*Fotoğraf: Samsun Protestan Kilisesi
Türkiye Protestan Kiliseler Derneği, “2021 Hak İhlalleri İzleme Raporu” kamuoyu ile paylaştı.
Raporda, Protestan toplumunun 2021 yılında din ve inanç özgürlüğü açısından yaşamış olduğu deneyimler, sorunlar ve olumlu gelişmelere yer verildi.
Nefret suçları, sözlü ve fiziksel saldırılar
2021 yılı içerisinde Protestan toplumuna yönelik fiziksel saldırının rapor edilmediği ancak, 2021 yılında önceki yıla göre nefret söylemlerinde artış meydana geldiği açıklandı.
Raporda “Protestan toplumu üyelerine ve Hristiyan olmamakla birlikte Hristiyan kurumlarında çalışan kişilere muhbirlik/ajanlık teklifleri”nin devam ettiği belirtildi ve 2021 yılında benzer durumda 8 vakanın bildirildiği ifade edildi.
Raporda,“Protestan Topluluğunun bulunduğu birçok şehirde kendisini istihbarat görevlisi olarak tanıtan kişiler tarafından, yerli ve mülteci Hristiyanlara, Hristiyan olan kişiler, kiliseler, kilise faaliyetleri ve Hristiyan kurumlar hakkında bilgi almak amacıyla tehdit, vaat, menfaat ve para teklif etme yöntemleri kullanarak ajanlık/haber elemanı olma teklifleri yapıldığı rapor edilmiştir. Bu bilgi kendilerine muhbirlik/ajanlık teklifi sunulan kişilerden gelmiştir. Ajanlaştırma çalışmaları yerine açık iletişim kanalları açılmalıdır” denildi.
İbadet yerleriyle ilgili sorunlar
Protestan toplumunun yaşadığı ibadet yerleri sorununun büyümeye ve 2021 yılında da ciddi bir sorun olarak devam ettiği belirtildi.
“Hristiyanların da mescit benzeri küçük ibadet yerleri (şapel) kurabilmelerinin önü açılmalıdır. Belediyeler, Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer resmi kuruluşlar, ellerinde bulunan ve amacı dışında kullanılan kilise binalarını en azından Pazar günleri ve/veya dini bayramlarda kilise cemaatlerinin kullanımına açmalıdır. Yeni ibadet yerleri kurulması için arsa tahsisi vb. konularda kolaylaştırıcı tutum alınmalıdır.”
Zorunlu din dersi
“2021 yılında eğitim hakkının kısıtlanmasına ilişkin bir ihlal bildirilmemiştir” diye belirten Protestan Kiliseler Derneği, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Hristiyan ailelerin ve çocukların maruz kaldıkları ve maruz kalma riskleri bulunan sosyal baskıyı ve damgalanmayı göz önünde bulundurarak, şikâyet edilmesini beklemeden, okullarda ve sınıflarda gayrimüslim öğrencilerin haklarını gözetmesi ve okulları muafiyet konusunda düzenli olarak bilgilendirmesi beklenmektedir.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunluluğu kaldırılmalı, kişi inancını açıklama zorunluluğundan kurtulmalıdır. Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunluluğu kaldırılmıyorsa bile muafiyet hakkı için kişinin beyanı esas alınmalıdır, bir arada yaşamaya ve inançlara saygıya dayalı kültürün gelişmesi konusunda temenninin ötesinde adımlar atılmalı ve uygulama denetlenmelidir” şeklinde tavsiyede bulundu.
Din Görevlisi Yetiştirememe
Türkiye’deki mevcut yasaların, Hristiyan din görevlisi yetiştirilmesine veya herhangi bir şekilde dini topluluk üyelerinin eğitilmesi amacıyla dinsel eğitim verecek okullar açılmasına olanak verilmediği vurgulanarak, “ruhani liderliğini yerel insanların üstlenmesine rağmen yabancı uyruklu din görevlilerine olan ihtiyaç hala devam etmektedir” dendi.
Yabancı uyruklu din görevlilerine ve topluluk üyelerine yönelik sınır dışı etme, Türkiye’ye girişe izin verilmeme ve oturum izni veya vize vermeme vakaları yaşanmaya azalmakla birlikte 2021 yılında da devam etti. Dernek konuyla ilgili, “bu kişilerin Hristiyan olmaları dışında başka neden olmaksızın bu muameleye maruz kalmasını büyük bir hak ihlali ve ayrımcılık olarak görmektedir” şeklinde belirtildi.
