İlk sayının ardından "pek güzel olmuş" deyip rehavete kapılmayan AMARGİ bu sayıda eksiklerini gidermenin sorumluluğuyla da hareket etmiş.
Derginin kapağından da anlaşılacağı üzere bu sayıda dosya konusu militarizm üzerine yazılıp çizildi.
AMARGİ son zamanlarda militarizmin tartışılır olmasının umut verici olduğunu düşünüyor. Açılan davaların da etkisiyle, askerlik-eğitim gibi konuların gündemleşmesi, Birikim Dergisinin de bu gündemi güçlü analizlerle tartışmaya açması AMARGİ'de de konuyu feminist yöntemle güçlendirme isteği yaratmış...
Dergi yazılarından biri Gayal Tekin'in kaleme aldığı futbol ve militarizm üzerine.
Aslında dergide kadınların olduğu kadar erkeklerin de ilgisini çekecek, sorgulamaya itecek pek çok yazıdan sadece biri Tekin'in yazısı.
Tekin'in yazısına geçmeden önce bu sayıda yazan isimlere şöyle bir göz atıyoruz, liste uzun:
Pınar Selek, Filiz Koçali, Gamze Göker, Yasemin Öz, Talin Suciyan, Meltem Ahıska, Zeynep Direk, Ayşegül Altınay, Ayşe Durukan, Ümit Cizre, İnci Ağlagül, Nilgün Yurdalan, Esra Gedik, Nükhet Sirman, Collen Burke, Mahinur Taş, Gulrü Çakmak, Karin Karakaşlı, Evren Balta Peker, Dilşa Deniz, Sevilay Çelenk, Tuba Kancı, Melek Göregenli, Züheyla Topçu, Ramize Erer, Selma Acuner, Filiz Kerestecioğlu, Fınar İlkaracan, Evren Kaynak, Filiz Karakuş, Berivan Kum, Perihan Mağden, Aslı Zengin, Gül Yaşartürk, KAOS GL ve LAMBDA'lı kadınlar, Aksu Bora, Meltem Sanlav, Nesrin Cavadzade, İpek Çalışlar.
Yaylalar yaylalar
"Ay akşamdan ışıktır, yaylalar yaylalar
Yüküm şimşir kaşıktır, dilo dilo yaylalar
Komşu kızını zapteyle yaylalar yaylalar
Bizim oğlan aşıktır, dilo dilo yaylalar
Ayin önünde yıldız, yaylalar yaylalar
Nerden gelirsen baldız, dilo dilo yaylalar
Sen get de ablan gelsin, yaylalar yaylalar
Duramiram yalnız, diloy diloy yaylalar"
Futbol günümüzde milyonları peşinden sokaklara, statlara sürükleyen, toplumsal etkisi büyük bir spor dalı. Toplumun en önde gelen gündemi.
Transferler, futbolcuların yaşamı, maçlardaki pozisyonlar, hatalar hep konuşuluyor.
Çim sahada kramponlu militarizm
Bir de "futbolda şiddet" teması adı altında çeşitli tartışmalar gelişiyor. Bu şiddetin nasıl bir bütünlük içinde üretildiğini, militarizm, cinsiyetçilik gibi iktidar sistemleriyle nasıl eklemlendiğini hiç ele almayan bu tartışmalar, "şiddet kötüdür, dostluk, sevgi, kardeşlik..." gibi hamaset edebiyatıyla sürdürülüyor.
Çoğunluğumuz militarizm denilince, hep askeriyeyi, yeşil üniformalarıyla "vatanı, milleti" korumakla görevli "mehmetçiği" düşünürüz.
Değişik formalarla yeşil sahalara çıkan İki futbol takımının militarizmle ilişkisini kurmayız.
Çim sahalarda militarizmin var olduğunu ve cinsiyetçiliği ne kadar besleyip toplumun içerisinde kendini güçlendirdiği aklımızdan geçmez.
Antimilitarist, feminist değilsek, meşin yuvarlağın militarizme ve cinsiyetçi lige ne kadar kan akıttığını fark edemeyiz.
Futbol yaşantım boyunca, yukarıdaki türküyü/marşı, her antrenmanın başında, koşmaya başlar başlamaz, kadın futbolcu arkadaşlarımla beraber söyledim.
