Yaklaşık bir hafta önce, gece yatmak için de kullandıkları kağıt depolarının çevreye rahatsızlık verdiği gerekçesi ile kaldırılacağını kendilerine bildiren Çankaya Belediyesi, 'göçmenlerin' tek yaşam umudu olan kağıtçılık kapısını da yüzlerine kapatmak istiyor.
İlkbaharın onlara yaptığı güzellik yalnızca bu haberden ibaret.
Onlar için güzel mevsim olmaz zaten. Ne ilkbahar ne yaz ne kış. Onlar için güzel mevsim olmaz işte. Kışın soğuğunda da, yazın sıcağında da, çöplerin arasında, kağıt toplarken görürüz onları. Hepimizin gözleri önünde, hayatları çöplere kıstırılmış, gençlikleri, çocuklukları infaz edilmiş, açılıkla, sefaletle tanıştırılmış yabancılar...
Ne yerli ne göçebe yalnızca kağıtçı
Onların memleketi de olmaz, bayramı da sevgilisi de, düğünü de!
Nasıl ki güzelim ilkbaharın orta yeri kara bulutlarla gölgeleniyorsa, onların da bakışlarına daha ilk ergenliklerinde göçmenliğin, yabancılığın, aidiyetsizliğin acımasız
gölgesi düşmüş.
Kağıtçılar aslında ne yerli ne göçebe. Onlar sadece kağıtçı. Muktedirlerin bir imzasına sıkıştırılmış yaşamları, o imzaya göre ya Hakkari'de, Ankara'da ya da İstanbul'da yokluk içinde yitip gideceğe benzer hepimizin gözleri önünde.
İnfaz edilmiş yaşama ise çoktan boyun eğmişti onlar.
Onlar, doyasıya yaşayamadıkları köylerinden, şehrin pisliğine atılmış ufak bedenli, yüzleri kömürlü, Türkçe'yi bilmeyen küçük bedenler; Fesih (16) Ömer (14) Fatih (17) Reşit (16) Kasım (19) Osman (12) Fehmi (16)
İster kağıt toplayıcıları, ister göçmen, ister sokak çocuğu, isterseniz eğitimsiz, kirli-pasaklı çocuklar deyin onlar için. Onlar, Ankara sokaklarında her gün, gözlerimizin önünden gelip geçen gölgeler. Haklarında yazı yazarken duygulanmamayı kim başarabilir ki! Kırılmış gururları, bölünmüş yaşamları ile çöpler arasında utana sıkıla kağıt toplarken, yanlarına yaklaşmak bile istemez insan. Çünkü bu yabancı dünyanın içinde, kendi dilleriyle konuşanlarla karşılaşmaktan düştükleri yaşamın bilinmesinden utanır kağıtçılar.
Resmi bir araç hızla yaşamını değiştirdi Müslüm'ün
Öte yandan, savruldukları Türközü'ndeki gettoda, kendi deyimleriyle ekmeklerini kağıttan çıkaran kağıtçılara, son günlerde belediye ekiplerinin baskılarına bakılacak olursa, yine yol göründü gibi... Bu yüzden, sokakta karşılaştığım tanıdık kağıtçılardan (daha önce de hakkında yazı yazmıştım) Müslüm, utana sıkıla yaklaşıp, kim bilir belki de danışabileceği bir kişiyi bulduğunu sanarak son haberleri veriyor:
Müslüm (26) pazartesi günü, akşam saatlerinde topladığı kağıtları Türközü'ndeki ardiyeye boşaltıyordu. Daha yorulması için çok erkendi. Çünkü gece geç saatlere kadar kağıt toplayacaktı diğer arkadaşları gibi. Bu sırada ardiyeye bir dolmuş hızla yanaştı. Resmi bir araçtı. Hayır, gelenler polis değildi bu sefer. Dolmuştan birkaç resmi giyimli adam indi. İçlerinden en kıdemlisi gözlüklü olanı öne çıkarak, ardiyedeki kağıtçılara seslendi.
