu bazıları ise kökten değişti. 6 Şubat depremlerinde toplam 8.387 kişinin öldüğü ifade edilse de şehir sakinleri bu sayının çok daha fazla olduğuna, özellikle de mülteci ölümlerini yansıtmadığına inanıyor.
2 yıldır toz toprak, yıkım ve inşa içinde olan şehir koca bir şantiye sahası. Depremlerde büyük hasar alan şehrin kalbi niteliğindeki tarihi çarşı ve etrafındaki birçok yer rezerv alan olarak belirlenerek Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Emlak Konut'a yaptırılan inşaatlara verildi.
Depremlerin ardından ekonomik krizle boğuşan esnafın şikâyetlerinden biri de tütüncülerin ağırlıklı olduğu yüzlerce küçük dükkândan oluşan tarihi çarşıya 'rezerv alan' denilerek adeta el konması.
Şehrin tamamında yeniden inşayla ilgili sorunlar sürerken, sesleri yetkililere ulaşmadığı için esnaf dükkânlarına dövizler asılmış, duvar yazılarına 6 Şubat'tan kalan öfke yansımış. Depremin ikinci yılına bir gün kala Adıyamanlı bir esnaf, olan biteni şöyle özetliyor: “Deprem bahane rant şahane!”
(ED)