Askere giden ağabeyimin de aynı türküyü, "asker ocağında" spor yaparken söylediğini öğrendiğimde korkunç bir boşluğa düştüm.
"Hazııııır olmuyorum"
Bunun nedenini feminizmi okumaya başlayınca anladım.
Bu antrenman biçimleri, bizleri hem kendimize hem de kadın kimliğimize yabancılaştırıyordu.
Zaten hocalarımız da, sporcu disiplinini kışladaki disiplinle aynı tutuyorlardı. Asker gibi yetiştiriliyorduk, erkekleştiriliyorduk; fakat bütün bunların farkında değildik: "iyi bir asker ve iyi bir sporcu" aynı disiplinden geçiyordu...
Resmi karşılaşmalarda, iki rakibin yan yana, önde üç hakem şeklindeki sahaya giriş, zaten bir grup askerin yürüyüşünü andırıyor.
Ayrıca seyirciyi selamlama sahnesi var ki, ardını şu cümleler takip eder: "Atatürk ve Türk milleti adına saol, saol, saol"...
Hani komutan gelir askerlere der ya, "Nasılsın asker?.Saoool!"
Artık alışılmıştır ve her şey doğaldır.
Futbol kalabalık bir spor dalı; ancak bu kalabalıkla yapılan antrenmanların bütünü militer eğitimi çağrıştırır.
Futbolda rakipler uygun üniformalarla donatılarak, örgütlü talimler ve sportif etkinlikler aracılığıyla disipline edilir.
Antrenmanlar, resmi maçların perde arkasıdır, oradaki uygulamalar sporcuyu hazır hale getirir. Siz ısınmak için koşmaya başlarsınız ve koşmaya başladığınız anadan itibaren "ay akşamdan ışıktır, yaylalar yaylalar" diye başlar her şey. işte o "yaylalar"la bir savaşa hazırlanır sporcular.
Evet, gerçekten savaştır hazırlanılan. Çim sahalar da cenk başlar. Tribünler, kuşatılan insanların da gelip kuşatılmışlıklarını kustukları yerlerdir.
Kadın futbolcunun kadın olarak sahada kalması zor
Kışla ve çim sahaların benzer birçok yanı var. Örneğin her iki alanda çok az kadın var. Ben askeriyeyi değil ama futbol dünyasını iyi biliyorum.
O dünyanın içinde büyük bir kavga verdim. Sonuç iyi olmadı. Ne benim için ne de diğer kadın arkadaşlarım için.
Çim sahalarda top oynayan kadınlar var; ancak kadın sporcuların kadın kimliğiyle o sahada var olmaları çok zor.
Futbolda kadınlar, ne zaman egemen anlayışın dışına çıkmaya kalksalar, "Türk örf ve adetlerini eziyorlar" denilerek dışlanırlar.
Kışladaki kadınlar muhtemelen çim sahalardakinden çok daha azlar. Futbol gibi sosyal tarafı ağır basan bir spor dalıyla ilgilendiğimizden, arada bir, deyim yerindeyse, kendimizi silkeleyebiliyorduk.
Futbol, açık bir spor dalıydı ve biz bu açıklıktan besleniyorduk. Tabii hiç silkelenemediğimiz durumlar daha çok oluyordu; çünkü fazlasıyla "erkek" bir dünyadaydık.
"Kızım topa kız gibi vurmasana"
Çoğu zaman kendimizi yalnız ve nefessiz hissediyorduk.
Hatırlıyorum da, antrenörümüz, bir arkadaşımı topa onun istediği sertlikte vurmadı diye "Kızım topa kız gibi vurmasana" diye azarlanmıştı...
Orası erkeklerin alanı idi ancak öyle kabul görüyordun. Erkek cinsi bu sözlerle özendiriliyordu, aynı zamanda kutsallaştırılıyordu.
Sürekli "erkekler üstün" konusu iyi işleniyordu. Ayağına gelen bir topa gelişi güzel vurduysan ve kazara o top hedeflemiş olduğun kalenin az soluna ya da sağına giderse, vay haline...
İşte o zaman kadın olduğunu hatırlarlar ve başlar hırlamalar, horlamalar...
Sahada top oynayan sadece erkek de olsa, rakip takımın futbolcuları kadın olarak görülür. Tabii her türlü küfür rakibe haktır. Rakip düşmandır, düşman da kadındır. (GT/EZÖ)