'Çevreyi rahatsız ediyorsunuz, ardiyeleri en yakın zamanda kaldıracağız' dedi.
Yıllardır ekmeğini kağıttan çıkaran Müslüm, resmi giyimli adamın sözlerini duyunca kağıtların üstüne çöküverdi. Anlaşılan o ki yine belirsiz bir yol görünmüştü onlara. Evet, işte yine gelmişlerdi resmi giyimliler. Tıpkı yıllar önce bir gün, köylerine giren askerlerin 'teröre yardım ediyorsunuz, köyünüzü kaldıracağız' dedikleri gibi...
Yılların kağıtçısı Müslüm'ü hepten hüzünlendirdi birkaç gün önceki bu uyarı.
"Bizi köyümüzden çıkardılar, Van'a sığındık. Oradan da açlıktan buraya kaçtık. Şimdi bizi çöpten bile çıkarıyorlar. Kimseyi rahatsız etmemek için mezara mı girelim; diyor ağlamaklı sesiyle.
Çankaya Belediyesi görevlilerinden bir hafta önce de camide mahalle sakinleri kendilerinden rahatsız olduklarını söylemişti zaten.
'Gecenin bir vakti, tenekeleri boşaltıyorsunuz. Büyük şehir burası, biz böyle gürültüye tahammül edemeyiz' demişti camideki bir mahalleli.
Kızılay meydanında, Ulus'ta defalarca, bin bir güçlükle topladıkları kağıtlarına el konulmuş, kağıt toplamaları engellenmişti zabıtalar tarafından.
Çöpçüler hemen her akşam kavgalıydı onlarla. Kağıt toplarken çöpleri dağıttıkları için. Şimdi de mahalleli istemiyordu onları. Kağıtçıların söylediğine göre, haklarında her gün şikayet dilekçesi veriliyordu belediyeye.
Öte yandan Türközü semtinin 30 yıllık sakini Hüseyin Açer (54), kağıtçılar için şöyle konuşuyordu:
"Birkaç defa kendi aralarında kavga yapmışlardı. Bazen çöpleri yakıyorlar, bu da çevreye rahatsızlık veriyor. Bunun dışında kendi hallerinde yaşayan insanlar. Üstelik her mahallede kavga olur. Onların verdiği rahatsızlığı herkes birbirine veriyor zaten. Dışarıdan hep kirli insanlar olarak görülüyorlar.
Çoğu genç ya da çocuk. Ama buradaki ne gençler ne de yaşlılar, kimse onlarla konuşmuyor. Onlar da zaten kendi işlerine bakıyor. Gözleri ekmeklerinde sadece. Bence onların dışında mahallede daha zararlı bir sürü insan var."
Hüseyin amcaya göre onlar, metropol içinde kendilerine bir köy hayatı kurmuş, kendi aralarında yaşamaya çalışıyorlar.
Onlar asla 'buralı' olamadılar
Şöyle devam ediyor Hüseyin amca, "mesela ben senelerdir buradayım ama onlarla bir kez bile konuştuğumu hatırlamıyorum. Onlar kendi aralarında yaşıyorlar, biz kendi aramızda. Hiçbiri kötü adam değil, zaten çoğu daha çocuk yaşta. Kime ne zararı dokunsun ki. Kimseye garezleri yok. Hem gece gündüz demeden çöplerde çalışıyorlar. Gece geç saatlerde de gelip ardiyelerde yatıyorlar. Ama yine de burada pek istenmiyorlar."
Onlar da istenmedikleri bu memlekete zaten hiç ısınmamışlar. Nasıl ısınacaklardı ki, geldikleri gün kendilerini çöplüklerin içinde buluvermişlerdi. Koca başkentin onlara sunduğu nimet çöplerdeki çamurlu kağıtlardı yalnızca... Hem isteyerek mi gelmişlerdi bu kargaşanın bu rekabetin ve pisliğin içine?
Onlar asla buralı olmadılar. Kulakları yıllardır Van/ Hakkari valiliklerinde. Zaten köye dönüş için imza bir atılsa, koşa koşa dönecekler.
