Aynı yıl, yani 1977'de İngiltere'nin Manchester kentinde The Fall kuruldu. İsmini varoluşçu düşüncenin ikinci büyük ismi olan Albert Camus'nün Düşüş isimli romanından alıyordu ve grubun çekirdeğini, o sıralar kentinden limanlarında ofis işi yapan Mark E. Smith oluşturuyordu.
The Fall, punk'ın orijinal enerjisinden kök hücre almıştı ve onu bugünlere kadar taşımayı başardı. Onlar olmasaydı, bugün hayatımızda punk sözcüğü daha az geçerdi. Indie ve alternative müzik dünyası yaklaşık 30 yıldır bu gruptan öyle çok etkilendi ki...
The Fall'ın tarihine baktığımızda, toplama albümleri saymazsak ve yanlışımız yoksa 24 stüdyo, 18 de konser albümüne rastlıyoruz. 1979'da bir konser albümüyle, "Live at the Witch Trails" ile kayda geçen topluluğun, yine toplama albümleri saymazsak sadece 1981, 1987, 1998 yılları albümsüz geçmiş.
Başlarda neredeyse atonal ve kakafonik olan müzikleri '80 ortalarından sonra daha çok melodi içermiş ve zaman zaman listelerde yer bulsa da kült mertebesini hiç kaybetmemiş.
2005 yılında son stüdyo albümleri "Fall Heads Roll" haricinde farklı plak şirketlerinden altı konser albümü daha yayımlamışlar. Bu son albümleri üzerine bir şeyler yazmaya çalışırken, İngiltere'de onların daha yeni bir çalışması piyasaya verilmiş olabilir.
Türkiye gibi, parmakla sayılacak kadar az yabancı müzik albümü ithal edilen bir ülkede onların külliyatına hakim olabilmek bir hayli zor. Ama hazinesi çok geniş ve renkli bir topluluk The Fall, bütünü görebilmek içinse hem sevgi, hem de çaba gerekiyor.
Ama öte yandan, The Fall'ı bir kez seven, 'yaşayan efsane' Mark E. Smith'in sesini nerede duysa tanıyacak, onu taklit etmeye çalışanı da hemen fark edecektir. Elemanları onlarca defa değişse de
The Fall asla bir yerlere oturtulamadı, sınıflandırılamadı, asla 'normal' olmadı. Smith'in alaycı, çarpık mizahı ve farklı aksanıyla ortada olup bitenle arasındaki mesafeyi korudu.
Mesafe derken, etkilendiği iki büyük isim The Velvet Underground ve Can'di, Mark E. Smith'in. Ünlü İngiliz müzik dergisi NME, Smith'i "dünyanın en huysuz adamı" ilan etmişti. Bugün The Fall hâlâ karşı koyan ve ses yükselten bir grupsa, bunu Smith'in huysuzluğuna borçlu biraz da.
"Fall Heads Roll"da yer alan 'Breaking the Rules' (Kuralları Yıkmak) albümün en çarpıcı parçalarından biri. Grubun bu yeni albümünde tempo, beklenildiği üzere, hemen hiç düşmüyor.
Düz ritimler üzerine kurulmuş olsa da enerjik şarkılardan oluşuyor albüm. Sadece 'Midnight Aspen'da The Fall'ın az gösterdiği yüzünü görebiliyoruz.
Bir baladdan filan söz etmiyorum, sadece şarkının yükü biraz hafif o kadar, baslar ise çok güzel. Açılışta ise davul-bas yürüyüşünün üzerine kesik reggae gitarlarıyla eşlik eden, nispeten sakin 'Ride Away' var.
'Pacifying Joint' ise gazı vermeye başlıyor albüme. Yine düz davul ritimleri ve çok klasik (ve vazgeçilmez) Smith vokali...
Albüm genelinde kullanılan synth tonu da burada belirginleşiyor iyice. 'What About Us?'şarkısı, kafa şişirmeyi de becerdiğine göre, bu albümün punk ve rock etiğinin bir başka örneği olduğunu anlatıyor bize.
'Assume'da gitarlar ön planda ve bir melodiye dayanarak tam gaz gidiyorlar. 'Blindness,' albümün en uzun şarkısı.
Distorte edilmiş bir bas ve düz bir davulun üzerine kurulmuş, inip çıkan, döngüsel ve synth melodileriyle insanı hemen içine çeken karanlık ve çok güzel bir beste. Grubun eski dönemlerini hatırlatan 'I Can Hear the Grass Grow', aslında The Move grubuna ait bir hippi klasiği olsa da, zaman içerisinde bir Fall klasiğine dönüşmeye aday kanımca.
'Clasp Hands' hızlı bir rock'n'roll. 'Bo Demmick' ve 'Youwanner' da hız kesmeyen, ritmi düşürmeyen ve 'susmayan' Fall şarkıları olarak albümü tamamlıyorlar.
The Fall, dünyanın en iyi DJ'i, rahmetli John Peel için, bütün zamanların en iyi topluluğuydu. Asla stadyumları dolduran bir topluluk olmadı onlar, ama zaten olamazlardı.
Başlangıçta "Beatles gibi tınlayan bir şeyler çalmak için" bir araya gelmiş olsalar da, anlam yüklü ritimleri, Mark E. Smith'in 'sıradışı' tarzı, içerikli şarkı sözleri ve konuşur gibi söylediği şarkılarıyla punk ve rock'ın en 'sıradışı' yolculuklarından birini hâlâ sürdürüyorlar. (HT/BA)