Örgütlenme hakkı
“Tüzel kişilik sorunu Türkiye’deki özellikle azınlık grupların olmakla birlikte tüm dini grupların sorunudur. Dini toplulukların tüzel kişilik kazanma sorunu tam olarak çözüme kavuşturulamamıştır. Mevcut yasal yol, toplulukların ‘dini topluluk’ olarak yasal bir kimliği olmasına fırsat vermemektedir. Buna ek olarak, mevcut ‘dernekleşme’ yolu, pek çok küçük kilise için karmaşık ve uygulanması zor görünmektedir. Yine vakıfların kuruluş maliyetlerinin yüksek olması ve uzun hukuki prosedür küçük toplulukların tüzel kişilik kazanmasını zorlaştırmaktadır. Kilise derneklerinin yaşadığı sorunlar göz önüne alınarak, özellikle dini amaçla toplanma ve dini yayma, ibadet konusunda haklarının güvence altına alınması gerekmektedir.”
İnancı açıklama zorunluluğu
2021 yılında bu konuda bir hak ihlali tarafımıza bildirilmediği belirtildi ve “İnsan hakları eğitimi çerçevesinde, ilgili kamu görevlilerine din ve vicdan özgürlüğü hakkının içeriği konusunda eğitim verilmelidir” şeklinde tavsiyede bulunuldu.
Covid-19 etkileri ve ayrımcılık
2021 yılında etkisi azalmakla birlikte kiliselere olumsuz etkisi devam ettiği Covid-19 salgınında, en çok etkilenen kesim, Pazar gününün ibadet günü olması nedeni ile Hristiyan bireyler oldu.
Rapor, “2021 yılında da kısıtlama kararları alınırken Hristiyan vatandaşlar göz ardı edilmiştir. Hiçbir genelge ve yönerge de kiliselerin toplantılarda uyması gereken kurallar belirtilmemiş, konu ile ilgili bilgi edinme talepleri cevaplanmamış veya genel bir açıklama ile geçiştirilmiştir. Bu durum kiliselerde karışıklık yaratmıştır. Bu durumda derneğimiz, kendi tavsiyelerimizi oluşturarak kiliseler ile paylaşmaya ve süreci doğru yönetmeye çalışmıştır. Salgın sürecinde uygulanan kısıtlamalarda Hristiyan vatandaşlarında durumları göz önüne alınmalıdır” diye vurgulandı.
Medya
Protestan toplumu için önemli sorunlardan biri de toplumda sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla oluşan nefret söylemlerindeki artış oldu.
“Sosyal medyada faaliyet gösteren Hristiyan nefretinden beslenen, Hristiyanları ve onların internet siteleri ve sosyal medya hesaplarını kendilerine hedef seçen sosyal medya gruplarının faaliyetleri, salgının da etkisiyle internette ve sosyal medyada daha çok zaman geçirilmesinden kaynaklı olarak gerek kiliselerin resmi hesaplarına, gerek kilise önder ve üyelerine gerekse de genel olarak Hristiyanlık, Hristiyan değerleri ve Hristiyanların kutsallarına yönelik nefret söylemi, hakaret ve küfre varan söylemlerde artış dikkat çekici boyuta gelmiştir.”
“İfade ve basın özgürlüğüne saygı çerçevesinde, medyada yer alan hoşgörüsüzlüğe, nefret söylemine, kışkırtmaya ve ayrımcılığa neden olabilecek yazılı ve görsel yayınlar hakkında, hızlı ve etkin bir şekilde denetim mekanizması kurulması gerekmektedir. Adli makamların şikâyet beklemeden nefret suçları ve söylemleri ile ilgili resmen harekete geçmeleri sağlanmalıdır. Bu sadece Protestan Hristiyanların değil, bütün dezavantajlı grupların hayati derecede önemli olan ihtiyacıdır.”
Diyalog
Raporda, “2021 yılında da Hükümet tarafından ve/veya resmi kurumlar tarafından düzenlenen dini grupların davet edildiği toplantılara Protestan toplumu/kilise temsilcileri davet edilmemiştir.
2021 yılında da bazı belediyeler ve ilgili yerel kurumlar ile yakın iletişim söz konusu olmuştur. Protestan toplumu başta Hükümet, TBMM ve belediyeler olmak üzere tüm kamu kurumları ile ilişkilerin gelişmesine önem vermeye devam etmektedir” dendi.
“Hükümet veya kamu kuruluşlarının Protestan toplumunu ilgilendiren konulardaki çalışmalarında toplumumuzla diyalog halinde olması, yapılan toplantılara resmi olarak Protestan kurum temsilcilerinin davet edilmesi, önyargıların aşılmasına ve sorunların çözülmesine katkı sunacaktır. Yaşanılan tecrübeler göstermiştir ki, iletişim kanalları açık olduğunda birçok sorun hızlıca çözüme kavuşturulmuştur” şeklinde de diyaloğun önemi vurgulandı. (RT)