Yedi yıldır kağıtla karnını doyuran Metin Kahraman(19) da belediye ve mahalle sakinlerinin uyarılarından bahsediyor. Olanları Metin'in ağzından aktaralım:
"Bize gözlüklü biri geldi. Çankaya Belediye Başkanı olduğu söyleniyor. 'ben Çevik kuvveti ( Metin,Çelik Kuvvet diyor) getirip sizi kaldıracağım buradan. Eşyalarınızı bir an önce satın, sizi buradan kaldıracağım' dedi
Birkaç gündür sürekli geliyorlar. Zabıtalar gelmiyor, önemli adamlar geliyor. Mesela belediye başkanı ya da zabıta müdürü geliyor...
"Gözlüklü adamın kendilerini daha önce de uyardığını" söylüyor Metin ve ekliyor; "Bize buradan gitmemizi, çevreyi rahatsız ettiğimizi söylüyorlar. Aslında çevredekiler de haksız değil. Çünkü kağıtlar çevreye kötü koku saçıyor. Onlar da haklı biz de haklıyız. Ama ya köyümüzü yapsınlar ya da bize burada başka bir yer versinler. Yoksa biz ne yaparız ki. İnsanların yarısı açlıktan ölür. Başka yolu yok bunun. Gerçi biz yine de kendimizi savunacağız ama nasıl savunacağımızı da bilmiyoruz daha. Bizim büyüğümüz olan Hamza'nın şimdiye kadar belediyeyle görüşmeleri iyi geçiyordu. Ama galiba bu sefer işimiz çok zor..."
Olayı sorduğumuz kağıtçılardan Ömer (14) ve Fatih (17) de çevredekilerin kendilerini belediyeye şikayet ettiklerini söylüyor. Ardiyelerin kaldırılmasının ise kendilerinin sonu olacağını düşünüyorlar.
Muktedirlerin sözü
Ömer, Birkaç gün önce memurlar geldiler. Ardiyeleri kaldıracağız dediler. Camiye gelen mahalle ahalisi de bizden şikayetçi olduklarını söylüyorlar. Aslında biraz onlar haksız biraz da biz haksızız. Çünkü hem kağıtların kokusu kötü hem de akşam gürültü oluyor. Ama biz ne yapalım ki, esnaf da bize karşı tavır almış. Mesela kağıtları gece geç saatlerde atıyorlar ki biz alamayalım. Nedenini ise bilmiyoruz. Ha biz aldık ha çöpçüler, onlar için ne fark eder ki? Onlar kağıtları geç attıkları için biz de ardiyelere geç gidiyoruz. O zaman da gürültü oluyor...
Fatih, Ömer'e katılmıyor. Ona göre kendilerinin hiç suçu yok. Ayrıca belediyenin kendilerine bir yer bulması gerektiğini söylüyor ve Ömer ile tartışmaya giriyor.
Mecburdurlar, bize bir yer bulmak zorundalar. Bu kağıt işinden binlerce insan ekmeğini çıkarıyor. Mahalle sakinleri bence hiç haklı değil. Biz onlara ne yaptık ki. Ne kızlarına bakmışız, ne mallarını çalmışız ne de kavga etmişiz. Onlar da bizi biraz düşünsünler. Onlar kağıt kokusundan rahatsız oluyorlar ama biz o kağıtların içinde yatıyoruz.
Aslında kimin haksız, kimin haklı olduğunun pek bir önemi yok. Hem zaten haksızlar gün gibi ortada. Bir gün köylerine girip köyünüzü kaldıracağız. diyenlerle, ardiyeleri kaldıracağız diyenler arasında pek bir fark yok onlar için. Tek fark, bu seferkilerin gözlüklü, öncekilerin silahlı olması. Kağıtçıların tek isteği hiç değilse atıldıkları bu çöplerde rahat bırakılmak...
Bekleyip görelim bakalım, muktedirler bu sefer nereye sürükleyecek bu çocukların yaşamlarını...(NK)